Sayın AKP Milletvekilleri;
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesinin ana hedefinin, (bölgemizdeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirmek, hemen dibimizde ABD ve İsrail'in uydusu olacak 'Büyük Kürdistan' devletini kurmak, proje kapsamındaki ülkelerin zenginliklerine el koymak, Çin'i ve Rusya'yı bölgeden uzak tutmak) olduğunu herhalde biliyorsunuzdur. Bu hedefler bizzat ABD Dışişleri Bakanı tarafından açıklanmış ve gerekçesinin ise, bu ülkelere 'Demokrasi getirmek' olduğu söylenmişti. Tıpkı Libya-Mısır-Irak'a getirilen ve Suriye'ye getirilecek olan demokrasi gibi!
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesinin ana hedefinin, (bölgemizdeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirmek, hemen dibimizde ABD ve İsrail'in uydusu olacak 'Büyük Kürdistan' devletini kurmak, proje kapsamındaki ülkelerin zenginliklerine el koymak, Çin'i ve Rusya'yı bölgeden uzak tutmak) olduğunu herhalde biliyorsunuzdur. Bu hedefler bizzat ABD Dışişleri Bakanı tarafından açıklanmış ve gerekçesinin ise, bu ülkelere 'Demokrasi getirmek' olduğu söylenmişti. Tıpkı Libya-Mısır-Irak'a getirilen ve Suriye'ye getirilecek olan demokrasi gibi!
Bu Proje 'Eşbaşkanlık' statüsüne göre yönetiliyor. Bu projenin eşbaşkanı olduğunu bizzat sizin Genel Başkanınız Erdoğan, grup toplantınızda yüzünüze karşı söyledi. Sizler de alkışladınız.
Elbette 'Eşbaşkanlık' kurumunun ne olduğunu ve nasıl çalıştığını da bilirsiniz.
Daha kolay anlaşılması için size ülkemizden örnek vereceğim;
BDP adlı siyasi parti bu şekilde yönetilir. Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, Öcalan ve Kandil tarafından atanmış eşbaşkanlardır.
İki eşbaşkan her konuda aynı düşünmek zorundadırlar. Örneğin biri, PKK militanını öperse diğeri daha ileri gidip, 'Apo'nun heykelini dikeceğiz' demek zorundadır. Bunlar demokrasi ve özgürlük isterler, ama örgütün atadığı 'halk mahkemelerinin' karşısında ağızlarını bile açamazlar. Bunları görevlendiren güç, iki eşbaşkanın iradesini elinde tutar. Öcalan ve Kandil emredecek bu iki
lavuk da, emirleri yerine getireceklerdir.
Daha kolay anlaşılması için size ülkemizden örnek vereceğim;
BDP adlı siyasi parti bu şekilde yönetilir. Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, Öcalan ve Kandil tarafından atanmış eşbaşkanlardır.
İki eşbaşkan her konuda aynı düşünmek zorundadırlar. Örneğin biri, PKK militanını öperse diğeri daha ileri gidip, 'Apo'nun heykelini dikeceğiz' demek zorundadır. Bunlar demokrasi ve özgürlük isterler, ama örgütün atadığı 'halk mahkemelerinin' karşısında ağızlarını bile açamazlar. Bunları görevlendiren güç, iki eşbaşkanın iradesini elinde tutar. Öcalan ve Kandil emredecek bu iki
lavuk da, emirleri yerine getireceklerdir.
Her insanı 'Eşbaşkan' yapmazlar. Bir kere patronlarının elinde, eşbaşkan yapılacak kişiyle ilgili çok önemli bilgi ve belgeler bulunmalıdır. Eşbaşkan, aldığı emri tartışmasız yerine getirmelidir. Arada bir, kendi kamuoyunu oyalamak için 'aykırı' konuşmasına izin verilir ama kendini havaya kaptırırsa, eldeki kozlar derhal hatırlatılır ve istenilen çizgiye çekilir.
Obama/Erdoğan/Kışanak/Demirtaş gibi eşbaşkanlardan her ülkede çok sayıda vardır. Firavun Mursi/ Müslüman Kardeşler, Özgür Suriye Ordusu/El Kaide, Barzani/Talabani vs gibi.
Bunların birinci görevleri ABD'nin menfaatlerini her şeyin önünde tutmaktır.
Bunların birinci görevleri ABD'nin menfaatlerini her şeyin önünde tutmaktır.
Sayın AKP Milletvekilleri;
Bu girişten sonra Eşbaşkan Erdoğan'a, şu soruları benim adıma sorar mısınız?
*Kuzey Irak'ta, Amerika ve Barzani'den başka 'Otorite' var mı?
*Bu ikisinin haberi ve desteği olmadan Kuzey Irak'ta, herhangi bir silahlı hareket yaşayabilir mi?
*Obama ABD Başkanı olarak, Erdoğan'ın Eşbaşkanı değil mi?
*Barzani, Erdoğan'ın hakiki dostu ve kongrenizin 'Onur Konuğu' değil mi?
*Nasıl oluyor da, PKK militanları Kuzey Irak'tan gelip, çocuklarımız öldürüp Amerikan uydularına ve Barzani'nin Peşmergelerine selam verip tekrar yuvalarına dönebiliyorlar?
*Eşbaşkan Obama ve Onur Konuğunuz Barzani niçin Türk Askerinin Kuzey Irak'a girip bu katilleri etkisiz hale getirmesi için izin vermiyorlar? Eşbaşkan Erdoğan bu durumda niçin sus-pus duruyor?
