AKP sayesinde Türk Siyaseti ve Devlet Yönetiminde birçok ilk'i yaşadık. Kıskançlık yapıp kimse nankörlük yapmasın !..

* 'Sen Türkiye'sin Büyük Düşün' dediler, düşünmeye başladık. O günden beri Arpacı Kumrusu gibi düşünüyoruz; Nasıl oluyor da AKP'nin her yaptırdığı sınavda yolsuzluk ve sahtekarlık oluyor!..
* 'Laik Devlet' dediler, cemaatler-tarikatlar devlet yönetiminde fink atıyorlar. İçlerinde Banka sahibi olanlar var. Bakanlıklar bile aralarında pay edildi.
* 'Sosyal Devlet' dediler, milleti sadakaya alıştırdılar.
* 'Tek Bayrak-Tek Dil-Tek Vatan' dediler, Öcalan ile İmralı'da pazarlığa oturdular.
* 'Biz Vatandaşın Hizmetkarıyız' dediler. Başbakan'ın kızını 150 polisle tiyatroya götürdüler,
* 'Seyyar Tuvalet'ten' sonra, 'Seyyar Mahkemeyi Habur'da PKK teröristleri için kurdular…
Son olarak da Türk Siyasi hayatına, 'Seyyar Bakan' uygulamasını getirdiler. Bakanları kendi seçim bölgelerinden alıp başka şehirlerden aday yaptılar.
Bir tanesi bile, 'Benim yerimi niçin değiştiriyorsunuz? Gönderdiğiniz il'deki çalışan insanlara ayıp olmuyor mu? Orada adam yok mu?' demedi. Aksine 'ne iş olursa yaparım abi' mantığıyla, 'neresi olursa olsun, yeter ki ben olayım' mantığıyla hiç sıkılmadan kabul ettiler!..
Eşbaşkan Erdoğan'ın kendi illerinde başarısız olmuş Bakanlarını başka illere göndermesinin çeşitli sebepleri var. Bunlardan bazılarını sıralayalım;
*Bakanlarını gönderdiği şehirde yaşayan insanları, menfaat karşılığı oylarını satan kişiler olarak görüyor. Sadaka ve biat kültüründen gelen Eşbaşkan Erdoğan'a göre bu tutum normal gelebilir ama onurlu ve demokrat insanlar için bu kendilerine yapılabilecek en büyük hakarettir. Al Bakanı, ver oyu mantığı mutlaka ters tepmelidir.
*Defolu Bakanlarını(defolarını sonraki maddede yazacağım) başka şehirlere gönderirken Eşbaşkan Erdoğan oradaki insanlara şunu söylüyor; 'Sizin içinizde Bakan olacak nitelikte adam yok, alın bunlarla idare edin, oyunuzu verin sesinizi de kesin.'
Eşbaşkan Erdoğan herkesi, bazı yalaka sivil toplum örgütü başkanları gibi zannediyor. Bazıları yalakalığa başladı bile. İzmir'deki bir oda başkanı, 'Ben Başbakan'dan yatırımcı bakan istemiştim, o da gönderdi. En kısa zamanda bakanlarla bir araya gelip gelecek yatırımları konuşacağız' dedi. Söylenecek çok söz var ama, efendilik bizde kalsın, hafif geçelim; ' Yıllardır aynı koltukta oturan yalaka oda başkanı dinle de öğren. Kel'in merhemi olsa başına sürermiş. Bunlar kim yatırım kim? Şehirlerine ne yaptılar ki size ne versinler? Eşbaşkan'ın izni olmadan tuvalete bile gidemez bunlar.'
*Eşbaşkan Erdoğan kendi bakanlarına demek istiyor ki; 'Bülent abi sen Manisa'da, Vecdi Bey sen İzmir'de, Ertuğrul sen Ordu'da belediye seçimlerini kaybedip başarısız oldunuz, hepiniz defolusunuz. Bu sizin son şansınız. Kürşat Tüzmen'e bakın geleceğinizi görün. Benden söylemesi…'
Yaşadığım şehir İzmir'e de iki tane 'Seyyar Bakan' geliyor. Biri İstanbul Belediyesi Vapur İşletmelerinden, Bakanlığa atlayan İnali Yıldırım, diğeri ise eski hızlı solcu, yeni huhucu Ertuğrul Günaydın!..
İki siyasetçiye de tavsiyem şudur; Burası Gavur İzmir'dir. Burada Türkiye'nin en uyanık ve en demokrat seçmenleri bulunur. En cahilimiz bile size pabucunuzu ters giydirir. Sakın İzmirliye akıl vermeye, tehdit etmeye kalkmayın. Susun oturun, çalışıyormuşsunuz gibi yapın. 12 Haziran'dan sonra gideceğiniz Yüce Divan için hazırlanmaya başlayın…
Seyyar Bakanları izlemek çok eğlenceli olacak…