’“Of of of!’” Dedi, ama sonra çok pişman oldu. Zira babaannesi her oflayışında köylü şivesiyle; ’“of decene af desen ya a oğlum sen’… töbü töbü, Gocuman Rabbım’’ın gücüne gitçek bak!’” diye ikazda bulunur, büyük günah işlemesine engel olurdu!’¶

O ihtiyar kadın, yani babaannesi ne çok ve ne güzel şeyler biliyordu, hayret! Köylerinde okul da yoktu mektep de medrese de’… Her insan bir okuldu, öyle ya! O da babasından ve annesinden öğrendi demek öğreneceğini.
Hem içinde yaşadığımız toplum en önemli okul değil miydi?Yaşamla alakalı her şeyi ilkönce toplumun içinde öğrenmiyor muyduk?Evet, büyükannesi de tedrisini bu yoldan tamamlamış demek’…

’“Yine sabah konferansına başladın!’”
Her sabah bu seminer faslı yaşanıyordu evden çıkmadan evvel. Aynanın karşısında; lavaboda, uyku mahmuru gözlerinden kendini görür görmez bir muhasebe başlatır ki sormayın gitsin.
Rüyanda mı gördün be mübarek?Tarih, coğrafya, sosyoloji, edebiyat, biyoloji ve siyaset’… Her konudan yarım yamalak bilgisiyle konuşur konuşur; kendi kendine dinler ve usul usul işinin başına giderdi!

İşte o günlerden biri’… Bir fark var sadece bilmeniz gereken, o da hazreti migren! Şaşırdınız! Migrenin Niçin hazret olduğunu da az sonra öğreneceksiniz.
Sebebini sadece kendisinin değil, doktorların dahi bir türlü anlayamadığı yarım baş ağrısı ve mide bulantısı! Tabii sizin başınızda olmadığı için migrenin ne menem bir ağrı olduğunu kavrayamıyorsunuzdur. O’’ndan dinleyin de bu şiddetli ağrının nasıl bir şey olduğunu az da olsa anlayın: ’“kafama kurşun sıkıp şu ağrıdan kurtulmak istiyorum’” ’…

Okudunuz değil mi?Ağrının kendisini esir aldığı durumlarda ölümü istiyor bizimkisi’… Adamı intihara sürükleyecek kadar şiddetli kaç ağrı vardır bildiğiniz?

****
Bu sabah da öyle bir vurmuş ki başının sağ yanına, sormayın gitsin. Ensesinin kökünden başlayarak başının üzerinden doğruca sağ gözüne vuran bu ağrı hiç de geçeceğe benzemiyor. Bugün zindan olacak besbelli.

Aynada yüzünü göremiyordu, gözünü açamıyordu ki! ’“Olur mu ya olur mu be! Bugün de nereden musallat oldun’” dedi, ama yine babaannesinin sesi kulaklarında çınlamaya başladı: ’“isyan etme, öküle konuşma bakem, peygamber sünnetidir başarısı. Dahı şükretçene isyan ediyon, töbü töbü!...’”

Alın size ’“hazret-i migren.’”Şimdi anladınız değil mi migrenin niçin ’“hazret’”sıfatına nail olduğunu. Siz ne düşünürsünüz bilmem, ama bu hikayenin yazarı olarak ben de aynı kanaatteyim. Bazı dertler herkese verilmiyor. Kaldıra bilene yükleniyor dert dediğiniz. Kaldıramayana kimsenin bir şey dediği yok!...

’“Ah babaanne ah!’”
dedi. Arkasından da kararını verdi, ’“bugün iş miş yok! hem başının üzerinde böyle bir hazret taşıyacaksın hem de gidip başka işlerle meşgul olacaksın! Olmaz öyle şey!’”

Az doktor tavsiyesi uygularsa ağrıdan kurtulur, böylece koca bir gün de izin yapmış olurdu. Aynen öyle yaptı.

Bu hastalığın tek çaresi var karanlık bir odada kısa bir süre sırtının üzerine boylu boyunca uzanarak uyumak. Hiçbir ilaç teskin etmediği için en iyi kurtuluş yolu da bu.

’“Boşu boşuna, çare olmayacağını bilerek hap yutmak da neyin nesi?Biraz uyur sonra da kafamın estiğini yaparım’”
diye düşündü’…

Tekrar odasına döndü, yatağını toplamamıştı, gözlerine siyah uyku bandını geçirerek uzandı.

