Devlet olmanın en önemli özelliği 'Hükümranlık Hakkına' sahip çıkmaktır.
Bir devlet kendi egemenlik hakkına sahip çıkıyorsa, o devletin sınırları içinde başka bir güvenlik gücü olmaz. Devletin yasal organlarından başka kimse vergi toplayamaz. Hükümranlık Haklarına sahip çıkan devletin sınırları içinde, başka hiçbir güç 'asker' toplayamaz.
Bunları yapamayan devlet, devlet olmaktan çıkmıştır, şamar oğlanına dönmüştür…
11 senedir hem hükümeti, hem de devleti 'tek başına' sen yönetiyorsun. Geldiğimiz duruma bakınca sen hem kendini, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletini 'delik-deşik' ettirdin be çakma usta!
Yazının sonunu görmeden hemen mahkemeye koşma, önce oku, düşünebiliyorsan düşün, sonra ne istersen yaparsın.
Sana basit bir soru soralım;
İtalya-Almanya-ABD-İsrail-Rusya-Çin-Azerbaycan gibi değişik coğrafyalarda bulunan devletlerin hangisinde, devletten iş alan müteahhitleri ayağına kadar çağırıp, vergi adı altında 'haraç' toplayan bir terör örgütü vardır?
Bu devletlerden hangisi, o terör örgütü ile masaya oturup pazarlık yapar?
Cuma günkü Sözcü Gazetesinde Uğur Dündar gibi deneyimli bir gazeteci, PKK'nın TC Devletinden ihale ile iş alan müteahhitleri Kandil'e çağırtıp, %10 komisyon aldığını yazıyor. Bölgede PKK'nın vergi(Haraç) toplama timleri bakkal dükkanlarından bile haraç topluyorlar. Hem de açıkça!
Eğer 'Başbakan' olarak bu ülkede geziyorsan ve bu çirkinlikler senin yönetiminde oluyorsa, sen kevgire dönmüşsün be çakma usta.
Bundan böyle seni kimse takmaz!
Bak çakma usta;
Senin yönettiğin TC Devleti, Siirt İli Pervari İlçesi Belenoluk Köyünde karakol yapmaya karar verir. İnşaat tamamlanma aşamasına geldiğinde, PKK'lılar, karakol inşaatını basarlar. İnşaatın her kolonuna patlayıcı bağlayıp, devletin karakolunu havaya uçururlar. Teröristler çekilirken gariban işçileri de esir olarak alırlar ve güle oynaya, senin has adamın Barzani'nin bölgesine doğru giderler.
Kabadayılık raconunda bu hareketin anlamı şudur; Yani örgüt sana şunları söylüyor;
'Ben senden güçlüyüm, seni istediğim yerde ezerim. Karakolunu kafana yıkar, adamlarını dağa kaldırırım. İstersem evini de basar, orasını da kafana yıkarım.
Akıllı ol, dediğimi yap!'
Böyle aşağılık bir saldırı örneğin Rusya'da olsa, Putin kendi Genelkurmay Başkanını hem görevden alır, hem de Rus Milletinin onuruyla oynattığı için adamı bacaklarında asardı!
Böyle bir hakareti sen belki kaldırabilirsin ama Türk Milletinin kaldırması mümkün değil be çakma usta!
Televizyonlarda hep sen varsın. İnan millet senin sesinden de, yüzünden de bıktı, usandı. Perşembe günü yine bağıra-bağıra şunları söylüyordun;
'Allah Aşkına biz kimin hayatına karıştık yahu? İçki içip kaza yapanlar ne olacak? Ya içmediği halde kullandığı araçla kaza yapıp, çarptığı insanları öldürenlerin durumu ne olacak?'
Ne olacağını söyleyeyim;
Çarpan gariban biriyse, önce gözaltına alınır, sonra tutuklanır. Mahkemenin vereceği ceza kadar hapis yatar. Bu arada tazminat öder. Yani adamın hayatı kararır.
Ama adam torpilli ise, mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının ehliyetsiz oğlu ise durum değişir. Müslüman delikanlıya, üç ay öncesi tarihli ehliyet çıkarılır. Bir gün bile tutuklanmaz, hapis yatmaz. Yaya geçidinden geçmekte olan zavallı kadın hem ölür, hem de 8/8 suçlu olur!
Kaza raporunu veren sahtekar, sonradan Genel Müdür yapılır.
Müslüman delikanlı İngiltere'ye kaçırılır. Ölen öldüğüyle kalır!
Bu dünyada böyle, varsa dayın- kopmaz yayın. Dayısı olanın hep düzgün gider işi, garibanın ise muhallebi yerken kırılır dişi!
Kazayı yapıp, zavallı kadını yaya geçidinde öldüren ve onu koruyanlar, değil bir tane, on tane Çamlıca Camisi yaptırsalar, rahmetli Sevim Tanürek'in vebali ödeyemezler!
Gördün mü çakma delikanlı, sen Orhan Veli Kanık'ın şiirindeki 'kevgire' dönmüşsün de haberin yok;
'Çap Delik- Cepken Delik / Kol Delik- Mintan Delik / Yen Delik- Kaftan Delik / Kevgir misin be kardeşlik?
Not; Cep delik olmadığından, 'cep' yerine 'çap' dedik. Baksanıza, 4 Milyar 801 Milyon Dolar giriyor, ama sahibi belli değil. Merkez Bankası değil, otogar mübarek. Giren çıkan belli değil…