Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ – İzmir Ticaret Odası (İZTO) Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı, İZTO Meclis Salonu'nda gerçekleştirildi.

Toplantının başlangıcında Oda'nın Eylül ayında yaptıkları faaliyetler sinevizyon gösterisiyle meclis üyelerine sunuldu.

Gayrimenkul sektörü İZTO’da buluştu Gayrimenkul sektörü İZTO’da buluştu

Sinevizyon gösteriminin ardından İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener açıklamalarda bulundu.

EYLÜL AYI DEĞERLENDİRMESİ
Özgener, geçtiğimiz ay mecliste yapılanları değerlendirerek, 'Dün Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz'ı Odamızda ağırlayarak, siz değerli Meclis üyelerimiz ile bir araya getirdik. Odamız, EBSO ve İzmir Ticaret Borsası işbirliği ile organize edilen toplantıda, hem İzmir'imizi hem de ülkemizi ilgilendiren konularda önemli değerlendirmeler yapılıp görüş alışverişleri gerçekleştirildi. Yanı sıra bu ay Balıkçılık Sezonu açılış törenimizi Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın katılımıyla gerçekleştirdik. Aynı gün İzmir Enternasyonel Fuarı açılışı vesilesiyle kentimize gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nu Odamızda ağırladık. Uluslararası programlarımız çerçevesinde ise; faaliyet filmimizde izlediğiniz üzere Küba, Hong Kong, Fildişi ve İtalya heyetlerini Odamızda misafir ederken, İzmir-İtalya Sağlık Turizmi Toplantısı ve İkili İş Görüşmeleri başta olmak üzere ses getiren birçok toplantıya ev sahipliği yaptık. Bu ay bizleri mutlu eden bir gelişmeyi daha hep birlikte yaşadık. İzmir Ticaret Odamız 100 bin üye sayısına ulaştı. Bu vesileyle 100 bin üyemiz olan NB Alüminyum İnşaat Taahhüt Şirketini ve sahibi Nilgün Berkmaner'i tekrar tebrik ediyor, kentimize katma değer sağlayacak çalışmalara imza atmasını temenni ediyoruz. 100 bin üyemizin bir kadın girişimci olmasını ayrıca önemsiyor, kadınların iş hayatında var olmaları için yaptığımız çalışmalara da örnek olacağını düşünüyoruz' dedi.

ÖZGENER FAİZ ORANLARINI DEĞERLENDİRDİ
Özgener, ulusal ve uluslararası faiz oranlarının ekonomiye olan yansımalarını değerlendirerek, 'Dünya ve ülkemiz ekonomi gündeminde de yoğun bir ayı geride bırakıyoruz. Amerikan Merkez Bankası FED, 4 yılı aşkın süre sonra, geçtiğimiz hafta 50 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirdi. Avrupa Merkez Bankası da, ikinci faiz indirimini gerçekleştirdi. Bununla birlikte, Rusya'nın son iki ayda tekrar faiz artırımına gittiğini gözlemledik. Bu gelişmeler, her ülkenin enflasyonist sürecinin birbirinden farklı olduğunu ve bundan sonraki para politikası süreçlerinin iç piyasa dinamiklerine göre belirleneceğini gösteriyor. Ülkemizde ise, faiz konusunda daha ihtiyatlı davranmaya devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu durumu, diğer ülkelere göre daha yüksek seviyelere çıkan enflasyona geç tepki verilmesi ve geç başlayan parasal sıkılaştırmanın sonucu olarak değerlendiriyoruz. Bu ay Merkez Bankamız faiz oranlarını sabit bıraktı. Her ne kadar ülkemizde, özellikle KOBİ'lerimizin finansmana erişimlerini teminen, faizin indirilmesine ihtiyaç duyulduğunu görüyor olsak da, erken bir faiz indirim kararıyla, enflasyonda bugüne kadar verdiğimiz zorlu mücadelenin tehlikeye atılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Merkez Bankası'nın sözlü yönlendirmelerinde belirttiği gibi mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon yüzde 1.5 seviyesinin altına düşmeden ve 2025 asgari ücret artışının söz konusu hedefi destekleyeceğine emin olunmadan, faiz indirimine gidilmemesi gerektiğini düşünüyoruz ifadelerini kullandı.