****

Uyandı. Geçti mi dersiniz migren ağrısı?Nerede! Mide bulantısıyla beraber şiddetini daha da arttırmıştı. Uyandığında söylenecek oldu, ağzı küfür ve isyanla doluydu; tam başlayacaktı migreninden!... ama aklına yine kocaanası geldi! Sustu tabii. ’“tövbe tövbe!...’”

Bu ağrı hayatından bezdiriyor, yaşamı dar ediyordu. Ona esir olmayacaktı. Dışarı çıkacak, başında hazret-i migren olduğu halde kendine verdiği izni iyi kullanacaktı.
Öyle yaptı. ’“En iyisi kahvaltıyı dışarıda yapmak; bal kaymak, peynir, zeytin, reçel, kaynamış yumurta; nezih bir yer ve severek okuduğu yazarların olduğu gazeteler’…’” diye düşündü.

Evden çıktı. Gazetelerini almak için köşedeki büfeye uğradı. Sergende dizili gazetelerin serlevhalarını okuyarak seçim yapacaktı. Ülke gündemi aylardır değişmiyordu. Dernek kapatılacak mı?Denekler yasası değişecek mi?Dernek yöneticileri ceza alacaklar mı?Her başlık, her manşet bununla ilgili haberlerle doluydu.

Bir yanda müzmin baş ağrısı bir yandan ülke gündemi, iyice canı sıkıldı. Herkes bir taraf. Bitaraf olan yok. Dernekçiler ve başka dernekçiler. İşgal altında bir ülke, işgal edilmiş insanlar.

Kendini düşündü; babaannesine yine hak verdi, okkalı bir şükür çekti gazeteci önünde bekleyen diğer müşterilere bakarak: ’“çok şükür, buna da şükür, benim başımın yarısı işgal altında ülkenin ise her tarafı!...’”

Diğer müşterilerin şaşkın bakışlarıyla büfenin önünden ayrıldı. Hiçbir gazete almamıştı. Kendini düşündü tekrar, arkadaşlarını gençlik aşklarını gençlik savaşlarını’… Yürüdü’… Gençlik aşkıyla gençlik savaşını aynı anda hem de migrenle beraber düşünmesine güldü. Yürüdü’…

Yalnız adam’… az önce hatırladığı arkadaşları da acaba kendisi gibi yalnız mıydı?Yalnızlığı onlar da yaşıyorlar mıydı?’“En azından onların bir refakatçisi, hazret-i migrenleri yok, rahattırlar’” diye düşündü’…

O nezih restorana geldi. Denizin en iyi göründüğü masaya oturdu. Kahvaltısını ısmarladı. Başı çatlamak üzereydi. Hem düşünüyor hem de kendi kendine konuşuyordu. Daha doğrusu gerçeklerle yüzleşiyordu. ’“Ulan bu migren var ya bu migren hakikatten bir nimetti. Kocaanası hep doğru söylemişti.’” Kadını hayırla andı’…

İlkönce çayı geldi. Paşa çayı denilen açıklıkta istemişti çayını, şekerlerini attı içine, başladı karıştırmaya;

