Bir şarkı…
Bu kadar mı özdeşleşir o muhteşem sesle?
Güftesi İzmirli merhum Rüştü Şardağ'a…
Bestesi Fehmi Tokay'a ait…
Bayati makamındadır o şarkı…
Aslında…
İç gıcıklayan bir sevda şarkısıdır…
'Benzemez kimse sana…' diye başlar…
'Tavrına hayran olayım…' ile devam eder…
'Bakışından süzülen işvene kurban olayım…' diyerek…
Sizi bu dünyadan alır, götürür…
Ama…
Hepsinden önemlisi…
Cumhuriyet'in Divası…
Ölümsüz ses Müzeyyen Senar'ın hançeresinde hayat bulur…
Sevdiği kadına deli gibi aşık olan erkeğin…
Kutsal yakarışıdır sanki o şarkı:
'Lütfuna ermek için…
Söyle perişan olayım…'
Var mı şimdi, böyle aşklar?
Var mı şimdi böyle şarkılar?
***
Çok değil, sadece tek bir şarkıyı…
Müzeyyen Senar'dan dinleyin; o şarkıyı artık…
Unutmanız mümkün değildir…
Çünkü, o büyük ses…
Türk Sanat Müziği'nin…
Gelmiş geçmiş en büyük divasıdır…
***
Bursa'da dünyaya geldi…
Az daha O'na 'Hikmet' adını vereceklerdi…
Eniştesi araya girdi, 'Müzeyyen' yazdırdı nüfusa…
Kadere inanmak gerek…
Ailece İstanbul'a taşınmasalar…
Henüz ilkokulda Müzeyyen'in sesinin…
Tabanca gibi olduğu fark edilmese…
Anadolu Musiki Cemiyeti'ne kayıt yaptırabilir miydi?
Kader bu işte…
***
Sesi güzel, gözleri güzel o kızı…
Sadettin Kaynak eğitti…
Selahattin Pınar parlattı…
Lem'i Atlı şöhrete hazırladı…
İstanbul Radyosu'nda şarkı söylemeye başlayınca…
Herkes birbirine sormaya başlıyor:
'Kimdir bu Müzeyyen Senar?'
Sahneye atılan ilk adım…
İstanbul'un ünlü gazinosu Belvü'de…
Alkışlar, kıyamet gibi…
Artık 'Şöhret Kapısı'nın anahtarı…
Müzeyyen Senar'ın elindedir…
O tarihlerde bu müthiş ses Atatürk'ün ilgisini çekiyor…
Nasıl çekmesin?
Müzeyyen Senar için her şeyin değiştiği tarih…
19 Aralık 1936, akşam saatleri…
Müzeyyen Senar eşiyle evde…
Kapıya siyah bir araç yanaşıyor…
Gelen saz üstadı Nubar Tekyay…
'Ha'di kızım hazırlan, Mustafa Kemal Paşa seni dinlemek istiyormuş, Dolmabahçe Sarayı'na gidiyoruz, kocan da gelecek…'
Müzeyyen'in yüzü kül gibi oluyor…
Dolmabahçe Sarayı'na vardıklarında…
Onları…
Yemek masasının kurulu olduğu salona alıyorlar…
İşte, ilk kez orada göz göze geliyorlar Atatürk'le…
Yaver, konukları takdim ediyor:
'Müzeyyen Senar Hanım huzurlarınızda' diyor…
'Beyefendi de kocası' diye ekliyor…
Atatürk, son derece rahat…
Konuklarının heyecanının fark ediyor…
'Gel bakalım hanım kızım, otur şöyle yanıma…' diyor…
Çekine çekine sandalyenin ucuna ilişiyor Müzeyyen…
Sonra yaverini çağırıyor Atatürk…
Kulağına bir şeyler fısıldıyor…
Yaver, Müzeyyen'le eşini berber salonuna götürüyor…
Müzeyyen heyecandan titriyor…
Yaver, o heyecanın farkında tabii ki:
'Merak etmeyin efendim, berberimiz sadece sizin saçınızı ve eşinizin bıyığını kesecek…'
Müzeyyen Senar, sonradan öğreniyor…
Meğer…
Atatürk ensesine topladığı saçlarını beğenmemiş…
'Kısacık kesilsin, daha modern olur!' talimatını vermiş…
Yanına döndüklerinde…
Atatürk, onları rahatlatıyor:
'İşte şimdi mükemmel oldu... Ver bakalım şu koltuğunun altındaki defteri... Herhalde şarkı defteridir, değil mi?'
