28 Şubat'ın sembol isimlerinden Rize Milletvekili Şevki Yılmaz;
'Erbakan'ın diktiği çiçek Çankaya'da Gül, Hükümette Tayyib-ül Bülbül oldu' dedi…
Başbakan Erdoğan'ın hemşerisi, hocası ve ağabeyi diyor ki; '28 Şubat öncesi Erbakan Hükümeti olarak öyle temeller attık ki, 28 Şubat sayesinde Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan'da Başbakan oldu…'
Kimin neyin ürünü olduğuna dair, aile içinden mükemmel bir örnek!...
Size 'Tayyib-ül Bülbül Demokrasi'sinden iki örnek vermek istiyorum.
Dandik Kongreler;
AKP, İlçe ve İl Kongrelerini yapıyor. Her kongre için Genel Merkezden onay almak şart. Birden fazla adayla kongre yapmak yasak. Aday olacak kişiyi
AKP Genel Merkezi(Tayyip Erdoğan) belirliyor.
Kongre salonu için hiçbir masraftan kaçınılmıyor.(Nasılsa para b.k gibi)
Salon, taşıma partililer ve belediyeler tarafından ağzına kadar dolduruluyor. Kongre yapılan yerin futbol takımının renklerinden oluşan atkılarından bolca yaptırılıp, herkesin boynuna takılıyor. Salonun her tarafı Başbakan Erdoğan'ın posterleriyle donatılıyor. Göstermelik olarak bir tane de Atatürk posteri konuyor. Saatlerce bekleniyor, Başbakan Erdoğan geldiği gibi alkışlar arasında kürsüye çıkıyor ve danışmanları tarafından önceden yazılmış konuşmasını okuyor, herkes alkışlıyor ve kongre sona eriyor.
Peki; Kongrede bir özeleştiri, bir tenkit, bir siyasi yarışma, bir talep, bir fikir tartışması, ülke yararına bir öneri, toplumun dertlerine çözüm var mı?
Ne gezer…
Siyasi Parti kongresi değil, sanki Tayyip Hocanın verdiği vaazı dinlemek için toplanmış tarikat toplantısı!...
Parti içinde demokrasiyi yaşatmayan, faşist idare uygulayan bir yönetimden, ülkede demokrasiyi yaşatmak ve standartlarını yükseltmesini beklemek ham bir hayalden başka bir şey değildir…
Avukatsız Mahkeme;
AKP Hükümeti, 'Yargıda Reform' adıyla yaptığı yasa tasarısına eklediği bir madde ile, 'Mahkeme karar aşamasına geldiğinde, eğer Avukat yoksa, onun yokluğunda mahkeme karar verebilir' değişikliğini gündeme getirmektedir.
Demokrasisiz Cumhuriyet- Hesap Verilmeyen Yönetim- İhalesiz Alımlar-Delilsiz Tutuklama- Kaynağı Belirsiz Servetler- Deniz Fenerini örtmek- Dindar kindar gençlik-Trişkadan Kongreler ve Avukatsız Yargılamalar…
Her zaman söyledim; Bunların sonları ibretlik olacak, yüzlerine bakacak bir Allahın kulu bulunmayacak…
Not; Başbakan Erdoğan ve arkadaşları, Sayın Demirel'e hakarete varan söylemler başlattılar. Bu Cemaat-Tarikat Demokratları, 88 yaşında ve üstelik rahatsız olan Devlet Adamından hala niçin korkarlar, anlamak mümkün değil. Yapıları gereği 'Mertçe Tartışmayı' bilmezler. Korkaktırlar. Lafı adamın arkasından söylerler ve kaçarlar!...
Her zaman kabadayılığı, delikanlılığıyla övünen Başbakan Erdoğan'a bir önerim olacak;
'Eğer gerçekten bilgili ve yürekli iseniz, Siz+Bakanlarınız+Danışmanlarınız hep birlikte, bir cemaat televizyonunun canlı yayınında, 9 uncu Cumhurbaşkanı Demirel'in veya onun görevlendireceği arkadaşlarından birinin karşısına çıkın ve onunla Türkiye'nin geçmişini, bu gününü ve yarınını tartışıverin. Türk Milleti görsün, kim bilge kim cahil, kim dobracı kim yalancı, kim Türkiye'ye eserler katmış kim hepsini peşkeş çekip satmış, kim demokrat kim darbesever, kim cesur kim korkak…
Haydi civanım delikanlım korkma, adam 88 yaşında seni yemez, dedikodu yapma, iftira atma, delikanlı gibi karşısına çık. Haydi, birazcık cesaret…
Yen şu Demirel'i de meydan delikanlı görsün !...