Cumhurbaşkanından-Başbakana, Ana Muhalefet Genel Başkanından-diğer parti Genel Başkanlarına kadar, 'Devlet Adamı' fakiri bir ülkeyiz. Başımıza gelenlerin birinci sebebi budur.
Bugüne kadarki tüm çağdışı uygulamaları ve Cumhuriyeti dönüştürme çabalarını bir 'Noter' edasıyla anında tasdik eden Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin tamamının Cumhurbaşkanı olmayı beceremedi.
Gül, AKP'nin seçtiği taraflı bir Cumhurbaşkanıdır ve öyle anılacaktır.
Gül destekçilerinin, Erdoğan'ın yıpranmasından yararlanarak Gül'ü yeni ve çağdaş bir siyasetçi olarak takdim çalışmaları son derece komiktir.
Büyük Atatürk'ün bizi bir arada tutan 'Ne Mutlu Türküm Diyene' ilkesini 'İlkellik' olarak gören, 'Güzel şeyler olacak' diye-diye Cani Öcalan'ı başımıza bela edip ülkeyi bölünme noktasına getiren, 'Cemaat' markalı birinin
Çağdaş Türk Milletinin geleceğinde yeri olmamalıdır.
AKP'nin 2002 yılında iktidara gelmesini ABD adına destekleyen (Prof. Henri Barkey-Morton Abramowitz- Graham Fuller) üçlüsünden Barkey;
'ABD 1997 yılında, bugün AKP'nin hazırladığı açılım söylemi ile birebir örtüşen bir 'Kürt Raporu' hazırlamıştı. Türkiye'de bu raporu uygulayacak cesur bir lider arıyorduk. O liderin Erdoğan olduğuna karar verdik ve destekledik.
İlk seçimi kazanan Erdoğan'la bugünkü Erdoğan arasında büyük fark var. İlk Erdoğan, başkalarıyla çok uyumlu bir şekle çalışan bir insandı. Bugün artık kimseyi dinlemiyor ve ihalelerden, gazeteleri kimin alacağına, reklamlara kadar her şeye karışıyor. Hükümet şimdiye kadar iyi bir kriz yönetimi sergileyemediği için, açılan yaraları kendi deştiği için, 'Hata Yaptık' diyemediği için milleti kızdırıyor'

demektedir.
Bu demeç, ABD üst yönetiminin Erdoğan'ı 'deliğe süpürmeye' karar verdiğinin en açık şekildeki itirafıdır.
Demokrasiyi sadece 'sandık' zanneden, Demokrasinin Evrensel değerlerini bilmeyen, Demokrasiyi kendisini hedefine götürecek bir araç olarak gören, seçilmek için dış desteğe boyun eğmiş, saldırgan üslubuyla herkese bağıran, topluma saygısı olmayan bir siyasetçinin 'Devlet Adamı' niteliği taşıması mümkün değildir.
Devlet Adamı olamamış ve hiçbir zaman olamayacak bir siyasetçinin ise ülkeye huzur ve refah vermesi mümkün değildir.
Devlet Adamı, olayları önceden görebilmeli ve gerekli tedbirleri alabilmelidir.
Türkiye, 9 gündür yılların birikimiyle patlak veren, toplumsal muhalefet hareketleri yaşamaktadır.
Özellikle gençler, özgürlük alanlarının daraltılmasına, Laik Cumhuriyete ve Atatürk Türkiye'sine sürekli olarak yapılan saldırılara olan tepkilerini, gayet demokratik olarak tüm şehirlerimizde ve ilçelerimizde gösteriyorlar.
Devlet Adamı niteliği taşıyan muhalefetteki bir siyasetçinin yapması gereken bu toplumsal hareketliliği siyasete taşıması ve partisini iktidar yapmasıdır.
Peki, Ana Muhalefet Genel Partisi Genel Başkanı ne yapıyor;
Türkiye'deki her olumsuz hareketin sorumlusu AKP Noteri Cumhurbaşkanına koşa-koşa gidiyor ve 'Aman Cumhurbaşkanım, olaya el koyun' diyebiliyor ve Meclis Grubunda onu alkışlatıyor. Tıpkı, derdini mübaşire anlatan davacı gibi!
Sayın Genel Başkan siz Abdullah Gül'ün, Erdoğan aleyhine bir şey yapabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
Siz AKP'yi hala normal bir siyasi parti olarak mı görüyorsunuz?
Siz AKP'nin, hedefi 'Federe İslam Devleti ve Kürdistan'ı' kurmak için oluşturulmuş bir tarikat ve cemaatler koalisyonu olduğunu görmüyor musunuz?
Sizin gideceğiniz tek yer, Türk Milletinin ayağıdır. Bıkmadan usanmadan Türkiye'yi Sokak-sokak dolaşıp, Türk Milletine doğruları anlatmak zorundasınız.
Sizin işiniz, ABD'nin oyununa gelip, Erdoğan yerine Gül'ün gelmesine yardımcı olmak mıdır?
'Devlet Adamı' vasıflarını üzerlerinde taşımalarını gönülden istediğim Sayın Muhalefet Liderleri;
Bu haklı toplumsal olayları siyasete kanalize etmek sizlerin görevidir.
Eğer bunu başaramazsınız, bu eylemler de 'Cumhuriyet Mitinglerine' dönüşür. Ortalık yatışınca imzasız ihbar mektupları ortaya çıkar, onlarca insan yine hapse atılır, sizler de bakar durursunuz.
Ya silkinin görevinizi yapın, ya da lütfen istifa edip gençlerin önünü açın.
Hafta sonu gittiğim bir köy kahvesinde, yıllarca siyaset yaptığım bir arkadaşım şöyle dedi;
'Bak Başkan, bunlar bu işi yapamaz(Kılıçdaroğlu+Bahçeli). Bunların seçilmiş Milletvekilleri hapiste değil mi? Kendi Milletvekilini hapisten çıkaramayanlar, kendilerine verilen oya sahip çıkamayanlar, millete nasıl sahip çıkacaklar?'
Bir cevap veremedim, sustum kaldım!
Not: İzmir Emniyet Müdürünün, eli sopalı siviller için 'onlar polis' açıklaması tam bir suç itirafıdır. Vali ve Emniyet Müdürü, toplumsal olaylarda hiçbir sivil memurun görevlendirilmeyeceğini bilmiyorlar mı? Toplumsal olaylarda sivil memurları olayların içine sokarsanız ve o memurun başına bir şey gelse hesabını nasıl vereceksiniz? Polisin içine karışan kötü niyetli sivilleri, devletin polisinden nasıl ayırt edeceksiniz? Bu olay tek başına İçişleri Bakanının istifasını gerektirir.
Tabii ki adam, haysiyetli-onurlu 'Devlet Adamı' ise…