İzmir iş dünyasının merakla beklediği İzmir Ticaret Odası (İTO) seçimleri öncesi taraflar netleşmeye devam ederken; mevcut yönetime karşı olan isimler tepkilerini ortaya koymayı sürdürüyor. Bu isimlerden birisi olan Ege Otomotiv Derneği (EGOD) Yönetim Kurulu Başkanı ve İTO Meclis Üyesi Mustafa İduğ, “İTO yönetiminde 22 sene başkanlığı normal gören birisiyle konuşmazsınız. Ancak şu unutulmasın ki, Sayın Demirtaş’ın kaybetme ihtimali de var. Kendisi ‘Hodri meydan’ diyerek büyük bir iddia ortaya attı. Ben açıkçası o iddianın altında kalacağını düşünüyorum. Neden olmasın?” diye konuştu.

Kutay GÜROCAK/EGEDESONSÖZ - İzmir iş dünyası, son yılların en heyecanlı geçmesi beklenen Oda ve Borsa seçimlerine hazırlanırken; İzmir Ticaret Odası(İTO)'nın mevcut yönetimine tepki gösteren isimlerden Ege Otomotiv Derneği (EGOD) Yönetim Kurulu Başkanı ve İTO Meclis Üyesi Mustafa İduğ, seçimlerle ilgili duygu ve düşüncelerini EGEDESONSÖZ ile paylaştı.
İTO'nun 6 Mayıs 2013 tarihinde yapılacak komite ve meclis üye seçimleri öncesi Ortak Akıl Grubu içinde hareket eden İduğ, Oda seçimlerinden EGOD projelerine; politikadan otomotiv sektörüne kadar birçok konuyu sizlerle paylaştı.
Dilerseniz sohbetimize İTO'daki seçimlerle başlayalım. Siz, Oda yönetimi için birlik ve beraberlik için Ortak Akıl Grubu içinde hareket ediyorsunuz. Oda yönetimi için ismi geçen ve hatta adaylığını resmi olarak açıklayanlar oldu. Sizin de EGOD Başkanı olarak isminiz geçiyor. Düşünceniz nedir?
Burada tüm samimiyetimle şunu söylemek isterim: Benim başkan adaylığıyla ilgili özel bir beklentim yok. Evet, İTO meclis üyesiyim. Seçimlere katılacağım. Ama aynı zamanda EGOD Başkanı olarak Ortak Akıl Grubu içinde yer alıyorum. Ancak, bu konuyla ilgili kararı önce EGOD yönetimi ile vermemiz gerekiyor. Tabi ki, Ortak Akıl Grubu içinde çok değerli arkadaşlarımız yer alıyor. Onlar da önümüzdeki süreçte gruba yönelik olarak sunumlarını yapacaklar. Ondan sonra herşey netleşecek. Beni, adaylık konusunda destekleyenler oldu. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; grup olarak birlikte hareket etmenin önemli olmasıdır. Mesela Sayın Necip Nasır'ın adaylığını biliyoruz. Benzer şekilde Metin Aztekin'in de seçimlerde 'Ben de varım' açıklaması oldu. Sevgili Metin, benim çok yakın arkadaşım ve onun olduğu yerde, Metin'i sırtından bıçaklayıp 'adayım' diyemem. Üstelik Sayın Nasır'ın da aday olmam durumumda grup içine girip 'Evet seninle birlikteyim' demesi gerekir. Benim adaylığımla ilgili konuşulanları, bu şekilde değerlendiriyorum. Yani tek başına değil, ortak hareket etmek çok önemli.
Ortak Akıl Grubu'nun bir plan çerçevesi içinde hareket ettiğini biliyoruz. Çoğu zaman ince matematik hesaplarını bile zorlayacak kadar titiz bir çalışma yürütüldüğü söyleniyor. Gelinen noktada grup olarak karşınıza nasıl bir tablo çıkıyor?
Hareket olarak, İTO'nun 76 grubunda çalışma kararı aldık. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen toplantıda, çektirdiğimiz bir fotoğraf vardı. Sadece o karede bile 30 meclis üyesi bulunuyordu. Burada şunu belirtmemizde fayda var: İTO meclisini oluşturacak isimlerin yüzde 50'si tekrar seçilecek gibi gözükürken kalan kısmı ise yeni üyelerden oluşacak. İşte bütün mesele de burada düğümleniyor. Yani buraya seçilecek yeni üyelerin kiminle hareket edeceği önemli. Bence oluşacak yönetimi, bu yeni isimler belirleyecek. Bu tablo içinde kimse çıkıp 'Şu kadar oyum var' diyemez.
