Belirsizliklerle dolu zorlu bir yıl bizleri bekliyor. Ekonomiye yön veren patronların tamamına yakını 2012 yılının bir önceki yıla göre daha zor geçeceğini söylüyorlar. 2011 yılının başlarında göreceli olarak olumlu giden hava Ağustos ayından itibaren değişmeye başlayarak, bugün tüm Dünya da ve Türkiye'de kendini hissettiren bir krize dönüştü.
2012 yılını kazasız belasız atlatmak isteyen patronların ortak endişesi 'cari açık'. Bu konu hükümetin de yumuşak karnı. Yerli ve yabancı otoritelerden sürekli eleştiri alan ve kredi derecelendirme kuruluşlarının da 'not indirme' tehditlerine konu olan cari açık, 2012 yılında üzerinde ciddi durulması gereken bir problem.
Nedir bu cari açık, neden bu kadar önemli?
Bir ülkenin ihraç ettiği mal ve hizmetlerden elde ettiği gelirin, ülkenin yurtdışından ithal ettiği mal ve hizmetlere yaptığı ödemelerden az olmasına 'cari açık' denir. Yani, bir bakıma kazandığından çok harcamadır. Harcamanın nereye yapıldığı önemli; tüketim için mi yoksa yatırım için mi? Eğer fazla harcamayı kazançlı yatırımlar için yapıyorsanız, borçlarınızı ödersiniz. Yok eğer bu harcamayı uzun vadeli dönüşü olan kamu yatırımlarında ya da bütçe açığını kapatmada kullanıyorsanız, dışarıdan bunun için borçlanıyorsanız, işte o zaman cari açık mutlaka sorun olur.
Burada önemli olan 'cari açığın finansmanı' yöntemidir. Doğrudan yabancı yatırım (DYY), ülkeye döviz girdisi ve istihdam sağlar. Özellikle yüksek katma değerli ve ihracata yönelik DYY'lar cari açığın düşmesinde önemli katkı sağlar. Bir diğer finansman yöntemi 'dış borçlanma' dır. Alınan borcun, yatırıma mı harcandığı yoksa borç ve faiz ödemek için mi kullanıldığı önemlidir. Özellikle kısa vadeli dönüşü olan yatırımlara harcanması olumlu etki yaparken, tüketim ve borç ödemeye yapılan harcamalar olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Cari açığın finansman yöntemlerinden bir diğeri 'Merkez Bankası rezervleri' dir. Piyasaya döviz satmak yoluyla, cari açık finanse edilmeye çalışılır. Merkez bankası, dövize müdahale etmek ve dolayısıyla cari açığı düşürmeye yönelik 2011 yılının son günlerinde ve 2012 yılının başlarında piyasaya ciddi döviz satmıştır. Yılın ilk üç günüde piyasaya sattığı döviz rakamı 4 milyar doların üzerindedir.
Sıcak para büyük risk olmaya devam ediyor.
Cari açığı finanse etmenin en kolay fakat en tehlikeli yöntemi ise 'sıcak para' dır. Globalleşme ve gelişen teknolojiye bağlı olarak sıcak paranın hareket kabiliyeti son derece artmıştır. Milyarlarca dolar bir gecede dünyanın bir ucundan öteki ucuna hareket edebilmekte ve terk ettiği ülkelerin ekonomilerine ağır hasar vermektedir. Sıcak paraya bağlı çözümler ülke ekonomisini bir kısır döngü halinde olumsuz etkilemektedir;
· Sıcak para girişi, dövizin değeri düşürürken, yurtdışındaki malların TL olarak değerini de ucuzlattığı için, bu durum ithalatı artırırken ihracatı yavaşlatır.
· İhracatın yavaşlamasına karşın ithalatın artması, dış ticaret açığını körükler.
· Kötüye giden ekonomiyle ülke, sıcak para girişi için cazip hale gelir. Ülkeye gelen yabancı yatırımcı elini suya hamura dokundurmadan yüksek getiri sağlar. Ülke cazibesini yitirince de paralarını alıp başka ülkeye giderler.
· Sıcak para çıkışı dövizi yükseltir, borsayı düşürür faizleri arttırır.
· Bu durum bir döngü sarmalına dönüşerek sürekli tekrar eder.
2012 yılı cari açıkla mücadele yılı olacak. İthalatı kısmak ve iç piyasa da tasarrufları arttırmak isteyen hükümet öncelikle faiz silahını kullanarak kredileri azaltacak ve piyasayı daraltacaktır. Yüksek faiz oranları 2011 yılı Ağustos ayından bu yana ülkemizi terk etmekte olan sıcak para için cazip bir ortam yaratacak gibi gözüküyor. Sıcak paranın geri dönmesi, beraberinde, düşük döviz kuru ve buna bağlı artan ithalatı getirecek. Sil baştan Cari açık mücadelesine devam…