9. Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel’’in anlattığı, yaşanmış bir olayı izninizle nakletmek istiyorum.’¶
Osmanlı, Ruslarla savaş halinde, Doğu Anadolu’’nun bir kısmı işgal altında. Ermeniler her zamanki gibi arkadan vuruyor. Ermeni çeteciler bir köye kalabalık bir grup olarak saldırıyor, çatışma sonunda köylüler büyük bir depoya sığınıyor. Deponun etrafı Ermeni çeteciler tarafından kuşatılmış.
Türkçe bilen ve köydeki insanları tanıyan bir ermeni kapıdan, içeridekilere ismen seslenerek: ’“Recep, seni tanırım çık, bana güven seni kurtaracağım’” diyerek kandırmaya çalışır. Depodaki tecrübeli ve güngörmüş yaşlı biri ’“sakın inanmayın, bizi tek tek avlayacaklar, beni dinleyin, hep birlikte hücum edelim ancak böyle kurtulabiliriz’” diyor.
Diyor ama inanan kim?
Önce Abdullah, sonra Recep, Erdoğan, Bülent, Cemil’…
Hepsini katlediyorlar.
Atatürk’’ün Gençliğe Hitabesi’’nde dediği gibi:
İktidar mensupları gaflet, dalalet, hatta ihanet içinde olabilirler. Muhtaç olduğun kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur. Atatürk bu deyişini, zor günlerde milletçe beraber olmamızı, ülke bütünlüğümüzü ve bağımsızlığımızı korumak için kimseden izin veya emir beklemeye gerek olmadığını anlatmak için kullanmıştır.
Bugünkü iktidarın ihanet içinde olduğunu söyleyemem, bu utanç verici nitelemeyi bu iktidara bile henüz yapamam. Fakat GAFLET ve DALALET içinde oldukları yönünde toplumda geniş bir kanaatin oluşmaya başladığı maalesef gerçektir. Neden böyle düşünüyorsun diye sorduğum bir Siyaset Bilimcisi bana şu soruları sordu:
- AKP İktidarı döneminde, Terörist başı Apo, imtiyazlı bir cezaevi konuğu pozunda, açılımın muhatabı haline geldi mi, gelmedi mi?
- Devlet dilinin TÜRKÇE olduğunu belirleyen ANAYASA emrine rağmen, Devlet Televizyonu 24 saat aralıksız Kürtçe yayın yapıyor mu, yapmıyor mu?
- AKP’’nin başlattığı açılım sonucu, Kürdistan’’ın sınırlarının çizilmesinin ve ayrılmanın gündeme gelebileceği bizzat milletvekilleri tarafından söyleniyor mu, söylenmiyor mu?
- Kürt açılımının hemen sonrasında, Ermeni açılımının gelmesi; Irak’’ta ki petrol ve gaz kaynaklarının güvenli olarak Türkiye üzerinden Avrupa pazarına naklinin ardından, Hazar Petrol ve Gaz yataklarından elde edilecek kaynaklarında güvenle aktarılması ABD’’nin projesidir. Bu proje kapsamında Türkiye’’ye konuşlanacak Patriot füzesavar sistemi, ülkemizi nükleer bir savaşın merkezi yapar mı, yapmaz mı?
- 40 bin insanımızı katleden terör örgütü mensuplarının, örtülü bir genel af’’la affedilmeleri toplum vicdanını, birlik ve beraberliğimizi zedeler mi, zedelemez mi?
- DTP’’li milletvekillerinin, açıkça PKK ve Apo’’yu muhatap alma talepleri, Başbakan’’ın bunları muhatap alarak görüşmesi, federasyon taleplerini arttırır mı, arttırmaz mı?
- Azerbaycan’’ın hassasiyetlerini göz önüne almadan yapılacak Ermenistan açılımı, Türk Dünyasındaki etkinliğimizi azaltır mı, azaltmaz mı?
- Kıbrıs’’ta AKP ve M.Ali Talat işbirliği ile yapılacak bir zoraki kabul sonucu atılacak imza bize 12 adalardan sonra Kıbrıs’’ı kaybettirip, Akdeniz’’i bize tamamen kapatır mı, kapatmaz mı?
Bu soruların her biri, vatanseverler için GÜLLE gibi.
Ben 30 seneyi aşan siyaset ve devlet tecrübemle bu sorulara cevap verebilirim. Fakat bu ülkede bu derece ağır sorular akıllarda yer etmişse, bunları tartışacak, irdeleyecek kurumlarımızın seslerinin çıkması gerekmektedir.
Eğer sayıları 100’’ü aşan üniversitelerimizden böylesine önemli konularda tek ses çıkmıyorsa, hele belli bir tarikata yakınlığı ile bildiğimiz YÖK Başkanlığının baskısına boyun eğiliyorsa, o zaman sormak en tabii hakkımızdır.
Ey Cumhuriyetin Üniversiteleri siz ne işe yararsınız?
Türkiye tarihinin en önemli günlerinde fikrini belli etmeyen bilim insanlarına en azından bu toplum saygı duymaz.
Ya sizler, Sendikalar, Çiftçi Kuruluşları, Esnaf Dernekleri, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, TOBB, TUSİAD neredesiniz?
Ülkenin can damarı gibi bu konularda sizin hiçbir fikriniz yok mu?Vergi Denetim Elemanları sizi bu kadar mı korkuttu?
Eğer servetleriniz, koltuklarınız, rahatınız ülke meselelerini konuşmaya engelse, çok yakında onları da kaybedersiniz. Çünkü her zaman sizlerden daha iyi susacak, kabullenecek kişiler çıkacaktır.
O zaman, sahip olduğu tek öküzü satıp, kurtuluş savaşına katılan, canını gelecek nesiller yani bizler rahat edelim diye veren ecdadımıza siz hesabınızı verirsiniz.
Siyasetle ilgilenmeyen, ülke sorunlarına duyarsız kalan aydınları bekleyen kaçınılmaz son, cahiller tarafından yönetilmek ve kendi vatanında köle olarak yaşamaktır.