Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – Türkiye’nin en mutsuz üretici kesimi olan çiftçiler, 2025 yılına 785 milyon lira borçla girdi. Ürününün karşılığını alamayan, zararına üretim yapan çiftçi, GSMH’dan yüzde 1’lik payını da alamayınca çaresizlikten tarlasını satmaya başladı. Üreticinin yaşadığı bu sıkıntı yetmezmiş gibi gıda enflasyonu da zirve yapınca, tüketici de zora düştü.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre gıda fiyatları dünyada yıllık yüzde 6,7 oranında artarken, ülkemizde 43,6 olarak gerçekleşti. Bu acı tablo, hem çiftçileri yol ayrımına getirirken, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Dr. Hakan Çakıcı da tarımın fotoğrafını çekerek çok önemli değerlendirme ve uyarılarda bulundu.
KİLOSU 4 LİRADAN SÖZLEŞME YAPIYOR, 1 LİRAYA ZOR SATIYOR
Pazar ve manav tezgahlarında lahananın 50, biberin 120, kıvırcık marulun 40, sarımsağın 250, domatesin 60, pırasanın 50, karnabaharın 60, portakalın 50 lira olduğunu hatırlatan Başkan Dr. Hakan Çakıcı, 2024 yılının, çiftçi açısından en çok darbe yediği yıl olarak tarihe geçtiğini söyledi. 2025’ten de pek ümitli olmadıklarının altını çizen Başkan Çakıcı, şunları söyledi:
“Sanayiye ürün veren çiftçi, domates başta olmak üzere pek çok üründe inanılmaz zarara uğradı. İnsanlar traktörleriyle yolları kapadı, isyan etti. Bu isyan boşuna değildi. İnsanlar o kadar çok zarar ettiler ki, çıldırdılar adeta. Ne yetiştireceğini bilemeyen bir çiftçi profili var karşımızda. Ne ekersem, ne dikersem para kazanabilirim diye adeta papatya falı açıyor. Bir yığın masraf ederek ekimini yapıyor, hasada kadar sürekli artan rakamlarla mücadele ediyor, ürününü kaç liradan satacağı belli değil. Sözleşme yaptığı, kilosu 4 liradan satın alınması belgelenmiş ürününü 1 liradan zor satıyor. Batan çiftçilerin sayısı o kadar fazla ki, borcunu ödeyebilmek için tarlasını satıyor. Sadece çiftçiler değil, çiftçiye hasat zamanı geri ödemek koşuluyla gübre, ilaç, tohum veren şirketler de iflasın eşiğine geldi. Onlar da yaşam mücadelesi veriyor.”
ÜLKEMİZDE GIDA ENFLASYONU, DÜNYA ORTALAMASININ KAT KAT ÜZERİNDE SEYREDİYOR
2025 yılında da bu gidişatın düzeleceğine dair herhangi bir işaret görünmediğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “Gıda enflasyonunda da dünyada üst sıralardayız. Hem vatandaşın alım gücü düşük ve tezgahtaki ürünü alamıyor; diğer yandan üretim maliyeti fahiş bir şekilde artıyor, çiftçi de kazanamıyor. Böylesine garip bir açmaz içerisindeyiz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çiftçi profili de değişiyor. Yeni nesil bir çiftçi de var. Hobi merkezli, şehirden köye gitmek isteyen bir kesim oluştu. Ya da sermayenin tarıma girişi var. Ne yazık bu çiftçilik türü, sağlıklı bir şey değil. Çiftçilik bir kültürdür. Kırsalda yaşayıp üretmek, küçük çiftçi olmak farklı bir şey ama biz bu kesimi kaybediyoruz. Dünyada gıda fiyatları yüzde 6 artmış,bizde 43,6 artmış. Türkiye çok ayrıştı. Çiftçi, zarar etmese, hiç olmazsa karnını doyuracak kadar para kazanmış olsa bile rakamlar bu seviyeye gelmezdi. Ürettiğinin karşılığını alabilse, o kadar borçlanmazdı elbette. Refah payı bıraksak azıcık, çiftçi çiftçiliği bırakmaz. Gençleri köyde zaten tutamıyoruz. Ülkenin ekonomik kararlarını, tarımdan ayırmak mümkün değil. Çiftçinin durumu böyle de tüketicinin durumu farklı mı? Bu kadar büyük oranda gıda enflasyonunun olması, çok ilginçtir. Bizdeki gıda enflasyonu, ürün yokluğundan kaynaklı bir enflasyon değil. Ürün yok da fiyatı ondan artıyor diyemeyiz, ürün var, hem de bol miktarda var. Maliyet enflasyonu artı lojistik enflasyonu var. Tarlada 5 lira olan bir ürünü, tezgahta 25 liraya alabiliyoruz.”
BU ŞARTLARDA SAĞLIKLI BESLENMEK MÜMKÜN DEĞİL
Başkan Dr. Hakan Çakıcı, bu kötü tabloyu iyileştirmenin, sorunu çözmenin formülünü de anlattı:
“Öncelikle üreticiyi yerinde tutmayı başarmamız lazım. Mevcuttaki çiftçiyi de kaybedersek, onlar da şehre kaç arsa, toparlanma şansını tamamen kaybederiz. İkincisi, üreticiyi koruyacak, teşvik edecek, destekleyecek politikalar üretmek lazım. Çiftçinin yaşadığı sıkıntıları anlamak zorundayız. Bu anlamda üretici, ürettiği ürünün hakkını mutlaka almalı. Refah payı mutlaka olmalı. Üçüncüsü de, ürününü en kısa yoldan üreticiye ulaştırması kolaylaştırılmalı. Bu kooperatiflerle veya sağlıklı farklı yöntemlerle sağlanmalıdır. Üretici ve tüketici kooperatifleri maalesef çok zayıf... Bizim ülkemizdeki kadar dolambaçlı yoldan ürünün pazara, markete gelmesi, fiyatların aşırı artmasına sebep oluyor. Bu gerçek bilindiği halde bu sorunun üzerine gidilmiyor. Tüketiciyi de üreticiyi de korumamız lazım. Gelirlere göre satın alma gücü çok zayıfladı. Sağlıklı beslenmek mümkün değil bu şartlarda.”