Cezaevi / Tutukevi / Hapishane/ Zindan / Dam / Kumbara…
Suçluların, mahkemelerin yasalara dayanarak verdikleri ceza sürelerini tamamladıkları yer.
Gerçekten öyle mi? Cezaevlerinde hep 'Suçlu' olanlar mı kalır?
Hiçbir suçu olmadığı halde özgürlüğü elinden alınan ve yıllarca sevdiklerinden-işinden-hayatından ayrı tutulanlar yok mudur dersiniz?
Benim 'Cezaevi' ile tanışmam 12-13 yaşlarıma rastlar. Rahmetli Babam Eczacı Kemal Serdaroğlu 1957 Genel Seçimlerinde Demokrat Parti İzmir Milletvekili seçilmişti. 1960 Darbesi sonucu Yassıada'ya gönderildi. 43 kişi idama mahkûm edildi. Uluslararası tepkiler sonucu 40 kişinin hükmü ömür boyu hapse çevrildi. Bunlardan biri rahmetli Babam idi. Rahmetli Annem ile kendisini ziyarete gittiğimde tanışmıştım Cezaevi gerçeği ile. Daha sonra Kayseri Cezaevi/ İstanbul Toptaşı Cezaevi/ İzmir Buca Cezaevi/ Bergama Cezaevi ve tekrar İstanbul.
Tüm bu cezaevlerine sürgün gönderilen babamın peşinde ailece dolaştık. Sadece Babam değil, sanki hepimiz tutukluyduk!
Zaten olan her zaman çocuklara olmuyor mu?
Yassıada ziyaretinin üzerinden yaklaşık 52 yıl geçti. AKP İktidarı zamanında İmralı'daki terörist başına gösterilen muameleyi, Silivri'de ki vatanseverlerin yaşadıkları ile kıyaslayınca, Türkiye'de siyaset yapmanın devlete-millete sahip çıkmanın zorluğunu bir kez daha anladım.
Bu duygularla Silivri'ye, Profesör Dr. Mehmet Haberal'ı ziyarete gittim.
Yine duvarlar, yine demir parmaklıklar, yine defalarca yapılan kontroller.
Tüm bu haksızlık ve sıkıntılara rağmen dimdik duran, Cezaevinde bile üretmeye devam eden, dünyanın hayran olduğu ve takdir ettiği bir bilim adamı,
bir Milli İrade Temsilcisi Milletvekili ile yani dostum Haberal ile izin verilen süre kadar sohbet ettik. Ülke meselelerini tartıştık, hasret giderdik.
Haberal'ın yanından ayrılırken, onu Cezaevinde bırakmanın üzüntüsü ile
Türk Demokrasisinin içine düşürüldüğü durum sebebiyle bu ülkenin bir vatandaşı olarak utancımdan yerin dibine geçtim.
Niçin Haberal yıllardır tutuklu yargılanıyordu? Yıllardır mahkemede 'Suçum Ne' 'Bana suçumu söyleyin, cezamı verin' diye haykıran bu bilim adamı-insan sevdalısı adamın zindanda ne işi vardı?
Milli İradenin temsilcileri Milletvekilleri Balbay ve Alan hangi sebepten tutuklu yargılanıyorlardı?
İlker Başbuğ ve kahraman subaylarımız ve aydınlar niçin tutuklu yargılanıyorlardı?
KCK'lı Bölücülerden esirgenmeyen hukuk, niçin bu demokrat insanlardan özellikle esirgeniyordu?
Kendi Bakanlarını kurtarmak için defalarca bir gecede yasa çıkartan AKP, niçin bu suçsuz insanlar için parmağını kıpırdatmıyor?
Değerli Okurlar;
'Devlet Adamı' vasfını üzerinde taşıyan kişi asla kin tutmaz ve adalete müdahale etmez. Bunları yapıyorsa o kişi Devlet Adamı değil, sıradan bir particidir. Yarın bu tip kişileri kimse hatırlamaz.
Dünyada hiçbir vicdan sahibi, hiçbir hukukçu, hiçbir siyasetçi Sayın Haberal'ın hangi gerekçeyle Cezaevinde tutuklu yargılandığını bana anlatamaz!
Tüm bu tutuklama ve işkencelerin Erdoğan'ın bilgisiyle olmadığını da hiçbir Allahın kulu söyleyemez.
Ben yaptım oldu, ben böyle istiyorum derseniz bu kanunsuz emirleri verenler, Yüce Yargıyı tarikat ve cemaatlerinin emrine teslim edenler, mutlaka ama mutlaka hesap verirler ve bunların sonları ibretlik olur.
Yıl 1960, Demokratlar ve Demokrasi hapiste.
Yıl 2013, Demokratlar-Vatanseverler ve Demokrasi yine hapiste.
Aradan 53 yıl geçmiş, Türkiye'mizi beraberce imar-inşa etmişiz, zenginleştirmişiz, en modern alt yapıya kavuşturmuşuz. İhracatımızın büyük bir kısmını AB Ülkelerine yapabilecek teknolojik yapıya ulaştırmışız ama Demokrasimizi milim ileri götürememişiz.
Cumhuriyetimizin ve Demokrasimizin hoşgörüsü, ortaçağ özlemcilerinin kötü niyetiyle istismar edilmiş. Bizler ise buna engel olamamıştık.
Silivri ziyareti benim açımdan, kendimi de suçladığım bir 'Utanç Günüydü.'
Allah tez günde hepsini kurtarsın.
Not; 'Zulüm ile abat olunmaz.' Başbakan bu sözü, Suriye Diktatörü Esad için kullanır. Bizzat Başbakan Erdoğan'ın emriyle, polisin Türk Vatandaşlarına Taksim'de uyguladığı orantısız güç ve vahşet, tarihe 'Utanç Günü' olarak geçecek ve AKP İktidarının sonunu getirecektir.