Bu söylediğiniz doğru olabilir ancak oy hesaplarının yapıldığı da bir gerçek. Bu durum, mevcut yönetim için de geçerli, değil mi?
İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, 'Hodri Meydan' dediği noktada, kendisine destek veren 50-55 civarında meclis üyesi olduğunu söylüyor. Sayın Demirtaş, 'Meclisin yarısı benimle hareket eder. Onlar da meclis üyesi olur, ben de bu işi götürürüm' diye düşünüyor. Ancak biz de 'Yanlış hesap yapıyorsun Sayın Başkan' diyoruz. O meclisin yüzde ellisini, yani 85-90 kişinin 45-50'sinin oyunu alabilirsiniz. Ancak yeni gelecek 80-85 kişinin yarısını kim alırsa seçimi de o kazanır. Bu da 40 kişiye karşılık geliyor. Ben şu anda ortada bir eşitlik görüyorum. Matematik ortada. Yalnız ortada bir sıkıntı var. Mevcut seçim sisteminde adalet yok. Çünkü sandıkta oy kullanabilmeniz için asgari 200 üyenin olması gerekiyor. Bunun üzerinde oy kullanılması gerekiyor ki sandık açılsın. Bu şekilde yaklaşık 15-20 sandık bulunuyor ve buradakilerde Sayın Demirtaş'ın yakından görüştüğü insanlar. Hemen şahıs şirketleri kurarak, sayı 200'e tamamlanıyor. Toplamda 20-30 şirket kurduğunuz zaman o sandığı alıyorsunuz. Böyle bir handikapı var sistemin. Bir de Sayın Demirtaş tam bir seçim profesörü. İTO'da 22 yıllık başkanlık yapan birisine, sadece iyi iş yaptığı için oy verilmiyor. İşin bir de bu boyutu var. Bunlara iyi cevap veren bir isme ve organizasyona ihtiyaç var. Biz, bunu aşmaya çalışıyoruz. İTO'da değişim isteyenlerin sayısı çok fazla.

Sizin değişim noktasında en önemli eleştiriniz hangi noktada başlıyor? En çok tepki gösterdiğiniz konu hangisi?
İTO yönetiminde 22 yıl görev yapan Sayın Demirtaş'ın, 'Daha yapacak çok işim var' demesi bana çok saçma geliyor. Neden daha çok işiniz var Sayın Demirtaş? Bu kadar uzun süre aynı koltukta oturan bir kişinin, 2 dönem yani 8 yılda, yapacaklarını başarmış olması gerekir. Burada bahsedilen 22 yıl. Eğer bu kadar sürede istediğini yapamamışsa kendisi de yönetimi de beceriksizdir. Ama burada ne var? Nema var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) keşke bir karar alsa da, Oda ve Borsalar akçesiz ve tamamen gönüllülük esasına dayalı bir çalışma içine girse. O zaman Sayın Demirtaş ve ekibi, orada durur mu durmaz mı onu tekrar konuşuruz. Bence ticaret odalarının gönüllülük esasıyla çalışması gerekir. Bir de, sizin Oda olarak ciddi bir bütçeniz var. Siz ne yapıyorsunuz? Ben İZAİR'in ortaklarındanım ve benim de param buharlaştırıldı. Dokuz arkadaşımla birlikte 3 milyon TL paramız gitti. Sonra Sayın Demirtaş diyor ki, 'İzmir Ekonomi Üniversitesi'nin bir kuruş borcu yok.' İyi de sen niye İzmir Havayolları'ndan bahsetmiyorsun? Burada ben de ortaklarım da sana güvenip yanmışız. Güven tek kullanımlıktır. Dolayısıyla İTO yönetiminin güven kaybı vardır.
Bu noktada eleştirilerinizi belirttiniz. Peki ya önerileriniz neler?
Sayın Demirtaş'ın şapkası çok. Birçok kurumun üyesi. Sayın Demirtaş'a sesleniyorum: 'Git oralarda çalış. İTO, sen olmadan yürümez mi? Bundan mı korkuyorsun? 128 yıllık tarihi olan bir kurum seninle mi buraya geldi? Maalesef yapılan yasal düzenleme, Sayın Demirtaş'ın aday olmasının önünü açtı. Evet, böyle de bir şansızlık yaşandı. İTO'nun 22 sene başkanlığını normal gören birisiyle çok bir şey de konuşamazsınız zaten. İzmirli değişimi istiyor. Bunu sağlayabilecek ekiple, bu işten çok umutluyum. Sayın Demirtaş'ın kaybetme ihtimali var. 'Hodri meydan' diyerek çok büyük bir iddia ortaya koydu. Açıkçası o iddianın altında kalacağını düşünüyorum. Neden olmasın?
