Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bu kez yine…
Az bilinen yaşanmış özel bir 'öyküler demeti' paylaşalım...
Bunu yaparken de...
Böylesine altın anıları bugünlere taşıyan herkesi…
Saygıyla analım…
***
Atatürk, vefatına yakın İstanbul'da bir baloda…
Sarı saçlı bir delikanlı gelip karşısına dikiliyor…
Ve eveleyip-gevelemeden dümdüz soruyor…
'Size diktatör diyorlar, doğru mu?'
Salon buz kesiyor…
Büyük kurtarıcı inadına sakin…
Delikanlıyı tepeden tırnağa süzüyor ve şöyle diyor:
'Ben diktatör olsaydım sen bana bunu soramazdın... Bir takım inkılap zaruretiyle bir takım yenilikleri kabul ettirmeye çalışan adam diktatör değildir! Diktatör, hoşgörüsü olmayan adamdır... Karşısında her fikir söylenemeyen adamdır... Diktatör, kendi düşüncelerine aykırı fikir söyleyenlere kin güden adamdır... Benim, bazı fikirleri bu memleket hayrına kabul ettirmek için sarf ettiğim gayretlerde hiç bir şahsi endişe yoktur... Belki demokrasinin anladığı manada diktatörlüğe benzer hareketlerim görülmüştür... Fakat, Tiran (siyasal gücü tek başına elinde tutan kişi) asla olmadım…' / Cemal Dursunoğlu'nun Anıları'
***
Yıl, 1935… Yine bir davette 'diktatör' konusu açılıyor… Atatürk diyor ki: 'Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar; evet, bu doğrudur... Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur… Çünkü, ben zoraki ve insafsızca hareket etmeyi bilmem... Bence diktatör, diğerlerini iradesine boyun eğdirendir... Ben, kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak yönetmek isterim…' (Kaynak: Ayın Tarihi Dergisi, Sayı: 19, 1935)
***
Yıl, 1932… 'Yaşamımı inceleyenler görürler ki, ben Mısır Firavunları gibi kendime mezar yaptırmak için kırbaçlar altında insanları sürmedim… Ben, memlekette uygulamak istediğim herhangi bir fikri evvela kongreler toplayarak, onlarla konuşarak bu fikirleri onlardan aldığım yetkiye dayanarak uyguladım... İşte Erzurum, Sivas kongreleri, işte Büyük Millet Meclisi bunun en canlı ifadeleridir…' (Kaynak: Enver Behnan Şapolyo / Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Sayfa 304)
***
Yıl, 1930… 'Kapıda duran nöbetçi bile benden korkmaz... İsterseniz kendisine sorunuz... Korku üzerine egemenlik kurulamaz...' (Kaynak: Ayın Tarihi Dergisi, Sayfa 73, 1930)
***
Yıl, 1925… 'Biz keyfî hareket etmeyiz... Zorba asla değiliz... Yaşamımız, memleket işlerinde keyfî ve zorbaca hareket edenlere karşı mücadele ile geçmiştir… Milleti gerçek iyileşme yolunda yürümekten alıkoymak isteyenlere sert ve amansız olmak eğilimindeyiz... Bizden bu konuda sessiz kalma ve tarafsızlık isteyenleri tatmin edemiyorsak, bunun sebebi, memleket ve millet çıkarlarını her şeyin üstünde gördüğümüzdür…' (Atatürk'ün Siyaset Bilimi ve Devlet Yönetimi / Sayfa 211)
***
Yıl, 1930… 'Diktatör değilim; çünkü fikirlerimi zora dayanarak kabul ettirmeyi asla benimsemedim, arzulamadım ve uygulamadım... Ben yaşadığım zaman içinde milletimin hayrına, refahına ve maddî manevî mutluluk ve onuruna uygun gördüğüm önlemlerin alınmasına çalıştım... Hepsinin bileşkesi uygar ve ileri bir yaşamın yaratılması çabasıdır…' (Hamdullah Suphi Tanrıöver'den naklen, Cemal Kutay - Mustafa Kemal'in Ufuktaki Manevî Mirasçısı ile Sohbet…)
***
Yıl, 1925… 'Benim kendi kuvvet ve kudretim, halkın bana gösterdiği inan ve güvenden oluşmaktadır... Bu güven devam ettikçe, ben de bu güvene layık olmaya hak kazanmakta devam edecek ve geleceğe bu karşılıklı güvenle hep beraber yürüyerek inşallah pek az zamanda millete refah ve mutluluk verecek olan büyük amacımıza ulaşacağız…' (Atatürk'ün Siyaset Bilimi ve Devlet Yönetimi 11, Sayfa,.163)
***
Bitiriyoruz…
Ulu Önder Atatürk…
Kısacık yaşamında ne dediyse yaptı…
Korku üzerine egemenlik kurulmayacağını çok iyi biliyordu…
Bu millet de…
İsteyerek, severek peşinden gitti; mutlu oldu…
Bir gün şöyle dedi:
'Benim her emrim yapılır; çünkü benden, yapılmayacak emirler çıkmaz…'
Nokta…
Sonsöz: 'Ben de yüz binlerce insanı yönettim; onları ölüme giden yola, seve seve yönelttim. Fakat bir tanesine kamçı kullanmadım… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'