Ben pek sevmesem de bolca seveni olan bir Sezen Aksu şarkısı var: ’“İzmir’’in Kızları’”
Sanırım ilk kez canlı olarak söylüyordu, Fuar Açıkhava’’da dinlediğimde.’¶ Orayı dolduran binlerce hayranı ise neredeyse kendilerini paralıyorlardı. Ben yine eşimin nefret ettiği bürokrat tavrıyla izlemiştim Sezen Aksu’’yu o akşam.
Bugün ise, Sezen Aksu’’yu Fuar Açıkhava’’da delicesine alkışlayan, ’‘İzmir’’in medar-ı iftiharı’’ olduğunu düşünenlerden bazıları, onun ismini duymak bile istemiyorlar.
Peki, ne yaptı Sezen Aksu, sevenlerini nefret derecesinde kendinden soğutacak kadar?
Bu ülkenin bir yurttaşı olarak, ülkenin önemli bir sıkıntısının çözümüne dair kişisel görüşünü ve desteğini bizzat başbakanın kendisine telefonda iletti.
Bir başbakanla konuşmak kendi başına çetrefilli bir iş iken, muhafazakar bir başbakanla konuşmak daha da zor olmalı.
’“Sayın Başbakan bu ülkenin topraklarına huzur ve barış getirecek çabalarınızı bir sanatçı olarak destekliyorum’” demesi yeterliyken’…
"Açılımınızı ailece canı gönülden destekliyoruz. Bu sürecin karşısında duranları iki cihanda da lekeli kabul ediyoruz" gibi muhafazakar başbakanın gönlünü okşayacağını düşündüğü dinsel bir terminoloji kullandı.
Doğrusu ayar biraz kaçmış kabul etmek lazım.
Açılımı desteklemesine söz yok elbette, ama açılımın karşısındaki herkesi lekeli kabul etmek biraz ağır olmuş. Üstelik dünyevi bir mesele için ’“iki cihan’” gibi uhrevi bir kavram ise hiç olmamış.
Ama biliyoruz ki sahne sanatçılarının ’“açılmaları’” İzmir’’de hep sorun olmuştur. Hatırlarsanız bir başka sahne sanatçısı Güngör Bayrak açıldığında İzmirliler olarak hepimiz açılan sanatçıdan yana olmuştuk!
Aslında bu açılma işi sıkıntılı bir süreç. Özellikle kadınlar için. ’“Nasıl açılacağız ne kadarını açacağız’”, doğru çizgiyi bulmak hep zor olmuştur.
Bildiğiniz gibi Sezen Aksu 9 Eylülde İzmir’’de bir konser verecek.
Ahmet Kaya’’nın şarkısı Aziz Kocaoğlu’’nun durumuna tam uyuyor:
’“Dardayım yalanım yok!’”
Konseri düzenleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi, kamuoyundan yükselen tepkiler karşısında bir karar vermek zorunda.
Peki, neler olabilir?
Gerçekleşme ihtimali en düşük olandan başlayalım.
Sezen Aksu karşılaşacağı tepki ve tartışma ortamından çekinip konseri iptal eder.
Koca Başbakana iddialı biçimde ’“açılıma karşı olanların iki cihanda elim yakasında’” demişken geri dönemez. Dönerse ’“daha da’” başbakan kendisini sohbet etmek için aramaz. (Başbakanın ne kadar hassas bir kalbi olduğunu Davos’’tan biliyoruz!)
Gerçi haksızlık etmeyelim, Cumartesi Anneleri ve Kardelenler Projesi’’ndeki tavrı ortadayken, Sezen Aksu’’nun bu çıkışının nesnel, entelektüel bir arka planı olduğunu kabul etmek gerek.
Konser Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edilebilir. Konserin İBB’’since iptal edilmesinin Aziz Kocaoğlu açısından oldukça olumlu sonuçları olur.
İkinci kez, büyük bir halk desteğiyle gelmesine rağmen, seçim zaferinin tadını çıkaramadan bir taarruz başladı İzmir’’de Başkana karşı. Konserin iptali, yerel ölçekte bakıldığında Aziz Kocaoğlu’’nun elini fazlasıyla rahatlatacaktır.
Metro tüneli üstünde oturanların dışında kalan İzmirliler ve köşe yazarları, birdenbire Aziz Kocaoğlu’’nun olumlu özelliklerini hatırlarlar.
Büyük kısmı istemeden de olsa sütunlarında başkana karşı mültefit ifadelere yer vermek zorunda kalırlar.
Abisine telden ulaşamayanlar, köşelerinde ’“gördünüz mü abimi yeri geldiğinde yapması gerekeni yapar’” diye methiyeler düzer.
Doğrusu popülizmin yumuşak kucağının tadına bakmak için iyi bir fırsat.
Ancak sonuçta; toplumsal hoşgörü ve uzlaşı kültürü yara alır.
9 Eylül, işgalci Yunalıları denize dökmemizi kutladığımız gün.
Aynı günün başarı hanesine, bizden farklı düşündüğü için İzmirli bir Türk kızını denize dökmeyi eklemeye gerek yok!
Başkan için üçüncü seçenek, eleştiri ve baskılara aldırmayıp 9 Eylül akşamı konseri en önde izlemektir.
Başkanın yerinde olmak istemem.(sadece o akşam için, yoksa büyükşehir başkanlığı afilli iştir)
Düşünsenize; ne kadar zordur ne yapacağını bilmediğiniz kitlenin en önünde olmak için evden çıkmak, CHP’’lilerin boş ya da dolu olduğuna aldırmaksızın su şişesi fırlattığı bugünlerde!
Aslında bu konser, sadece Aziz Kocaoğlu için sınav değil. İzmirliler için de bir sınav. Sınavda çalışılması gereken yerler çok:
Hoşgörü,
Uzlaşı,
Fikir hürriyetine saygı,
Ülkenin geleceğin hakkında her vatandaşın fikrini ifade etme hakkı olduğuna ve bu fikirler arasında ’“derin’” ilişki ekseninde bir hiyerarşi olmadığına inanç.
Sezen Aksu şarkısında ne diyor?
’“İzmir’’in kızları
Ayıptır söylemesi laf aramızda
Sevişe sevişe de ölür.’”
Ben kendi adıma, ’“Sezen Aksu gelsin şarkılarını söylesin’” derim.
Bunu niye diyorum?
İzmir’’in İstanbul’’daki kızına veya kızlarına yatak eksersizleri dışında bir açılım fırsatı tanınması gerektiğine inandığım için’…
Bilmem hatırlar mısınız, mobil telefon firmasının reklamı vardı.
Güzellik yarışmasında finalist bir kız. Jüriye, dünya ile ilgilenen entelektüel biri olduğunu göstermek için, ’“Penguenler kutuplarda üşümesin istiyorum’” diyordu.
Sizi bilmem ama ben fikrine katılmasam da, ’“ülkesinin gerçek sorununa kafa yoran’” sanatçıyı, ’“penguenlerin üşümesinden endişelenen sanatçıya’” tercih ederim.