*Eşbaşkan Erdoğan, 'Nato'nun Libya'da ne işi var, izin vermem' dedikten bir hafta sonra niçin, söylediklerini yalayıp-yuttu?
*Eşbaşkan Erdoğan, Suriye'de savaşacak Esad karşıtlarına para-silah-sağlık hizmeti veriyor. Barzani ve Peşmergelerin zulmü altında inleyen Kerkük Türkmenlerine niçin hiç destek vermiyor?
*Eşbaşkan Erdoğan için Esad'ın yıkılması mı yoksa terör örgütünün yuvası Kandil'in yıkılması mı önceliklidir?
Bu girişten sonra Eşbaşkan Erdoğan'a, şu soruları benim adıma sorar mısınız?
*Kuzey Irak'ta, Amerika ve Barzani'den başka 'Otorite' var mı?
*Bu ikisinin haberi ve desteği olmadan Kuzey Irak'ta, herhangi bir silahlı hareket yaşayabilir mi?
*Obama ABD Başkanı olarak, Erdoğan'ın Eşbaşkanı değil mi?
*Barzani, Erdoğan'ın hakiki dostu ve kongrenizin 'Onur Konuğu' değil mi?
*Nasıl oluyor da, PKK militanları Kuzey Irak'tan gelip, çocuklarımız öldürüp Amerikan uydularına ve Barzani'nin Peşmergelerine selam verip tekrar yuvalarına dönebiliyorlar?
*Eşbaşkan Obama ve Onur Konuğunuz Barzani niçin Türk Askerinin Kuzey Irak'a girip bu katilleri etkisiz hale getirmesi için izin vermiyorlar? Eşbaşkan Erdoğan bu durumda niçin sus-pus duruyor?
*Eşbaşkan Erdoğan, 'Nato'nun Libya'da ne işi var, izin vermem' dedikten bir hafta sonra niçin, söylediklerini yalayıp-yuttu?
*Eşbaşkan Erdoğan, Suriye'de savaşacak Esad karşıtlarına para-silah-sağlık hizmeti veriyor. Barzani ve Peşmergelerin zulmü altında inleyen Kerkük Türkmenlerine niçin hiç destek vermiyor?
*Eşbaşkan Erdoğan için Esad'ın yıkılması mı yoksa terör örgütünün yuvası Kandil'in yıkılması mı önceliklidir?
Sayın AKP Milletvekilleri;
Bu soruları Eşbaşkan Erdoğan'a sorup sormamak sizin vicdanınıza kalmış bir iştir. Göreviniz bitip yalnız kaldığınızda bunları düşünmeniz için çok zamanınız olacak ama iş işten geçmiş olacak.
Yalnız, Eşbaşkan Erdoğan'la konuşurken dikkatli olmanızı ve tekme mesafesi kadar yaklaşmamanızı öneririm. Size bir kafa-bir tekme attıktan sonra şunları söyleyebilir;
'Ulan, tamam ben Barzani'yi kongremize onur konuğu olarak çağırmakla hata yaptım, kabul ediyorum. Fakat ayni Barzani'yi sizler (Türkiye seninle gurur duyuyor) diye ayakta alkışlamadınız mı?
İçinizden bir delikanlı çıkıp (Aga, yanlış yapıyorsun. Bu yaptığın hem adamlığa, hem de racona ters) dediniz mi? Dilinizi mi yutmuştunuz yahu…'
Bu soruları Eşbaşkan Erdoğan'a sorup sormamak sizin vicdanınıza kalmış bir iştir. Göreviniz bitip yalnız kaldığınızda bunları düşünmeniz için çok zamanınız olacak ama iş işten geçmiş olacak.
Yalnız, Eşbaşkan Erdoğan'la konuşurken dikkatli olmanızı ve tekme mesafesi kadar yaklaşmamanızı öneririm. Size bir kafa-bir tekme attıktan sonra şunları söyleyebilir;
'Ulan, tamam ben Barzani'yi kongremize onur konuğu olarak çağırmakla hata yaptım, kabul ediyorum. Fakat ayni Barzani'yi sizler (Türkiye seninle gurur duyuyor) diye ayakta alkışlamadınız mı?
İçinizden bir delikanlı çıkıp (Aga, yanlış yapıyorsun. Bu yaptığın hem adamlığa, hem de racona ters) dediniz mi? Dilinizi mi yutmuştunuz yahu…'
Eşbaşkan bu ve benzerlerini söyleyip, suçu sizlerin üzerinize de atabilir.
Çünkü onun 'Eli Mecbur.' Eşbaşkanlık tuzağına düştüğü andan itibaren, o artık
eskisi gibi olamaz. Verdiği sözleri yerine getirmek zorundadır.
Getirmezse ne mi olur? Eşbaşkan Demirtaş'ın Avrupa'da ne dediğini iyi dinleyin ve sorunun yanıtını kendi eşbaşkanınıza sorun. Tabii sorabilirsiniz!
Çünkü onun 'Eli Mecbur.' Eşbaşkanlık tuzağına düştüğü andan itibaren, o artık
eskisi gibi olamaz. Verdiği sözleri yerine getirmek zorundadır.
Getirmezse ne mi olur? Eşbaşkan Demirtaş'ın Avrupa'da ne dediğini iyi dinleyin ve sorunun yanıtını kendi eşbaşkanınıza sorun. Tabii sorabilirsiniz!
İşiniz çok zor, fırtınalı denizde dümeniniz kırılmış tekne gibisiniz. Haydi hayırlısı.