Müzeyyen Senar defteri uzatıyor…
Atatürk, önce Tatyos Efendi'nin hicazkar şarkısını seçiyor:
'Mani oluyor halimi takrire hicabım…'
Atatürk, alkışlıyor; çok beğendiği belli…
Şarkılar arka arkaya geliyor…
Taaa, sabahın ilk ışıklarına kadar…
***
Özel konserlerin arkası nasıl geliyor?
Müzeyyen Senar anlatıyor:
'Sonra 1937'de gittim... Selahattin Pınar geldi, (Bursa'ya Ata'ya gidiyoruz…) dedi… Yine saatlerce şarkılarımızı söyledik... Ertesi gün Merinos Fabrikası'nın açılış törenleri vardı… Bu kez beni masasına çağırdı, iltifatlar etti… Sonra dansa kaldırdı… Ben dans bilmiyorum ki... Dizlerim titredi… Anladı bilmediğimi... Orada nasıl ölmedim, bilemiyorum…'
***
Müzeyyen Senar'ın…
Atatürk'e verdiği son konserin tarihi…
1938 Haziran'ı…
Bu kez Savorana Yatı'na çağrılır Müzeyyen Senar…
Güzel sanatçının dikkatinden kaçmaz…
Süzülmüş ve yüzü incelmiştir Ata'nın…
Masaya oturmalarını işaret eder…
Bir süre sonra…
Doktorunun tavsiyesiyle istirahata çekilmek için ayağa kalkar…
Müzeyyen Senar'a ve saz arkadaşlarına…
'Teşekkür ederim çocuklar…' dedi…
Müzeyyen Senar'a göre…
Bu bir veda idi ve ünlü sanatçı yanılmıyordu…
***
Müzeyyen Senar'ı, bi'daha kimseler tutamadı…
Avrupa O'nu Paris konseriyle tanıdı…
Hem Ankara Radyosu'na devam ediyor…
Hem de en seçkin gazinolarda sahne alıyordu…
'Haydar Haydar' gibi…
'Ormancı' gibi…
'Feraye' gibi ve…
'Benzemez Kimse Sana' gibi şarkıları ile anıtlaştı…
40 yıl önce Devlet Sanatçısı unvanıyla taçlandı…
***
Atatürk saçlarını kestirdikten sonra…
Diva Müzeyyen, bi'daha asla saçını uzatmadı…
Aslında, bilir misiniz ki…
Müzeyyen Senar, kekemeydi…
Kekemeliği yenmek için şarkı söylemeye başlamıştı…
Küçük bir kızken bile…
Annesinden tuzluğu şarkı sesiyle isterdi…
***
Hem şarkı söyledi, devleşti…
Hem de Yeşilçam'da ün yaptı…
40'lı yıllardan 1976'ya kadar film çevirdi…
O filmler büyük gişe yaptı…
Çünkü hepsi, şarkılarıyla süslenmişti…
***
Ve, yine bilir misiniz ki…
Zeki Müren'i keşfeden de Müzeyyen Senar'dır…
Bursa'da tanışıyorlardı…
Müzeyyen Hanım…
Bebek Gazinosu'nda program yaparken…
Zeki Müren kulise gelip…
Kendisini kadrosuna alması için ricada bulunmuştu…
Sonra…
Zeki Müren'in kimseler tutamadı…
***
Bitiriyoruz…
Cumhuriyet'in Divası Müzeyyen Senar'ı…
Altı yıl önce kaybettik…
Soğuk bir Şubat gününde…
Ege Üniversitesi'nde veda etti sevenlerine…
O sırada…
97 yaşındaydı…
Cemal Süreya'nın tarif ettiği gibi…
'Sessizliği kendi hanesine yazan bir ses...' olarak…
Anılardaki yerini aldı…
Zaten bi'daha öyle bir ses gelmedi!
Nokta…
Sonsöz: 'Önce dinleyici sonra seyirci O'nu aileden biri gibi samimi bulmuştu… Müzeyyen böyle bir stardı; yıldızı hiç sönmedi… / Anonim…'