Son toplantıda bir basın mensubuyla kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Bununla ilgili düşünceniz nedir?
Hiç şık olmayan bir davranış bu. Görevini yapmaya çalışan birisine saldıracak şekilde davranması İTO başkanına yakışmadı. Aslında bu davranış, bütün basın mensuplarına yapıldı. İyi haber olduğu zaman canım cicim, olay sertleştiği zaman saldırganlık olmaz. Hani, yeni bir başkan olsa 'Öğreniyor' derim ama 22 yıllık başkanın bunu yapmaması lazım. Zaten bu bir telaş ve kaybetme korkusunun belirtisi. Mikrofonu kaldırmakla sakladığın bir şey mi var basından?
Biraz da EGOD'taki çalışmalarınızdan bahsedelim. Türkiye'nin en önemli markalarından BMC ile ilgili bazı öneriliriniz bulunuyor. Bunu kısaca açıklayabilir misiniz?
Biz İzmir'de BMC fabrikasının, çevresindeki 200 tedarikçiyle birlikte, bölgedeki hafif ticari araç üretimiyle ilgili avantajını kullanabileceğini düşünüyoruz. Türkiye'nin 2020 yılına kadar 4 milyon hafif ticari araç açığı var. Bu otomobiller dışardan ithal edileceğine ülkemizde yerli otomobil üretme fikrini, bunu kullanarak uygulayabiliriz. Bunun için en doğru bölge kentimizdir. Ayrıca liman, insan kaynakları ve tedarikçiler açısından da İzmir bu altyapı sahip. Bir de otomobil yatırımlarının geri dönüş hızı belli. Bir fabrika kurarsanız, 16 yılda ancak geri dönüş olur. Ancak BMC'de böyle bir şey kurarsanız, 6-7 yılda bunun geri dönüşü alınabilir. Çünkü talep var bu araçlara.
Devlet teşviklerinin bu noktada önemli bir itici güç olduğunu biliyoruz. Bu yatırım için de bundan söz edebilir miyiz?
İzmir'in bölgesel bir teşviğe ihtiyaç var. Çünkü rekabette vergi ve enerji avantajı getirmesi gerekiyor ki bu yapılabilsin. İzmir, ne yazık ki teşvik bölgesinde yer almıyor. Ben bu ve benzeri yatırımları yapmak istersem eşit koşullarda rekabet etmek isterim. Hatta sektörel teşvikleri de son derece mantıklı buluyorum. Bunun dışında EGOD olarak, nitelikli eleman yetiştirme projemiz var. Okullarla işbirliği yapıyoruz. Bir de EGOD üyelerinin 'aile içi kurumsallaşma' konusundaki çalışmalarına katkı koymak için 2013'te yeni hedefler belirledik. Bu doğrultuda eğitimler veriyoruz. Ben, kurumsallaşmanın Türkiye'de önce İzmir'de başlayacağını söyleyebilirim. Otomotiv sektöründe birleşmeler kaçınılmaz ve bunun olabilmesi için de kurumsallaşma şart. Aile içi kurumsallaşma ve birleşme bu işin geleceği.
Son olarak, sizin aynı zamanda siyasi bir kimliğiniz de bulunuyor. CHP'nin Bornova Belediye Meclis üyesisiniz. Bir işadamı olarak CHP'nin iş dünyasıyla ilgili yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim şu an için kendime sakladığım bir hedefim var. Bunu zamanı gelince açıklayacağım. Ama ben yine de bir iş adamıyım. CHP'ye gelince. CHP olarak iş dünyasının önemli isimlerinin partiye katılmasını sağlamamız gerekiyor. Verimliliği yüksek önemli başarılara imza atmış, içeri girmekte zorlanmış insanları içeri almak lazım. Yani CHP'nin getirdiği oy yüzde 26'dır. Dışardan insan alırsanız bu yüzde 35'e çıkar. Aynı bünyede kalırsanız en fazla yüzde 30 olursunuz. Dolayısıyla kapıyı biraz açmak lazım.