Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu ayrıca tiyatro ve film yönetmeni Nazan Kesal röportaj konuğum oldu!

Kendisini sadece oyuncu ve yönetmen olarak tanıtmak yetersiz kalıyor bence. Çünkü hayatına baktığınız zaman oldukça uzun yıllara dayanan, çok görkemli bir içerikle dolu olmasının yanında bir de onu izlerken bize hissettirdikleri var ki; bunu kelimelerle tarif etmek çok zor.

Bu tarif etmekte zorlandığım hisleri bir nebze de olsa galiba en iyi destekleyen şeyler Nazan Kesal’ın sanat hayatında kazandığı ödüller.

“Toz Bezi” 21. Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali “En İyi Kadın Oyuncu”

“Daire” 25. Ankara Uluslararası Film Festivali “En İyi Kadın Oyuncu” 

“Saç” 17. Sadri Alışık Ödülleri ve 44. Siyad Türk Sineması Ödülleri “En İyi Kadın Oyuncu”

... ve daha pek çoğu.

Bir süredir de sahnelendiği, her yerde yoğun bir ilgi ve büyük beğeni toplayan “Yaralarım Aşktandır” oyunuyla izleyici kaşısında Nazan Kesal.

Öyle ki; dolu dolu geçen bir Ocak ayını geride bırakıp, yeni bir turne hazırlığında. Hatta 3 Şubat’ta da İzmir Sanat’ta olacak. Bilginize!

Ve biz de hem oyunu, hem UrlaDam’ı hem de yeni projelerini konuşmak için uzattık mikrofonu kendisine...

AYLİN AKDOĞAN: Aslında internetten araştırdığımız zaman sizinle ilgili pek çok bilgiye ulaşmak mümkün ancak sizi bir de sizden dinleyebilir miyiz?

NAZAN KESAL: İnsan kendini nasıl anlatır bilmiyorum. Ben iyiliği ve sevgiyi kendine şiar edinmiş, insan olma gayreti hiç bitmeyen görece yeteneğimle yaşadığım sürece dünyaya sanatıyla değer katmaya çalışan bir faniyim. Manisa’nın Köprübaşı ilçesinde doğdum. Egenin rüzgârıyla genç oldum, eğitim gördüm, büyüdüm…

Gülten Akın’ın şiirinde de dediği gibi;

"Ve İşte Yaşlandım"

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro-Oyunculuk Bölümü’nden mezun oldum. Sonra kalbimi Egede bırakarak İstanbul’a yerleştim. Sanatın kalbi İstanbul’du o zaman. Şimdi de öyle ama sanki UrlaDam ve bizim gibi bazı girişimlerin/girişimcilerin çabasıyla İzmir’in kültürel iklimi de değişmeye başladı. İstanbul’dan Diyarbakır’a uzanan bir 10 yıl oldu hayatımda. Devlet Tiyatrosu’nu kazanmıştım. Diyarbakır’da yaşadığım yıllar çok öğreticiydi. Kendime yeni bir ben armağan ettim. Yeniden doğdum diyebilirim.

AA: Liseden hemen sonra Güzel Sanatlar Tiyatro Bölümü okumuşsunuz. O zaman gönlünüzde hep tiyatro vardı desek doğru olur herhalde.

NK: Tiyatro eğitimi aldım ve küçüklüğümden beri içimde vardı oyunculuk. Beykent Üniversitesi’nde de sinema-televizyon yüksek lisansı yaptım. Tiyatro en büyük tutkum ama yanısıra sinema da öyle. İkisinin de yeri ayrı bende. Rus yönetmen Tarkovski de tiyatroyu  kuşa, sinemayı da uçağa benzetmiş. Bu benzetmeyi örnek veririm her zaman. İkisininde  de yaşamımıza kattığı anlam ve ihtiyaç düzeyi farklı. Tiyatro ve sinema vazgeçemeyeceğim bir yerde duruyor benim için.

AA: İlk sahne anınızı hatırlıyor musunuz? Neler hissetmişsiniz?

NK: Lise son sınıfta coğrafya öğretmenimin teşvikiyle Baha Dündar’ın "Oyun Bitti" oyunuyla ilk kez sahneye çıkmıştım. Küçük kalbimi heyecan ve korku sarmıştı ama sonunda yaşadığım tarifsiz bir mutluluktu…

AA: Ben çoğu zaman konuklarıma sorarım “yetenek mi, mektep mi?” diye. Sizin de fikrinizi almak isterim.

NK: İkisi de diye cevap vereceğim. İkisinin de olmazsa olmazları var. Yeteneğin de gelişime, yeniyi öğrenmeye, takibe ihtiyacı var. Ben yetenekliyim deyip oturmak köreltir insanı. Mektepli olmak; bilgiyle donanmak, öğrenmek, bilgiyi tutmak ve onu yol haritası yapmak açısından önemli. Yeteneğiniz yoksa şayet sadece mektepli olarak kalırsınız.