'OVP'DE ÇEVRECİ SÖYLEMLER SEVİNDİRİCİ'
Güncellenmiş olan ve ek yapılmış olan Orta Vadeli Plan'ı değerlendiren Özgener, 'Eylül ayı başı itibariyle açıklanan 2025-2027 Orta Vadeli Program'da, makroekonomik tahminler kapsamında değişiklikler olduğunu görüyoruz. Değişen bu tahminlerin, reel sektör ve hane halkının enflasyon beklentilerini, piyasa beklentilerine göre ne kadar aşağı çekebileceğini ilerleyen süreçte daha net göreceğiz. Merkez Bankası'nın son 'enflasyon raporu' açıklamasında, 2024 enflasyonunun tahmin aralığının üst sınırına yakın gerçekleşmesinin daha olası olduğu çıkarımı yapılmıştı. Bu yaklaşımın, OVP'ye de yansıması programın sergilediği gerçekçi yaklaşımı destekler nitelikte oldu. Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek'in de vurguladığı gibi maliye politikalarının dezenflasyonist sürece katkısının önemli olduğu kanaatindeyiz. Bu noktada, kamudaki hangi gelir kaynaklarının artacağı ve hangi gider kalemlerinin düşeceği, bunların bütçe açığını ne ölçüde azaltacağı gibi konuların enflasyonun düşmesi konusunda önemli bir fark yaratacağına inanıyoruz. OVP'de; yeşil dönüşüm, karbon fiyatlandırma gibi doğru söylemlere yer verildiğini görüyoruz. Bu söylemlere ilişkin politikaların uygulama kapasitesinin de yüksek bir performansla gerçekleşmesini umuyoruz. Ancak bazı hedeflerin OVP süresi içerisinde tamamlanmasının zor olabileceğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde, finansman kaynaklarının sınırlı olmasını, karşımıza çıkan en büyük problemlerden biri olarak görüyoruz. Aynı zamanda, iş gücü ve eğitim kapasitesinin, programda değinilen yeni sanayi havzaları ve teknolojik dönüşüm için kilit faktörler olduğunu gözlemliyoruz' dedi.

'ÇİN'İN ÜLKEMİZDEKİ YATIRIMLARINI ÖNEMLİ GÖRÜYORUZ'
Avrupa Birliği tarafından yayımlanan rapora dair değerlendirmelerde bulunan Özgener, Çin'in ekonomik rekabet içerisindeki varlığına değindi ve Türkiye'de yaptığı yatırımları şu sözlerle değerlendirdi:

Bu noktada; bu ay Avrupa Birliği Komisyonu tarafından açıklanan ve Avrupa'nın geleceğine yön veren European Competetiveness Raporu'na (Avrupa Rekabet Edebilirlik Raporuna) dair bilgi ve yorumları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Raporda, Avrupa Birliği ekonomisinin inovasyon ve teknoloji açığına vurgu yapılarak, Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki farklılıklara ilişkin çarpıcı tespitler öne sürülüyor. En önemli tespit ise; Amerika Birleşik Devletleri'nin dijital altyapının ve ileri teknolojilerin entegrasyonu konusunda Avrupa Birliği'nden daha ileride olması. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Avrupa Birliği'nin hangi teknolojilerde iyi olduğu sıralanırken; Avrupa Birliği-Çin arasında azalan verimlilik farkına vurgu yapılıyor. Çin; yapay teknolojiler gibi gelişen teknolojilere agresif bir şekilde yatırım yaparak 5G, kuantum hesaplama ve yenilenebilir enerji konusunda arayı açarken Avrupa Birliği'nin stratejik teknolojilere yaptığı yatırımın daha düşük kaldığı değerlendiriliyor. Tedarik Zinciri alanında özellikle elektronik, pil ve yenilenebilir enerji gibi endüstrilerde, Avrupa'nın tedarik zincirlerini çeşitlendirmesi ve azaltma ihtiyacı vurgulanıyor. Rekabet gücünü korumak için Çin'e bağımlı olunduğu ortaya konuyor. Agresif Sanayi Politikası kapsamında 'Çin Malı 2025' girişimi de dahil olmak üzere Çin'in devlet öncülüğündeki sanayi politikasının yüksek teknoloji sektörlerinde yerli şampiyonlar yaratmaya odaklandığını görüyoruz. Bu bağlamda, Avrupa Birliği'nin çok uluslu yapısının süreçleri yavaşlattığı ve eğitim ile işgücü konusunda Amerika Birleşik Devletleri'nden geri kaldığına dikkat çekiliyor.

'GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİ YENİDEN MASAYA YATIRILMALI'
İhracat rakamlarına dair değerlendirmeler yapan Özgener, Avrupa Gümrük Birliği sürecine dair görüşlerini, 'Ülkemiz özelinde ise, verimlilik ve üretim tarzımızın Avrupa ile yakın olduğunu görüyoruz. Arz zincirinde yakın zamanda fırsat penceresini yakalayabileceğimizi, Çin'in Manisa'da otomotiv yatırımı yapacak olması ve Avrupa içine girmeyip bunu Türkiye'de yapmasının önemli olduğunu düşünüyor; bu fırsatların devamı için de Avrupa Birliği ile aramızdaki Gümrük Birliği sürecinin revize edilmesi için lobi çalışmaları yapmamız gerektiğini görüyoruz. Ülkemizin Orta Vadeli Planı ile Avrupa Birliği'nin Rekabet Edilebilirlik Raporu karşılaştırmasında temelde sürdürülebilir rekabetçilik, dönüşüm gibi ortak yönlerin yer aldığını, aradaki farkın ise Avrupa Birliği'nin inovasyon ve teknoloji açığını vurgulaması olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği Raporunda yapay zeka ve dijital altyapı konusunda yatırım miktarının 2 katına çıkarılması hedefleniyor. Bu bağlamda, ülkemiz sanayi politikalarına, yapay zeka uygulamalarının entegre edilmesinin gerekliliğine inanıyoruz. Konuyla ilgili, OVP 2025-2027'de sanayi büyüme havzaları oluşturularak, teknolojik altyapının iyileştirilmesiyle üretim süreçlerinde verimlilik artışı hedeflenmesi ve tarımda verimliliğin artırılması için Genel Tarım Sayımı ve Organize Tarım Bölgeleri gibi yapısal reformlar öngörülüyor. Bununla birlikte; Rapor'da, verimliliğin en büyük artırıcı gücü olarak inovasyon ve dijitalleşmeye vurgu yapıldığını, yeşil teknoloji ve temiz enerjiye geçiş ile doğrudan ilişkilendirildiğini görüyoruz. OVP'de ise bu alanların daha sınırlı yer bulduğunu, ayrıca öngörülen yeşil dönüşüm sürecinde enerji verimliliği ve düşük karbonlu üretimin finansal kaynakların yetersizliğine bağlı olarak aksayabileceğini öngörüyoruz. Avrupa Birliği Raporu'nda KOBİ'lere ilişkin diğer önemli bir tespit; daha kapsamlı bir yaklaşımla girişim sermayesi pazarlarının geliştirilmesine odaklanılırken, OVP'de sadece finansmana erişim konusuna ağırlık verildiğini görüyoruz' ifadeleriyle özetledi.

Avrupa Birliği tedarik sürecine değinen Özgener, 'Elbette 2025 yılı için enflasyonla mücadele öncelikli konumuz; fakat bu süreçte verimliliği, uzun vadeli planları, teknolojiyi önceliklendirmemiz ve stratejik yatırımları planlamamız gerekiyor. Avrupa Birliği; tedarik zincirinde daha güvenli bir ağ kuracaksa hiç kuşkusuz bunu yakın ticaret ortaklarından oluşturacaktır. Bu bağlamda, Gümrük Birliği sürecinin dijital ekonomiyi, hizmetleri ve tarımı içerecek şekilde genişletilmesi, yeşil ve dijital dönüşüme ilişkin konuların analiz edilmesi, gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yeni serbest ticaret anlaşmalarının oluşturulması ve mevcutlarının günümüz şartlarına göre revize edilmesini önemli buluyoruz' dedi.

'ENSLAFYONİST ORTAMDA BÜYÜMENİN KOMPOZİSYONU ÇOK ÖNEMLİ'
Enflasyon ve büyüme rakamlarına dair açıklamalarda bulunan Özgener, 'Bu ay ülkemiz ekonomisinin 2. çeyrek büyümesi açıklandı. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH), 2024'ün ikinci çeyreğinde yüzde 2,5 artış gösterdi. Bu oran; pandemiden bu yana GSYİH'daki en yavaş üç aylık büyüme. Bu noktada; enflasyonun tek hanelere indirilmesi sürecinde büyümenin seviyesi kadar, büyümenin kompozisyonunun da önemli olduğunu düşünüyoruz. Çeyreklik büyüme rakamlarına göre, yavaşlamanın büyük ölçüde özel yatırımlardaki daralmadan kaynaklandığını görüyoruz. (1. çeyrekteki +yüzde 2,4'ten 2. çeyrekte -yüzde 4,1). Dezenflasyonist sürecin kuvvetlenebilmesi için; tüketimdeki daralmanın makine ve teçhizat yatırım daralmasından daha fazla olması gerektiği kanaatindeyiz. Büyüme rakamlarını değerlendirdiğimizde ise, 3. çeyrek (Temmuz-Ağustos-Eylül 2024) verilerinin 2. çeyreğe kıyasla daha düşük seyredeceğini görüyoruz. Buna bağlı olarak enflasyondaki yavaşlamanın da seyrini görme fırsatımız olacak' ifadelerini kullandı.

