'Türban' denen başörtüsü problemi, AKP tarafından yasaların arkasından dolanarak halledilir gibi oldu. Anayasa Mahkemesi-Yargıtay-Danıştay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin aksi kararları varmış, bunlar halen yürürlükteymiş, yeni yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmamış, geç bunları kardeşim, geç…
Bunların tümü bir tane Tayyip Erdoğan etmez, kim takar bunları !...
Kadınların başının problemini çözen AKP, şimdi kadınların başka yerlerine karışmaya başladı.
Mahallenin ebe annesi Türkiyeli Başbakan, Sezaryen ve Kürtajı 'cinayet' olarak ilan edip yeni uğraş alanını da açıklamış oldu…
Sıra şimdi kadınların neresine geldi diye düşünürken imdadıma 'Zaytung' adlı site yetişti.
Zaytung'a göre Başbakan Erdoğan TT Arena'da yaptığı konuşmadan sonra, kendisini dinlemeye getirilen kadınları dışarı çıkartmış ve erkeklere, kadının iş hayatı ve sosyal hayat içinde güçlenen konumunun, ev işleriyle eskisi kadar ilgilenememesi sonucunu doğurduğunu söyleyerek;
'Öncelikle kadının dışarıda çalışma işini yavaş, yavaş halledin. Kadının yeri evidir. Bakın yengeniz çalışıyor mu' demiş!...
Erdoğan konuşmasında, son zamanlarda kuru fasulyeyi ıslatmadan pişiren bir güruhun türediğini kaydetti. Bir Başbakan olarak bu duruma asla seyirci kalamayacağını vurgulayan Erdoğan,
'Fasulyeyi ıslatmadan pişirirsen, elbette ülke karın ağrısından kurtulamaz. Ağzımızın tadını bozmaya, ülkenin verimini düşürmeye, ortalığı kokutmaya kimsenin hakkı yoktur' diyerek ciddi ülke meselelerine olan ilgisini bir kez daha masanın üstüne koydu ve herkese gösterdi…
Yaklaşık 10 yıldır canla başla Türkiye için çalıştıklarını, her şeyin tam ve eksiksiz olması için zaman-zaman önemli uyarılarda bulunduğunu söyleyen Erdoğan;
'Buradan tek-tek isim verip kimseyi rencide etmek istemiyorum. Ama ne yazık ki bazı şeyleri tek-tek benim izah etmem lazım. Örnek mi vereyim?
Misal, adam dışarıdan gelmiş ama karısı adamın elini ayağını yıkamıyor, öylece evde fink atıyor. Arkadaş dışarıda bin tane yere dokunuyorsun, kimin ne mikrop taşıdığı belli değil. Sadece bu da değil, ah daha neler var sevgili kardeşlerim. Dolaptaki suyu bitirip, boş şişeyi dolaba bırakanlar, kocasından erken yatıp geç kalkanlar, lavobada saç teli bırakanlar, ikinci-üçüncü eşe tahammül göstermeyenler…
Ama kimse merak etmesin, gönlünüz rahat olsun, artık kimse öyle kafasına göre iş yapamayacak, yaptırmayacağız…'
Çocuk yetiştirme konusunda da hayati yanlışların yapıldığının altını çizen Başbakan,
'Bakıyorsunuz, hala çocuğun gazı olduğunda sırtına vuran annelerimiz var. Yahu nerede görülmüş? Hiç mi bir şey öğrenmediniz? Çocuğu sırt üstü yatıracaksın, karnını hafifçe okşayacaksın, o öyle çıkar' dedi…
En son sıra, kadınlarımızın giyim-kuşamına gelecek. Herkes zorunlu olarak, först leydi gibi giyinecek. Renk seçmek serbest. Efendim, bizim paramız o kıyafetlere yetmez diyenle, 'önümüz yaz, pişik oluruz, isilik oluruz, saçlarımız dökülür' diyen olursa, onun da çözümü var. Her tarafından püfür-püfür esen, gayet bol dikilmiş çarşafa girsinler, rahat etsinler. Özellikle 'siyah' olanını seçerlerse, güneşi de geçirmez…
Biz de 'İleri Demokrasi' var, her şeyin çaresini buluruz, tamam mı bilader !...
Not: Zaytung.com adlı siteye çok teşekkür ederim.