AA: Oyununuz “Yaralarım Aşktandır” 6 sezondur sahnede ve 6 yıldır  izleyici karşısındasınız. Nasıl başladı bu oyunun projesi?

NK: İlk kez 1999 yılında Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda mecburi hizmet yaparken 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Füruğ şiirlerinden bir performans yapmıştım. Öncesinde Füruğ’la ilk tanışıklığım 1994 yılında Ercan’ın bana hediye ettiği Onat Kutlar çevirisiyle "Sonsuz Bir Gün Batımı" kitabıyla oldu. Füruğ’un dizeleri bana ilham oldu. Çok sevdim şiir dilini, isyanını, hüznünü, asiliğini...

Tiyatro oyunu yapma fikri yıllardır vardı zaten ve yönetmen Berfin Zenderlioğlu’yla tanışınca hayalimi hayata geçirmek istedik. Oyunun fikrini, mottosunu tartıştık günlerce. Sonra da dünyasını kurduk, şiirleri seçtik. Şebnem İşigüzel’den biyografik bir anlatı yazmasını istedik. O da şahane bir metin yazdı bize. Şiirleriyle anlatıyı kurguladık. Dramaturji ve kurgu ile çok uğraştık. Özel bir metin çıktı ortaya.

AA: Oyununuzun yoğun bir turne programı var. İlgi nasıl peki?

NK: İstanbul’da sıkı bir takipçisi var oyunun. İstanbul’da Moda Sahnesi’nde oynuyorum. Seyirci sorunumuz da yok. Turne yapmayı istiyorum çünkü bütün kadınlar izlemeli diye düşünüyorum. Kadın direncini arttıran, kadına güç veren bir oyun “Yaralarım Aşktandır“. Bu sebeple de farklı şehirlere gitmeye gayret ediyorum. Şubat ve Mart aylarında Almanya turnesine çıkıyorum. Avrupa’da yaşayanlardan çok fazla mesaj alıyorum. 13 Şubat’ta Füruğ’un ölüm yıldönümünde Frankfurt’ta olacağız. 14 Şubat’ta da Essen’de oynayacağım.

AA: Tabii bir de oyunun sahne takvimi hakkında bilgi alabilir miyiz?

NK: Güzel İzmir bekle beni! 3 Şubat’ta İzmir Sanat’ta oynayacağım. 4 Şubat Marmaris, 5 Şubat Aydın, 6 Şubat İstanbul Fişekhane, 26 Şubat Moda Sahnesi. Mart ayında yine Almanya turnemiz var. 7 Mart Berlin, 8 Mart Hamburg, 10 Mart’da da Nürhnberg Film Festivali kapsamında oynuyorum. Ve 12 Mart’ta da Münih’te olacağım.

AA: Sizinle röportaj yaparken UrlaDam’a değinmeden olmaz. Sosyal medyadan da, katılarak da takip ediyorum ve gerçekten çok güzel şeyler yapıyorsunuz. Biraz da UrlaDam’dan bahsetsek? Yani nasıl başladı her şey?

NK: Pandemi öncesi ev almıştık Urla’dan. İstanbul’da yaşamak sıkıntılı olmaya başlamıştı bizim için ve pandemi ile birlikte apar topar taşındık Urla’ya. Evimizi yapan mimar bize hırdavat deposu olarak kullanılan bir yer gösterdi. Hayal kurmaya başladık. Her şey önce hayal kurmakla başlar ya hani, öyle oldu. Çok zor ve zahmetli bir inşaat süreci yaşadık. 3 yıl sürdü bitmesi. Yıllardır birikimlerimiz, alınterimiz, emeğimiz UrlaDam’da karşılık buldu. UrlaDam Ercan’la birlikte İzmir’e armağan ettiğimiz bir kültür-yaşam merkezi. Bu yaz 4.sezona gireceğiz. Kışın yaz programını çalıştık. Nihayet bu yaz da çok güzel işler geliyor UrlaDam’a. Caz günleri, tiyatro, etnik müzik festivali, Shakespeare günleri, film günleri, konserler, kitap günleri… Hepsi ve daha fazlası bu yaz UrlaDam’da olacak.

AA: Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

NK: UrlaDam’ı biz kurduk evet ama bizim değil. UrlaDam hepimizin. Egenin kültürel iklimine katkıda bulunmaya devam etsin istiyoruz. Bizimle yol arkadaşlığı yapmak isteyenlere, iştirakçilere kapımız her zaman açık. Dayanışma güçlendirir. Bu sebeple UrlaDam’a herkesin sahip çıkması gerekiyor bence. Dünyadaki kötülüğü azaltacak tek şey sanat. Sanatın birleştirici ve iyileştirici gücüne inanıyorum. UrlaDam çatısı altında sanatla arınacağız kötülüklerden. Buna inanıyorum.

Teşekkür ediyorum…