Yıl 2023. Yaşım 75. İyice yaşlanmışım. Yazı yazmamın ve yazılarımın yayınlanmasının, Halife Başkan tarafından kurulan 'Ulemalar ve Mollalar Kurulu' tarafından yasaklandığından beri düşüncelerimi gizli olarak günlüğüme yazıyorum. Türkiye'nin İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülmesinin ve Latin harflerinin kaldırılarak, eski Türkçe ile yazılmasının zorunlu olmasının üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen ben hala inatla Atatürk Türkiye'sinin harfleri ile yazmaya devam ediyorum. Kadınların çarşaf giyip peçe takma, erkeklerin ise şalvar giyip sakal bırakma zorunluluğundan dolayı eşim ve ben evden dışarı çıkmıyoruz. Televizyonlar ve radyoların yarısı Arapça, yarısı Kürtçe olduğundan ne dediklerini de anlamıyoruz. Pencereden dışarı baktığımda ellerinde uzun sopalarıyla dolaşan 'Din Polislerini' görüyorum. Kadınların pencereden dışarı bakmaları ve görünmeleri yasak.
Sizin anlayacağınız kendi vatanımızda, kendi evimizde hapis olmuşuz…
Geçen Cuma günü( Cuma günleri tatil oldu) çocuklarımız ve torunlarımız ziyaretimize geldi. Her evli çifte 3 çocuk zorunlu olduğundan altı torunumuz var. Dördü erkek, ikisi kız. Torunlarını severken, sevgili eşimin, çarşaf içindeki kız torunlarına sarılıp gizli gizli ağladığını gördüm, yanaklarımdan süzülen iki damla yaşı çocuklar görmesin diye ben de hemen sildim…
Çocuklarım, yanlarında getirdikleri devlete ait gazeteyi bana okudular. Halife Başkan, yönetimde yine değişiklik yapmıştı. Bu kaçıncı değişiklikti, sayısını çocuklarım da unutmuşlardı. Geçenlerde Halife Başkan'ın kerimelerinin gözlerinin içine bakma cüretini gösteren bir 'Tiyatro Sanatçısını' görevden alıp hapsetmeyen bir Kültür Nazırını 'Müslüman İzmir' namıyla maruf bir şehrin meydanında astırmıştı…
Yeni yönetim şu kişilerden oluşmuştu;
*Ordu Komutanı: Veli Özkök(Hilmi oğlu)
*Kadılar Kurulu Başkanı: Haşin Kılıç(Haşim oğlu)
*Sorgulamacı Kadılar Başkanı: Zekeriya Göz
*Ordu Mensuplarını Sorgulama Kadısı: Ferzan Sarıkaya
*Kadıları Sorgulama Kadısı: Osman Sanal Alem
*Matbuat'tan Sorumlu Molla: Mümtazer Türkarkası
*Din İşlerinden Sorumlu Molla: Cübbeli Ahmet Mehmet Ünsüz
* Vezirler heyetinde ise; Halife Başkan'ın iki mahdumu, bir kerimeleri, bir Damad-ı Azzam ve İslambol(İstanbul'un yeni adı) şehrinin Belediye çalışanları mebzûl miktarda bulunuyordu..
Küçük oğlum sordu; Baba ben o yıllar yurt dışında eğitimdeydim. Bu kişilerin bazıları 2011 yılında da görevli imişler, bunları tanıyor musun?
Cevap verdim; Tanırım oğlum, hem de gayet iyi tanırım. Bunların içinde, bağlı olduğu cemaatin emriyle hukuku ve insan haklarını ayaklar altına alanlar var, akaryakıt avantacıları var, tek kuruş vergi vermeden servet sahibi olanlar var, işkenceciler var, var oğlu var. Bu günlere boşuna mı geldik?..
Üzüntüden kahrolmuştum. Derdimi Türk Milletime anlatamamıştım. Sonunda Mustafa Kemal'in Askerleri, İmamın Ordusuna yenilmişti. Böyle bir felaket gerçek olabilir miydi?..
Aniden kalabalık sayıdaki gencin 'Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini' okuyan gür sesiyle kendime geldim. Yazarken uyuyakalmışım. Yaşlılık işte..
Evimizin yakınındaki Narlıdere Stadyumunda öğrenciler 23 Nisan Gençlik ve Egemenlik Bayramı provasını yapıyorlardı. Onların gür ve inançlı sesleri bana İzmir'in imbatı gibi geldi, içim ferahladı, onlara güvenimi boşa çıkarmadılar..
Televizyonu açtım. Eşbaşkan Erdoğan(bu kelimeyi kullandığım için AKP'liler bana kızıyorlar. Bu kelimeyi ilk kullanan bizzat Başbakan Erdoğan'dır) bağırıp duruyordu;
'Türkiye Hazır, Hedef 2023' adlı seçim beyannamesini açıklıyordu, onu dinlemeye başladım. Konuşmasının sonunda aklımda şu zarif sözü kaldı;
'Eşek(Özür dilerim) ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri' !...
Bir de sanal, uçuk rakamlar.
9 yıldır iktidarda olmasına rağmen 1950 yılı öncesini(61 yıl öncesi) ekmek karnesi ile suçladı.
Devamı olduğunu iddia ettiği Demokrat Parti dönemini yerden yere vurdu. AKP'nin üç otuz paraya sattığı tüm eserleri ülkeye kazandıran siyasetçileri ve partileri karaladı, onları hazineyi yağmalamakla ve modern hırsızlıkla suçladı!..
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı adına hayal kırıklığı yaşadım, siyaset bu kadar basit olmamalı, ayağa düşmemeli diye düşündüm. Arkadaşları tarafından 'Delikanlı' ve 'Yiğit Adam' sıfatları yakıştırılan Eşbaşkan Erdoğan en azından şunu söylemeliydi; 'Benim, hazine yağmacısı ve modern hırsızlar diye suçladığım geçmiş iktidarlardan isteyenle mesela Demirel'le veya onun görevlendireceği biriyle, televizyonda tartışmaya hazırım.' Söyleyemedi, yüreği yetmedi…
Bu arada Bergama-Kozak'tan siyaset kurdu bir dostum hatır sormak için aradı, ondan Eşbaşkan Erdoğan'ın konuşmasını değerlendirmesini rica ettim. Şunları söyledi;
'Başbakan konuşurken onu alkışlayan Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Abdülkadir Aksu, Ahmet İyimaya, Mehmet Sağlam gibi bir sürü adam, eski yönetimlerde de vardı. Anlamadığım bunlar hangisinden? Hazine yağmacısı mı, modern hırsız mı? Bir de bolca rakam. Salla gitsin, nasılsa palavradan vergi almıyorlar..
Bizim buralarda bir laf vardır, sen de iyi bilirsin;
Hayalle yaşayan, İshalle kıvranırmış. Bunun durumu da aynen böyle çok sıkıntısı var Tayyip Bey'in. Yüce Divanın ucu göründü galiba ne dersin?'
Allah, alay konusu yapacağı kulunun önce aklını azaltır, sonra hırsını yükseltirmiş.. Hayırlısı, görelim bakalım yüce mevlam neyler, neylerse güzel eyler…