Okuduğum gazeteler benim değil!
İzlediğim kanallar başkasının!
Şairim, şiirim yok!
Romancım terk etti beni!
Kimseler bilmesin diye gizli gizli dinliyorum sevdiğim şarkıcıları!
Oysa türküler benim, musiki beni anlatıyor; güftesinde hissim, bestesinde nefesim var!...
Sinemaya yabancıyım!
Tiyatrodan çok olmuş dışlanalı!
Çayın tadına baktı. Şekersiz. İki kesme şeker daha attı. Başladı tekrar karıştırmaya.
En büyük mimari başarımın milli zevkle alakası yok! Müteahhitlik komisyonu tek karım’…
Hiçbir yerde yokum, hiç kimse benden değil!
Olanlar var tabii’…
Onlar da’“gidenler’” ya da gönderilenler!
Ahmet Turan Alkan okumak istiyorum; Zaman’’da yazıyor!
Alev Alatlı; Zaman’’da yazıyor’…
Mehmet Niyazi Özdemir; Zaman’’da!...
İskender Pala; keza’…
Engin Ardıç; zaten düşman bana’…
Selim İleri, okusam ne derler acaba?
Ergun Göze hangi gazetede yazıyordu?...
Durmuş Hocaoğlu’’nu nereden takip etmeliyim?...
Cazim Gürbüz, Mehmet N. Yardım hala güzel Türkçe ile mi yazıyor?
Benim gazetem yok!
Tercüman hala Gaspıralı İsmail Beyin mi?
Türk Yurdu’’nda Ziya Bey yazmış mı bu sayıda?
Peyami hala Milliyet’’in başyazarı mı?
Orkun ve Ötüken aynı kıvılcımla mı çıkıyor?Atsız Bey ne yazmış ola ki?
Nurettin Topçu’’nun ’“Hareket’”i kaçıncı sayıya ulaştı?
Türk Edebiyatı’… Beşir Bey geçmiş başına onu biliyorum’…
Namık Kemal, Yahya Kemal, Mehmet Emin ve Mehmet Akif Beyler nasıllar acep!...
Akçuraoğlu Yusuf, kaç ’“tarz-ı siyaset’” yazardı şimdi yaşasaydı kim bilir!
Ben neredeyim aman Allah’’ım?Kaçıncı yüzyılda yaşıyorum?...
Beynim şuursuz bir tarih seyahatinde seyyal’…
Migren sancım bugün bana hoş geldin’…
Televizyon bile izleyemiyorum’…
TRT, hükümetin yayın aracı’…
STV, STV Haber, Mehtap Tv, Kanal Türk, Star, SKY Türk, Kanal7, Kanal 24, Tv Net, Kanal7 Haber, Kanal5, Mesaj Tv, ATV, SHOWTV, Kanal D ve Türevleri’… çok sesli koro bunlar. Hatta sanat icra edip ’“kanon’” yapıyorlar’…
Bu defa sıkı tut, bırakma beni ne olur, cefakar ve vefakar migrenim!
Yeniçağ Televizyonu satılmış! Acaba kime?
Ata Televizyonunda ’“Dün Bugün Yarın’” yayına ne zaman girecek?
Bu patolojik durumumun nasıl neticelenecek?
Sinemaya gitsem diyorum.
Hem karanlık oda migrenime de iyi gelir’…
Recep İvedik!
Bu adam küfretmeyi, ahlaksızlığı taşımız o ’“bembeyaz perdeye’”’… ne sanıyor bu mizahı?
Yılmaz Erdoğan izleyeyim bari!
Adam bana ters! Ama ahlaklı daha ahlaklı en azından’…
Burada tenakuza düşüyorum’…
Cem Yılmaz, Ata Demirer, Okan Bayülken ve Beyazıt Öztürk izliyor Türkiye’… Onlarla gülüp eğleniyor.
Ben ne yapacağım?...
Onlara katılsam ’“davadan dönmüş’” mü olurum?
Offf, bu migren yok mu, ah bu migren, kafamı gövdemden ayırasım geliyor’…
En iyisi Kurtlar Vadisi!
O da Başbakan ne söylerse replik yapmış! Bu bizimkilerin dizisi değil anlaşılan!
Sahi ben ne yapacağım?Nasıl kurtulacağım bu migrenden?Bir çaresi yok mu bunun?Lokman Hekim’’e mi gitmeli?...
Kendimi kaybediyorum’…
Derhal bir ayna bulmalıyım, kendimi görmeli, gerçeklerle yüzleşmeliyim!
Nerde bu adamlar?Arkadaşlar nerelerdesiniz?
Kim ’“ebder’” eyledi neslimizi?Kısır tohumlar gibiyiz!
Sokakların hakimi bizim çocuklar!
İşportaya düşen hayallerin peşinde hala hepsi’…
Fikri kitlelere yayılmayan; ’“havarisiz İsa’” gibidir.
Edebiyatçılarım yok, sanatım; sanatçılarım yok!... Terk etmişler beni’… Yalnızım.
Televizyonda yokum, her eve giremiyorum.
Sahnede yokum, izlenmiyorum.
Beyaz Perde de esamim okumuyor, kendimi anlatamıyorum’…
Migren sancılarım artıyor’…
Gerçekleri istifra etmek üzereyim!...
En iyisi eve dönmeliyim. Çıldırmak üzereyim. ’“Babaanne başım çok ağrıyor!’”
’“Şükretsen ya oğlum şükretsen ya! Of deme gari bakem af de af!’”
’“Beyefendi kahvaltınız?...’”