Ekonomi

Oda Başkanı isyanda: Kent Lokantaları, psikolojimizi fena bozdu!

İzmir Lokantacılar Odası Başkanı Doğan Kılıç, belediyeler tarafından kurulan Kent Lokantaları'nın işlerini olumsuz etkilediğini söyleyerek "Kent Lokantaları, lokantacı esnafını her şeyden önce psikolojik darbe indirdi. Şu bir gerçek ki, Kent Lokantası’na giden vatandaşlar yemek kuyruğuna girip sırasını beklerken, bizim esnafımız o kalabalığı üzülerek, ah çekerek izliyor. Esnafımız, bu noktada birinci derecede suçlu olarak Kent Lokantalarını görüyor" dedi.

EGEDESONSÖZ - İzmir Lokantacılar ve Gazinocular Odası Başkanı Doğan Kılıç, SONSÖZ TV’de Kent Lokantaları başta olmak üzere sektörünü ilgilendiren pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Gazeteci yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Başkan Doğan Kılıç, kasapların, sadece kasap ruhsatıyla hem döner, hem köfte, hem şarküteri, hem de çiğ et sattığını belirterek, “Arkadaş günde 350 kilo döner satıyormuş! Tek ruhsatla üç işi birlikte götürmek, yasal olarak mümkün değil. Hem çiğ et sat, hem döner sat, hem de şarküteri ürünleri sat! Lokantacı esnafı taş mı yesin?” diye çıkıştı.

KENT LOKANTASINDAKİ 50 LİRANIN 19 LİRASI, KDV, KART KOMİSYONU VE BİR ŞİŞE SU!
İzmir’de gittikçe sayıları artan Kent Lokantalarının, lokantacı esnafına her şeyden önce psikolojik darbe indirdiğini öne süren Başkan Doğan Kılıç, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kent Lokantaları, lokantacı esnafını her şeyden önce psikolojik darbe indirdi. Ekonomi daraldı, daraldıkça da işlerimiz düştü. İşler çıkmaza girince de tüm günahı, tüm vebali, Kent Lokantalarına yıktık. Olacak şey değil ama Kent lokantaları 50 liraya yemek veriyor! Aynı yemeği 90 liraya veren Kent Lokantası da var. Gelin bu projeyi birlikte yürütelim, biz de destek verelim, esnaf bu projede mağduriyet yaşamasın diye, çok söyledik. Bu düşüncemizi CHP Genel Başkanı Sayın Özgül Özel’e de ilettik. Özgür Bey, haklısınız, ortak akılla bu işi yürütün, bir karta yükleme yapılsın, ihtiyaç sahiplerinin karınları doyurulsun, dedi. Böyle bir anlayışın için de esnafımız da olabilirdi fakat belediyelerimiz Kent Lokantalarında ısrar etti. Bugün İzmir’de onlarca Kent Lokantası açıldı. Şu bir gerçek ki, Kent Lokantası’na giden vatandaşlar yemek kuyruğuna girip sırasını beklerken, bizim esnafımız o kalabalığı üzülerek, ah çekerek izliyor. Esnafımız, bu noktada birinci derecede suçlu olarak Kent Lokantalarını görüyor. Kent Lokantaları, belediyelerin bütçesiyle çalışıyor. Yoksa zaman, 50 liraya dört çeşit yemek ve su verilecek bir zaman değil. Basit bir maliyet hesabı yapacak olursak, 50 liralık yemek alan vatandaş, bunu kartla ödüyor. 50 liranın 5 lirası, KDV’dir. Yüzde 4,5 kart komisyonu var, o da 3 lira yapar. 6 liralık ekmeği de koyalım hesaba, etti mi 14 lira. 5 liralık suyu da verdiğinizde 19 lira eder. 19 lira kafadan gidiyor ve geriye 31 lira kalıyor. 31 liraya o yemekleri mümkün değil temin edemezsiniz, personel masrafını bile karşılamaz. Esnafın işleri iyi gitmeyince, personel de parasını alamıyor ve işi bırakıp gidiyor. Oysa ortak akılla bu projeyi yürütseydik, hiçbir kriz yaşanmazdı. Bizden onca vergi alıp bize rakip olunmasına inanın anlam veremiyorum. Eskiden yemek, ihtiyaç sahibinin kapısına götürülüyordu. Aynısı yapılsın. Garibana yemek verilmesin, demiyorum. Emekliye, engelliye, öğrenciye yemek verilmesin, demiyorum. Turist bile orada sıraya giriyor, 1,5 euroya karnını doyuruyor. Bu turist niye geliyor, buraya? Para harcamaya… Turist, Kent Lokantasında yemek yerse, bizim esnaf ne yapacak? Maalesef esnaf misafirlerini alıp Kent Lokantasına götürüyor, yemek ısmarlıyor. Gariplerin hakkını yemesinler. İhtiyaçlı insanların yemeğini yemeyelim. Projenin işleyişinde ciddi bir sorun var. Kimseye sormazsan, böyle hatalar olur elbette.”

