Kutsal Dinimizi geçim kapısı yapıp, 'indirilen' değil 'uydurulan' İslam'a inanan yobaz takımının kendi aralarında kullandıkları özel bir dilleri vardır.
Örneğin onların jargonunda 'Atatürk' adı asla kullanılmaz. Atatürk'ten bahsetmek gerektiğinde, 'Ayyaş' , 'Deccal' , 'Kefere Kemal' kelimelerini kullanırlar.
Bunlara göre, İnönü'nün adı 'Sağır' , Bayar'ın adı 'Gavur', Demirel'in adı 'Morrison' , Ecevit'in adı 'Dinsizdir.'
Konu 'Devrim Yasalarına geldiğinde ise Atatürk ve İnönü için 'İki Ayyaş'ın çıkardığı yasalar, derler.
İşin özeti, Laik Cumhuriyetten-Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünden yana olan devlet adamlarımızdan nefret ederler. Osmanlı zamanında vergi vermedikleri, askerlik yapmadıkları, vatan evlatları çeşitli cephelerde şehit olup toprağa düşerlerken, bunlar yan gelip yattıkları için Osmanlıyı severler, bu ayrıcalıklarını ellerinden alan Cumhuriyeti hiç sevmezler.
Bu sapkın takımının bir özelliği de tümünün 'Ödlek' olmasıdır.
Bunlar düşüncelerini-inançlarını açıkça-mertçe muhataplarının yüzlerine söyleyemezler. Sinsi-sinsi giderek, Demokratik Rejimin verdiği nimetlerden yararlanarak, 'İslam Devletini' kurmaya ve demokrasiyi boğmaya çalışırlar.
Renk vermemeye gayret ederler. Ancak Hipoglisemi hastalıkları azdığında, çok sinirlendirdiklerinde veya günlük deyimle 'Kayış sıyırdıklarında' içlerindekini dışa vururlar.
Türkiyeli Eşbaşkan'ın 'İki Ayyaş'ın çıkardığı yasaya mı, dinin emirlerine mi uyacağız' şeklindeki sözleri işte bu kriz anının sonucudur.
Erdoğan'ın, 'elbette ki dinin emirlerine uyacağız' sözlerinin açılımı
'Din Devleti' talebidir ve mevcut Anayasa'ya göre suçtur. Bunun hesabı hem söyleyenden, hem de bu suç niteliğindeki sözler sebebiyle görevlerini yapmayanlardan mutlaka sorulacaktır.
Gelelim İki Ayyaş'a;
Geçen yıl, dostum E.Erdoğan'ın bana gönderdiği bir fıkrayı tekrar anlatmak isterim:
'İkinci Dünya Savaşı öncesi, Hitler'in Yahudilere zulmetmeye başladığı yıllar. Yahudiler, Almanya'dan kaçmaya başlarlar. Bunlardan biri olan Mişon, kaçmadan evvel bir geneleve gider.
Güzel bir kadını gözüne kestirir ve fiyat sorar. Kadın 50 Mark, der.
O kadar parası olmayan Mişon, başka bir kadına fiyat sorar ve 40 Mark yanıtını alınca, aynı evdeki bir zenci kadına sorar;
Zenci kadın, 30 Mark der. Mişon, 'Ama benim sadece 28 Mark param var' der fakat zenci kadın kabul etmez. Tam evden çıkacakken, evi çalıştıran kadın
'gel, gel o para bana yeter' der ve beraber olurlar.
Aradan yıllar geçer, savaş biter, Hitler bütün diktatörler gibi tarihin çöplüğüne gider. Mişon artık zengin olmuştur ve Almanya'ya hatıralarını tazelemek üzere döner. O ev yerinde duruyor mu diye merak eder ve oraya gider. Ev aynen durmaktadır. Kapıyı çalar, içeri gider, bir de ne görsün, beraber olduğu kadın aynı yerinde oturuyor.
'Beni tanıdın mı' diye sorar Mişon. Kadın dikkatlice baktıktan sonra,
'nasıl tanımam, sen gittikten sonra burası kapandı, yeni açtık. Ayrıca senden bir oğlum oldu, Şimdi çok mutluyum, der ve içeri doğru; Hans gel oğlum, merak ettiğin gerçek babanı gör' diye seslenir.
10-12 yaşlarında bir çocuk gelir, Mişon'a bakar ve 'Ben Yahudi Baba istemem' der ve döner gider.
Mişon, çocuğun arkasından;
'Ulan Velet, o gün 2 Mark param daha olsaydı,
sen şimdi zenciydin, bir de beni beğenmiyorsun
' diye bağırır ve çıkar gider.
Senin 'İki Ayyaş' diye hakaret ettiğin o mübarek insanlar olmasaydı, sen şimdi Rum-Pontus Devletinde, tek-tekçi meyhanesinde ayakçılık yapıyor olacaktın!...
Anladın mı çakma delikanlı.
Not; Dün Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten Cumhurbaşkanı- TBMM Başkanı- Başbakan, İstanbul'da 3. Köprünün temelini attılar. Ülkemize hayırlı olsun. Törende Yavuz Sultan Selim'den, Diyanet İşleri Başkanına ve Mehter Takımına kadar her şey vardı. Açılış mı yapıldı, yoksa Hatim mi indirildi-
Mevlid-i Şerif mi okundu anlaşılmadı!
Devleti yönetenlerden hiçbiri Cumhuriyeti ve son Türk Devletini kuran Atatürk'ün adını ağzına alamadı.
Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iyi misiniz, yoksa tatilde misiniz?