Hani, yaşını-başını alan eskiler…

Kum saatine bakar gibi…

'Oooof, of!' çekerek kaçınılmaz akıbeti…

Ağlamaklı bir ses tonuyla…

'Zaman su gibi akıp gidiyor!'

Havasında seslendirirler ya…

Çok haklılar…

Hayatımız, bazen…

Saatin akrep ile yelkovanını kovalamaktan yoruluyor…

Bakın, iki gün önce…

Türkiye'nin dev sanatçısı, büyük usta…

Levent Kırca'yı…

Ebediyete uğurlayışımızın üstünden…

Sekiz yıl geçmiş bile…

'12 Ekim 2015'; günlerden Pazartesi…

Sanki daha dün gibi…

***

Aradan yıllar geçse…

Hiç unutulmayanlar…

Özellikle bıraktıkları 'ölümsüz kimlikleri' ile anılırlar…

Eserleri hiç yaşlanmaz!

İnsanlığa verdikleri hizmetlerle yad edilirler…

Sanatçılar…

İşte bu konuda hep ilk basamakta yer alırlar…

Çünkü…

Biz onları daima ailemizden biri olarak…

Kalplerimizde yaşatırız…

***

Bazılarımız…

Aman çoluk, çocuk aç / açıkta kalmasın diye…

Yemediklerini bırakır, giderken…

Bazıları da…

Sadece 'adı'nı bırakır…

Miras niyetine!

İşte…

Devlet Sanatçısı Levent Kırca'dan…

'Üstüne bastın kaldır ayağını!' dedirten…

Bir insani örnek:

***

Taaaa, 21 yıl önce…

Nisan ayının son günü…

Sabahın körü…

Diyarbakır Lice'ye 10 kilometre uzaklıktaki…

Abalı Köyü'nden geliyor acı haber…

PKK'nın döşediği mayın…

Birliğimiz geçerken patlıyor…

Dokuz askerimiz şehit oluyor…

Türkiye acıya boğuluyor…

O günlerde…

Levent Kırca ve 'Olacak O Kadar' ekibi…

Şanlıurfa'da turnede…

İki perdelik müzikal oyunun adı…

'Bir Başkadır Benim Memleketim'

Senaryo gereği…

Köylü ailenin oğlu askerde şehit oluyor…

Seyirciler ağlamaya başlayınca…

Levent Kırca da kendini tutamıyor…

Gözyaşları sel gibi…

Oyun sona erdiğinde Levent Kırca, dokuz şehide rahmet dilerken…

Şöyle diyor:

'Görüyorsunuz, ben de gözyaşlarımı tutamıyorum… Bağışlayın beni… Zor bir ülkeyiz… Her taraftan, içten, dıştan baskı altındayız, Allah hepimizin yardımcısı olsun…'

***

Levent Kırca'nın hayatını…

Oyunlarını…

Filmlerini…

Skeçlerini bilmeyen yoktur ama…

Bir 'hadise' var ki; evlere şenlik…

***

1998 yılıydı ve işbaşında 33. Hükümet vardı…

Kültür Bakanlığı ilk kez hayata geçiriliyordu…

Başında da Talat Halman vardı…

Devlet Sanatçısı unvanı o yıllarda verilmeye başlandı…

Layık görülenlerden biri de…
Levent Kırca'ydı…

Ödülünü dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'in elinden aldı…

Gelgelelim…

Aradan yıllar geçti…

O ödülle ilgili bi'takım yasal problemlerin çıktığı iddia edildi…

Şeref veren unvan…

Başka sanatçılarınkiyle birlikte geri alındı…

O sırada AK Parti iktidardaydı…

Takvimler, 2015 Nisan'ını gösterirken…

Levent Kırca…

Kırgınlığını şöyle dile getirdi:

'Devlet sanatçısı unvanım geri alındı... Biri veriyor biri alıyor… Bu böyle… Süleyman Demirel vermişti; Tayyip Erdoğan aldı…'

***

Levent Kırca…

10 parmağında 10 marifet tarifine 'cuk' oturan bir sanatçıydı…

Samsun Ladikli'ydi…

Sanatçı kimliğinin ustalık belgesi…

Ömrünün sonuna kadar hep…

Siyasi hicivlerle taçlandı…

Politikayı da seviyordu…

Aydınlık Gazetesi'nde yazarlık yaptı…

Vatan Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu Üyesi'ydi…

Sanatçı Oya Başar'la iki kez dünya evine girdi…

İkisi ilk eşi Nur Diner'den…

İkisi de Oya Başar'dan dört evladı oldu…

***

Siyaset yapmayı seviyordu ama…

Siyaset'in 'abuk' yanıyla dalga geçmeye de bayılıyordu…

Reyting rekorları kıran tüm eserleri…

'Siyasete bi'dokunduk…' cinsindendi…

Hele, o son filmi yok mu?

'Sarhoşum Gel Beni Al…'

İzlenme rekorları kırdı…

Mesela…

'Olacak O Kadar' isimli TV programı 22 yıl sürdü…

Bugün o kalitede bir komedi programı yok!

Neden?

Rahmetlinin tarifiyle:

'Zülfüyare dokunduğu için…'

Çünkü…

Seyirci, söyleyemediğinin söylendiğini gördü!

O günlerin izleyicisini…

Hem güldürdü…

Hem düşündürdü…

Eserleriyle…

'TV'de mizah işte böyle yapılır…' dedirtti…

***

Oysa…

Kimilerine…

Tiyatronun hayatın bir parçası olduğunu…

İnsanların nefes almasını sağladığını…

Eğitici ve öğretici olduğunu…

Bi'türlü anlatamadı, bunun için yakındı…

***

Son yıllarında şöyle demişti; unutamıyorum:

'Sanat, özgürlük ortamında yapılır... Oyunları bazen düğün salonlarında oynamak zorunda kalıyoruz…'

***

Hayata çok erken veda etti…

Melun hastalık, O'nu da alıp, götürdü…

Türkiye'ye, 'Allahaısmarladık' dediğinde henüz 65 yaşındaydı…

Yaşasaydı…

16 gün önce…

72 yaşını geride bırakmanın heyecanı ve mutluluğu ile…

Pastasının üstündeki mumları üfleyecekti…

***

Bu dünyadan ayrılmadan önce bir gazeteci sormuş:

'Türkiye'de son yıllarda komedi filmleri artıyor; sizce neden?'

Levent Kırca'nın cevabı o kadar anlamlı ki:

'Baskı altındaki ülkelerde güldürünün dozu artar… Toplum gülme ihtiyacı duyar; o nedenle komedi filmlerinin sayısı artıyor…'

***

O gün…

Takvimdeki yaprak…

12 Ekim 2015'i gösteriyordu…

Levent Kırca'nın, hastane odasında…

Türkiye'ye yazdığı son mektubu…

Az rastlanan bir vedadır!

İşte…

Bu dünyaya veda etmeden önce…

Kalbinden geçenleri…

Türkiye'ye miras bıraktığı…

O unutulmaz satırlar:

'İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilir ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur… Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar… Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde, canın, memleketlin olur… Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi… Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli… İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek için uzaylıların dünyayı istila mı etmesi gerekir? Güzel şeyleri paylaşabildiysek, ne mutlu bana… Dik durun, adil olun, sabırlı olun… Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle… Atatürk'le kalın, Cumhuriyetle kalın, hoşça kalın…'

Nokta…

Sonsöz: 'İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara… İçidir hakikatin resmi, dışı sadece manzara… / Hz. Mevlana…'