5 AYDA 245 LOKANTA KAPANDI
Kent Lokantalarının açıldığı 13 Haziran’dan bu yana 5 ay içerisinde İzmir’de 177 lokantanın kapandığına dikkat çeken Başkan Kılıç, “Son 5 ay içinde, yani Kent Lokantaları açıldığından bu yana açılan lokanta sayısı, 177… Kapanan lokanta sayısı ise 245… Lokantayı kapatıp dosyasını kapatmak için bize gelmeyenler de var. Onları da hesaba katarsak, kapanan dükkan sayısı çok daha fazla. Son bir ayda 66 açılış, kapanan 38 işyerimiz var. Burada açılışın fazla olmasının sebebi, belediyelerimiz ruhsatsızların ruhsat alması, ruhsatlı olanların da ruhsatlarını yenilemesi için çalışma başlattı. Faaliyet gösterirken ruhsat alanlar nedeniyle bir artış söz konusu. Eskiden 18 kalem vergi ödüyorduk, son dönemde çıkan vergilerle bu sayı 22’ye çıktı. Tüm işyerleri kayıt altına alındığında, kayıt dışı çalışanlar da esnaflığın farkına varacak. Böylece haksız rekabetin de önüne geçilecek.  Aldığımız üründe yüzde 1 KDV ödüyoruz, yemek yapıp satıyoruz, yüzde 10 KDV ödüyoruz. KDV’de bile haksızlık var. Federasyon genel kurulunda söyledim bu konuyu, Bakan yardımcısına da anlattım, ama dinleyen olmadı. Ya bizden çıkışı da yüzde 1 yapın, ya da aldıklarımızı yüzde 10’a çıkarın, denge olsun” dedi.

BİR LOKANTANIN 93 BİN LİRA SU FATURASI MI OLUR?
Lokantaların son aylarda çok büyük bir müşteri kaybına uğradığını açıklayan Başkan Doğan Kılıç, “Asgari ücret çok düşük kaldı. Asgari ücrete neredeyse bir yıldır zam yapılmadı ama ihtiyaç duyulan ne varsa, hepsine zam geldi. Bu durumda insanlar, her gün lokantaya gidemez ki. İnsanların maaşları, gelirleri biraz olsun düzeltilirse, bizim işlerimiz belki bir nebze düzelir. Yoksa bu şartlarda ayakta kalma şansımız yok” dedi ve altından kalkılamaz hale gelen faturalardan yakındı:

“18 Kasım’da kendi işyerimde 93 bin 936 lira su faturası ödedim. Ben bir küçük esnafım, Yenişehir semtinde. Bir aylık su faturası 93 bin lira olur mu arkadaş? Her zaman 30 bin lira civarında gelen su faturası, 93 bin lira olur mu? Bunu İZSU’ya söyledim, saate bir bakalım, dediler. Katı atık bedeli, 19 bin 197 lira. Hamam işletsem bu kadar su faturası gelmez. Doğalgaz faturam, 33 bin lira geldi. Elektrik faturası, 35 bin 752 lira. Üç kalem temel gider 148 bin lira ediyor. 30 bin lira da kira, 180 bin lira. Belediye, esnafın kullandığı suda indirim yapmalı. Kira artış oranları, sabitlenmeli. Bu yükün altında eziliyoruz. Bu şartlarda ayakta kalmak zordur. Eski esnaflar bu yükün altından kalkabiliyor. Esnaflığa yeni başlamış arkadaşlar, kısa zamanda nakavt oluyor.”

BENİM ESNAFIM TAKLİT, TAĞŞİŞLİ ÜRÜN KULLANMAZ, ÇÜNKÜ…
Başkan Doğan Kılıç, “Lokantacı esnafı, maliyeti düşürmek için ucuza satılan taklit ve tağşişli ürünleri alıp kullanıyor mu?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

“Bizim esnafımız öyle bir şey yapmaz. Esnaf, kendisinin yemediği bir ürünü başkasına yedirmez, başkasına satmaz. Böyle bir şeye girişmek, ne ahlakidir, ne de insanidir. Esnaf, kendisinin yemediği bir yemeği satmaya kalkarsa, yine ayakta duramaz, çok çabuk bir şekilde yıkılır. Böyle bir vukuatla hiç karşılaşmadım ve bu yönde bir şikayet almadık. Gelse de gereğini yaparız.”

