Siyaset iddia işidir. 'Sabır-Sebat-Cesaret-Fedakarlık' ister. Siyasette mucize yoktur. Ancak, çalıştığınız kadarının karşılığını alırsınız. Kazanmak için milletinizi ve rakiplerinizi çok iyi tanımak zorundasınız. Milletinizi iyi tanımıyorsanız, asla kazanamazsınız. 'Millet seçmesini bilmiyor' sözü boş bir laftır ve demokrasiye inanmayanların sözüdür. Milletle kavga ederek siyaset yapamazsınız.
Hatayı kendinizde arayıp, çözüm üretmek siyasetçisinin işidir. Cemil Meriç'in sözü, herkesin kulağına küpe olmalıdır;
'Aydınların aydınlatamadığı halkı, soytarılar aldatır…'
Bizim siyasetteki iddiamız 'zamanla' sınırlı değildir. Ömürle de sınırlı değildir.
Bizim Atatürkçülük- Çağdaşlık- Laik Cumhuriyet- Hukuk Devleti- Demokrasimizin Standartlarını Uygar Ülkeler Seviyesine Çıkartma mücadelemiz hep devam edecektir.
Gelelim 30 Mart seçimlerinin ön yorumuna;
(Sandık-sandık sonuçlar alınıp, sonuçlar kesinleşince daha geniş bir değerlendirme yapılacaktır.)
Bu seçimler, Erdoğan'ın hem Türk Milletinin bir kısmını, hem de kendi siyaset arkadaşlarını kandırdığı son seçimdir. Erdoğan bundan böyle, ne siyasi kadrolara ne bürokratik kadrolara ne de yargıya 'Yanlış bir iş' yaptıramaz, 'kupon arazileri bana ayırın' diyemez. Yargıyı-Polisi baskı altına alamaz.
Erdoğan, kendisinin-aile fertlerinin-Bakanlarının sırtlarındaki yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet dosyalarıyla bir adım ileri atamaz.
30 Mart seçimleri gerek seçim süreci, gerekse oy verme ve oy sayımı olarak, 1946 seçimlerinden sonraki en şaibeli seçimdir.
Erdoğan'ın seçim sonrası her biri ayrı-ayrı yolsuzluk suçlamasına muhatap olmuş aile fertlerini yanına alarak yaptığı konuşma tam bir demokrasi ayıbıdır. Erdoğan, kendisine oy vermeyenlere kin kusmakta, kendisini 'Yargı' yerine koyup, insanları, toplulukları tehdit edebilmektedir.
AKP; bunların üzerini örtemez.
Türk Milletinin % 55' i Erdoğan ve AKP'yi tamamen reddetti. Kalan % 45 oy 'un önemli bir kısmı, Yerel Seçimlerin özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Şu gerçeği siyaseti bilenler çok iyi görmektedirler;
AKP, gerek aday belirlemek, gerekse seçim stratejisi oluşturmak ve seçim çalışması yapmak konularında diğer partilerden çok daha öndedir. Örgütü en iyi çalışan parti AKP' dir. Çünkü AKP normal bir siyasi parti değildir.
AKP; bir cemaatler ve tarikatlar koalisyonudur.
Bu seçimde AKP Adaylarının, Erdoğan ile birlikte çekilmiş posterlerini kullanmadıklarını gördük.
Sürekli işledikleri tez şu idi; 'Hırsızlıkları-ihanetleri ben de görüyorum. Bırak şimdi Tayyip'i, bu seçim onun seçimi değil, benim seçimim. Sen Tayyip'e değil bana oy vereceksin.'
Çünkü geçen seçimlerde 'oy getiren' Erdoğan, artık 'oy götüren' haline gelmişti. Yani AKP' liler, seçim kazanmak için Genel Başkanlarını bile sakladılar.
Diğer partilerin, mevcut kadrolaşma ve çalışma sistemleri ile AKP karşısında başarılı olmaları mümkün değildir.
Türkiye, ABD-Avrupa-Rusya-Müslüman Ülkeler ile tarihinin en kötü dönemini yaşamaktadır. Dış itibarımız yerlerde sürünmektedir. Yakında Erdoğan,
'Terör Örgütlerine Yardım Etmek' suçundan yargılanabilir. Erdoğan'ın yurt içi ve yurt dışı kişisel 'Para Hareketleri' çok iyi izlenmekte ve bilinmektedir. Yakında bu paralar dünyanın gündemine gelecektir.
AKP' yi veya AKP gibi dini siyasette kullanmaktan çekinmeyen kuruluşların panzehri, Merkez Sağ'da konumlanacak yeni bir parti olacaktır.
Türk Milletinin hassasiyetlerini iyi bilen, her biri siyasetin gerçek ustası olan namuslu kişilerin organize edeceği, iyi yetişmiş kişilerden, özellikle gençlerden ve kadınlardan oluşacak kadrolara, iş-çalışma hayatı- akademik kariyer sahibi kişilerin katılımıyla oluşacak yeni Merkez Parti, AKP' nin çanına ot tıkayacaktır.
Bu konuda herkes elinden geleni yapmak zorundadır. Bu toparlanma ve
Türk Milletinin kaderine sahip çıkma hareketi ya olacak, ya olacaktır.
Kimse bu olayın önemini anlamasa bile, biz mücadeleye ve anlatmaya devam edeceğiz.