'ENFLASYON DÜŞÜYOR AMA FARKLAR YÜKSEK'
Artan enflasyon içerisinde kalem farklarının yüksek olmasına dikkat çeken Özgener, 'Ağustos ayında TÜFE yüzde 2,47 olarak açıklandı ve yıllık enflasyon Temmuz'daki yüzde 61,78'den Ağustos itibariyle yüzde 51,97'ye geldi. Yurt içi üretici fiyat endeksi artışı yüzde 1,68 olarak gerçekleşti. Yıllık enflasyon Temmuz'daki yüzde 41,37'den yüzde 35,75'e düşmüş oldu. Ortalamanın üzerinde fiyat artışları ağırlıklı olarak hizmetlerden kaynaklanırken, gıda ve içecek fiyatları mevsimsel gelişmelerin de etkisiyle yüzde 1,1 oranında geriledi. Neticede; enflasyon düşmeye başladı ama kategorik olarak 30 puana yaklaşan farklar var. 12 aylık hizmet enflasyonu Ağustos 2024 itibariyle yüzde 77,83. Bunun en büyük nedeninin asgari ücret olduğunu değerlendiriyoruz. TÜFE ile yüzde 42 oranındaki mal enflasyonu arasındaki 35 puanlık farkın oldukça fazla olduğunu düşünüyoruz. Bu durum, beklenti yönetiminin en büyük zorluk olmasına ve 12 aylık enflasyon beklentilerinde piyasa katılımcıları, hane halkı ve reel sektör arasında ciddi farklılıklar olmasına yol açıyor. Trendlerle ilgili bir kırılmanın artık gerçekleşmesi ve dezenflasyonist sürecin hızlanması gerektiğini, bu anlamda önümüzdeki 2-3 ayın büyük önem taşıdığını değerlendiriyoruz' dedi.

'BAKAN IŞIKHAN'A TALEPLERİMİZİ İLETTİK'
TOBB'da gerçekleştirilen toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a sektöre dair taleplerini ilettiklerini belirten Özgener, 'İş dünyamızı yakından ilgilendiren çalışma hayatına ilişkin konu ve çözüm önerilerimizi de hafta başında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Prof. Dr. Vedat Işıkhan'ın katılımıyla TOBB'da gerçekleşen istişare toplantısında iletme fırsatı bulduk. Çalışanların işveren üzerindeki yükünün makul seviyeye getirilmesi, düzenli ödeme yapan mükelleflere SGK priminde ve vergi ödemelerinde uygulanan mevcut indirimlerin yükseltilmesi, teşviklerdeki bürokratik süreçlerin azaltılmasına yönelik önerilerimizi sunduk. Ayrıca gençlerin ve kadınların eğitime ve iş hayatına katılımının yaşamsal önemde olacağını paylaştık. Çalışanlarımızın gelir vergisi basamaklarının yeniden düzenlenerek her yıl yeniden değerleme oranında artırılması gerektiğini ilettik. Sosyal güvenlik yükümlülükleri ile ilgili sehven yapılan hatalarda veya işverenden kaynaklanmayan herhangi bir sebeple sigortalının işten ayrılması gibi istisnai hallerde istihdam teşviklerinin iptal edilmemesi gerektiğini talep ettik. Oda olarak bu konuların takipçisi olmaya devam edeceğiz' dedi.

'İZMİR'DE İHRACAT ARTTI, İTHALAT AZALDI'
İhracat ve ithalat rakamlarına değinen Özgener, İzmir'in de rakamlarını açıklayarak, şunları söyledi:

Ülkemizde Temmuz ayında genel ticaret sistemine göre ihracat yüzde 13,8 artarken, ithalat yüzde 7,8 azaldı, İzmir'de ise aynı dönemde ihracat yüzde 9 arttı, ithalat ise yüzde 11,7 azaldı. Dış ticaret tablosundaki bu olumlu gidişatın devamını diliyoruz. Ancak şirketlerimizin verimliliğini artıracak yapısal konulara eğilmenin önem arz ettiğine inanıyoruz. Yapısal iyileşmeler olmadan kur rekabetçiliği üzerine kurulan ihracat stratejisinin firmalarımızı içinden çıkılmaz bir sarmala ittiğini gözlemliyoruz. Bu nedenlerden dolayı, ihracatımızın niteliksel ve niceliksel anlamda büyüyebilmesi için katma değerli ve ileri teknolojiye dayalı üretimi artırmak zorundayız. Bununla birlikte; giderek daha önemli hale gelen ve büyüyen hizmet ihracatına ayrı bir parantez açmak istiyorum. Ülkemiz, 2024 Yılı 2. çeyreğinde hizmet ihracatı artışında G20 ülkeleri arasında birinci sırada yer aldı. Ticaret Bakanlığımız, hizmet ihracatına yönelik hedefleri gerçekleştirmek ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren firmaları küresel markalar haline getirmek amacıyla 2023 yılında 2,5 milyar lira olan destek bütçesini yüzde yüzün üzerinde artırarak, 2024 yılında 5,1 milyar liraya çıkardı. Bu alanda biz de Oda olarak, faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bilişim sektörüne yönelik başlattığımız Hizmet Sektörü Rekabet Gücünün Artırılması Projemiz (HİSER) ülkemizde Oda düzeyinde Bakanlıktan onay alan ilk proje oldu. Teknopark İzmir, İzmir Bilimpark ve YABİSAK ortaklığı ile hayata geçireceğimiz projemizle bilişim sektöründe yer alan üyelerimizin ihracatına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer husus da e-ihracat. Ülkemizde, e-ihracatın payı giderek artış gösteriyor. 2024'ün ilk 8 ayında e-ihracatımızın, toplam mal ihracatı içindeki payı yüzde 2,7'ye yükseldi. 2028'e kadar yüzde 10'a çıkmasını hedefliyoruz. Odamız e-ticaret komitesi ile birlikte 11 Ekim tarihinde e-ihracata yönelik önemli bir organizasyon düzenleyerek, ülkemizin en önemli e-ihracat altyapı sağlayıcılarını ve pazaryerlerini ağırlayacağız.

'İZMİR'DE YAPAY ZEKA MERKEZİ KURULMASINI ÖNEMSİYORUZ, SONUNA GELDİK'
Teknolojinin gelişmesiyle beraber daha fazla önem kazanan yapay zekanın İzmir'de de yakın zamanda vücut bulacağını belirten Özgener, 'Firmalarımızın dijital dönüşümü, teknoloji odaklı üretimi ve üretim süreçlerine yapay zeka entegrasyonu alanlarında hızlıca harekete geçmeleri gerekiyor. 'Dijitalleşme' ve 'Yapay zeka' önümüzdeki yıllarda hayatımıza daha da çok girecek, iş yapma şekillerimizi tamamen değiştirecek kavramlar. Bu çerçevede İzmir'de bir Yapay Zeka Araştırmaları Merkezi'nin kurulması fikrini çok önemsiyoruz ve kurulumun sonuna geldik. Eylül ayında İzmir Ekonomi Üniversitemiz ile birlikte Berlin'e önemli bir ziyaret gerçekleştirdik. Berlin Yapay Zeka ve Dijitalleşme Merkezi ile Berlin Teknoloji Merkezi ile temaslarda bulunarak; ortak projeler, deneyim ve know-how değişimi, teknolojik ilerlemeleri destekleyecek stratejiler ve iş birliklerini güçlendirecek yenilikçi çözümleri ele aldık. İşin uzmanlarından aldığımız bilgilerle çalışmalarımıza yön vermek ve kentimize, ülkemize katma değer sağlayacak somut adımlar atmak önceliklerimiz arasında yer alıyor. Geleceği, bugünden planlarsak hep birlikte kazanacağımıza inancımız tam' dedi.

'GÜZELBAHÇE KAMPÜSÜ'NÜ ÖZKAYNAKLARIMIZLA İNŞA EDECEĞİZ
Son olarak İzmir Ekonomi Üniversitesi'nin inşası başlayan yeni kampüsü olan Güzelbahçe Kampüsü'nü oda olarak kendi kaynaklarıyla inşa edeceklerini belirten Özgener, şunları söyledi:

31 Ağustos 2024 tarihi itibariyle toplam banka nakit karşılığımız 1,9 milyar Türk Lirası olarak gerçekleşti. Dolayısıyla; Güzelbahçe Kampüs inşaatımızı mevcut kaynaklarımızla gerçekleştirebileceğiz.