YEMEKLERE ZAM KONUSUNU YILBAŞINDAN SONRA GÜNDEME GETİRECEĞİZ
Lokantacı esnafının ürünlerine 4 ay önce fiyat verdiklerini, ancak bu süreçte temel girdilerde çok büyük zamlar olduğunu hatırlatan Başkan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yasa diyor ki esnafa, fiyat tarifesini, herkesin görebileceği bir yere asacaksın! Ayrıca, menü ve listeleri gösteren bir menü defteri de vereceksin! Biz bir fiyatı ortaya koyarken, birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf lokantalardan fiyatlar alıyoruz, maliyet hesapları yapıyoruz, bir ortalama rakam buluyoruz. O rakam, esnaf birliğindeki 11 kişilik komisyonda değerlendiriliyor, saatlerce orada da tartışılıyor ve o listedeki rakamlar netleştiriliyor. Esnafımız, o listedeki fiyatın altında satış yapabilir ama üstünde satış yapamaz.  Ne var ki 3 binden fazla üyemiz var ve 300 kişi o listeyi almıyor. Devlet, bizim belirlediğimiz fiyata itibar etmiyor, sen hangi fiyattan satıyorsan, o fiyat listesini as, ben de göreyim, diyor. O zaman Oda devre dışı bırakılmış oluyor. Bizim fiyat listemiz işe yaramıyorsa, bizim odada durmamızın bir anlamı yok.  Gıda Çarşısı’na gidiyorum, bir teneke yağı bir hafta sonra aynı fiyattan alamıyoruz. Biz de yemek fiyatlarına zam yapmak zorundayız ama iki ay sonra yılbaşı. Bir ay, iki ay sonra yeni bir fiyat tarifesi için başvurmayalım dedik ve yılbaşından sonra zam konusunu konuşmaya karar verdik.”

SEN KASAPSAN, KASAPLIK YAP, DÖNER YAPIP SATMA!
Kasapların, kasaplık ruhsatıyla et lokantası işletmesini sert bir dille eleştiren İzmir Lokantacılar ve Gazinocular Odası Başkanı Doğan Kılıç, lokantacı esnafının onlarla rekabet etme imkanının olmadığını söyledi:

“Ben kasap değilim, lokantacıyım; kasaptan aldığım eti kullanarak yemek yapıp satıyorum. Bir kasap, çiğ et satarken, yanında bir yer açıp döner satmaya kalkarsa, satamaz, satmamalı. Bir kasap, dükkanın önüne bir mangal koyup orada köfte yapıp satıyorsa, bu haksız rekabettir. 400 liraya mal ettiği eti kasap bana 550 liradan satıyor. Ama ben o eti 400 liradan satamam. İlgili yasa maddesi diyor ki, çiğ etle pişmiş et aynı yerde satılamaz! O zaman işyerine iki ayrı ruhsat alması lazım; hem kasap ruhsatı, hem lokanta ruhsatı! Dün bir yerde döner yedik; 120 gram olması gereken porsiyonda 150’şer gram yaprak döner yedik iki kişi, birer de ayran içtik ve 420 lira hesap ödedik. Ben bu esnaftan et alıyorum, 550 liraya. Kasap reyonunda sattığı bonfilenin kilosu 1000 lira. O zaman adama sormazlar mı, arkadaş sen bu fiyata bu döneri nasıl satıyorsun? Sen kasapsan kasaplığını yap, köfteciysen köfteciliğini yap! Bakkal da döner, köfte yapıp satarsa, kasap dükkanında peynir satılırsa, beş ayrı dükkanın işini yapılırsa, tek ruhsatla bu işte bir yanlışlık var demektir. Tekrar söylüyorum; çiğ etle pişmiş eti bir arada satamazsın; yasa böyle diyor. İlçe Tarım Müdürlüğü bunlara müdahale etmeli. Bu arada yediğimiz dönerin fişine baktım, acaba çiğ etteki gibi yüzde 1 KDV mi ödüyor diye… Yüzde 10 KDV ödüyor, yani lokanta gibi KDV ödüyor. Belediye buraya nasıl ruhsat verebilir? Belediye zabıtası görmemiş olabilir ama İlçe Tarım, müdahale etmek zorunda. Ya kasap olacaksın arkadaş, ya da lokantacı olacaksın! İkisi bir arada olamazsın! Çok meraklıysan, yan tarafına bir ruhsat alırsın, lokantacılık yaparsın. Hem kasapsın, aynı dolabın devamında peynir ve şarküteri ürünleri, onun devamında dükkanın önünde döner satıyorsun, kilosu 1000 liraya! Oda olarak bu akımın önüne geçmek zorundayız. Ben esnafımın müşterisini, kasap görünümlü köfteciye teslim etmem. 350 kilo döner sattığını söylüyor arkadaş. Biz ne yiyeceğiz? Esnaf taş mı yesin? Sen para kazanacaksın, benim esnafım batacak! Yok böyle bir dünya!”