’“Kongre İzlenimleri’” bölümünde benden, ’“Rifat Serdaroğlu’’nun geçmişte neden DYP’’de olduğunu, neden şimdi Genel Başkanlığa adaylığını koyduğunu bir türlü anlamadık. Çünkü kendisi zaten Merkez Partilerinin çok solunda bir fikir yapısına sahip. Yazılarını bazı sitelerde takdirle okuyoruz. İzlemenizi tavsiye ederiz’” diye bahsetmesi üzerine bu yazıyı yazma ihtiyacını duydum.
Yazıma başlamadan evvel, Sayın Melih Aşık’’a hakkımdaki düşüncelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Daha önce de pek çok kesimden bu konuda benzer e-mailler aldım. Bunlardan birinde, bir öğretim görevlisi, ’“Biz sağ partilerde politika yapanların hep, göbeğinden ABD’’ye bağlı olduğunu düşünürdük, bizi şaşırttınız’” diyordu.
Bir insanın kendinden bahsetmesi, kendini anlatması, hele hele bunu pek çok kişiye ulaşabildiği internet ortamında yapmasının çok şık olmadığını biliyorum, ancak ben Türkiye’’de yanlış yorumlanan Merkez ve Merkez Sağ kavramına bir açıklık getirmek amacındayım.
Bergama’’da doğdum. Babam Eczacı Kemal Fikri Serdaroğlu, 1954 te Bergama Belediye Başkanı, 1957 de Demokrat Parti İzmir Milletvekili oldu. Sonrası malum Yassıada, İmralı 43 no’’lu mezar, İdamın müebbede çevrilmesi, 8 ay hücre cezası toplam 5,5 sene hapis hayatı. 2,5 sene milletvekilliği, tahkikat komisyonunun kurulmasına karşı çıkmak var, o yasaya imza koymamak var ama yine de müebbet hapis. Niçin?Bilinen mahkeme kararının dışında, Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatının kurulması ile ilgili bir devlet görevinin yerine getirilmesi yüzünden. Sonra tüm ailenin hayatının altüst olması, servetlerin yitirilmesi..
Bu aile yapısı içinde, 1976 da AP Bergama İlçe Başkanı, 1977 de Bergama Belediye Başkanı ve 1980 de 32 yaşında siyasi yasaklı oldum. Yine cezaevleri, yine işkenceler, yine sıkıntılar’… 1985 yılında DYP İzmir İl Başkanı ve 1991 de İzmir Milletvekili seçildim.
Siyaseti bir yaşam biçimi, bir iş değil, ülkem için çalışmak olarak algıladığım için seçtim. Bu nedenle de hep objektif doğruları aramak, ülkenin yararına olanla, mensubu bulunduğum siyasi görüşler arasında tam bir uyum olmadığını irdelemekle geçen, yıpratıcı bir siyasi kariyerim oldu.
Bu ikilemin en büyük nedeni, benim merkez ve merkez sağdan anladığım ile popülist politikaların birbirleriyle ters düşmesiydi. Merkez Sağ, milliyetçi ve muhafazakar düşünceleri çağdaş normlar içinde algılayan, laik cumhuriyeti ve sosyal hukuk devleti ilkelerini özümseyen, sosyal devlet ilkelerini göz ardı etmeden liberal ekonomiyi benimseyen ve hepsinden önemlisi, en ileri demokrasiyi hedefleyen politikaların temsilcisi olmalıdır.
Yoksa, kuru milliyetçilik ve din iman istismarıyla merkez sağ falan olunmaz. Ama ülkemizde merkez ve merkez sağ maalesef bu noktaya getirilmiştir. Buna karşı iseniz, solcu sayılıyorsunuz.
Halbuki solcu olmak, öyle kolay bir iş değildir. Her şeyden evvel, doğduğunuzdan itibaren beyninize şırınga edilen değerleri yıkacak kadar güçlü olacaksınız. Daha sonra, ’“Sosyalistim’” diye ortaya çıkmadan evvel, sosyalist ahlak kavramını benimseyeceksiniz. Hayatınız boyunca özeleştiriyi kendinize ilke edineceksiniz ve de ondan sonra belli bir ekonomik sistemi benimseyeceksiniz, ona göre yaşayacak, ona göre çalışacaksınız. Bu, her babayiğidin harcı değildir. Çakma solcular ve solcu gibi davrananlar elbette ki bu tarifin dışındadır.
Sağcı olmak ise ülkemizde en kolay yoldur. Yetişme çağında sana verilen değerlerin ilerisine git (günümüzde tabii bu, biraz ilerisinin ötesine geçti) hayat düsturunu Makyavelist bir raya oturt, ’“gaye vasıtayı meşru kılar’” de, liberalizmi de ’“bırakınız yapalım, bırakınız geçelim’” olarak yorumla, demokratlık adına da, demokratik yaşantımıza hiçbir katkısı olmayan bir iki söylemle idare et, tamam’…
Peki bu iki kalıba da uymayan bizler neyiz?Solcu olmayıp da, sosyalist ahlak kavramını benimseyen, hayatının her döneminde özeleştiri içinde olan, halkını demokrasinin en ilerisine layık gören, ulusal bağımsızlıktan, laik Cumhuriyetten, sosyal hukuk devletinden ödün vermeyen, halkının inancına saygılı ama feodal cemaat yapılanmalarının karşısında olan bizler neyiz?
Bizler DEMOKRATLARIZ’… İster merkezde, ister merkez sağda olalım bizler demokratlarız ve bu ülkenin çoğunluğuyuz, bu ülkenin çimentosuyuz.
AKP, işte bu tabanı parçalamak ve siyaset dışında tutmak için her türlü oyuna başvurmaktadır. Son DP Genel Kurulunu bu açıdan değerlendirmek doğru olur kanısındayım’…
Bu yazıyı izninizle, zaman zaman bana, ’“sen kendini sağcı zanneden bir solcusun’” diye takılan sevgili eşime ithaf ediyorum’…