Politika

Milletvekili İnan, o ziyareti yorumladı: 'Zamanında Kocaoğlu da Aydın Şengül'le gitmişti!'

AK Parti İl Başkanı Bilal Saygılı’nın, İzmir Büyükşehir Başkanı Cemil Tugay ile birlikte Çevre Bakanı Murat Kurum’la görüşmeye gitmesi kadar doğal bir şey olamayacağının altını çizen İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, “Cemil Bey’in bakan beyle görüşmesi kadar doğal ne olabilir ki. Zamanında Aziz Kocaoğlu, Aydın Şengül ile birlikte gitmişti. Tunç Soyer de gitti. Gönül isterdi ki, körfez için yapılan ve tüm İzmir bileşenlerinin hazır bulunduğu toplantıda belediye başkanı da olsaydı” diye konuştu. İnan, körfezin asıl sorumlusunun Büyükşehir olduğunu öne sürdü.

EGEDESONSÖZ – AK Parti Gençlik Kolları Genel Başkanı ve İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, SONSÖZ TV'de, Gazeteci Fatih Yapar'ın programında, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı'nın Büyükşehir Başkanı Cemil Tugay ile birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'u ziyaretiyle ilgili görüşlerini aktardı.

Körfez'in temizlenmesi konusunda da değerlendirmelerde bulunan Milletvekili İnan, sorumluluğun Büyükşehir'de olduğunu, merkezi yönetimin sorunu çözme konusunda katkıda bulunabileceğini dile getirdi.

BAŞKALARININ ELİNDEN TUTMASIYLA BİR ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞAN ERGEN GİBİLER
İl Başkanı Bilal Saygılı'nın Büyükşehir Başkanı Cemil Tugay'la birlikte Çevre Bakanı Murat Kurum'la görüştüğü, ancak o görüşmede milletvekillerinin bulunmadığı hatırlatılan Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, 'Zamanında Aydın Şengül ile birlikte Aziz Kocaoğlu da Ankara'ya bakanlarla görüşmeye gitmişti. Tunç Soyer de gitti. Bir belediye başkanının Çevre Bakanı ile görüşmesinden doğal ne olabilir ki' diye sordu.

İnan, şu açıklamalarda bulundu:

'Ben Gençlik Kolları İzmir İl Başkanıyken dönemin AK Parti İl Başkanı Aydın Şengül, Aziz Bey ile birlikte gittiler, toplantılar yaptılar. Murat Kurum bakanımızın bu şehre yaptıklarını herkes biliyor; deprem konutlarından tutun Göztepe Stadı'na kadar… Bu tip görüşmeler dün oldu, bugün oldu, yarın da olacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımızın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile görüşmesinden daha doğal ne olabilir ki. Devletimizin bakanıdır Murat Kurum. İzmir, ciddi bir körfez kriziyle karşı karşıyadır. Gönül isterdi ki tüm İzmir bileşenlerinin hazır bulunduğu İzmir'deki toplantıda belediye başkanı da olsun, ama olamadı. Bunların önemi yok. Önemli olan CHP ne yapacak?

Tunç Soyer, milletvekillerimizle, bakanlarla bir dizi görüşme yaptıktan sonra iptal davalarının peşinde koştu. Çeşme Turizm Projesi, TOKİ'nin yatırımları, Körfez Geçişi projesi, Kiraz'da hastane yapımının engellemesinde CHP, yumruğunu sıkan tarafı oldu. Bugün AK Parti, 23 senelik iktidarında mega projeleriyle kendini ispatlamış bir partidir. Bunun konforunu da, hiçbir sorumluluk almayan, her şeyi iktidardan bekleyen kurumlar faydalanıyor. Bizim artık AK Parti'nin ne yapacağından çok, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ne yapacağına odaklanmamız lazım. Hükümetten her istediklerini alıyorlar, önleri açılıyorlar ve onların ne yaptığı konusunda bir hesaba çekme açıkçası yok. Son 10 senedir hiçbir şey yapılmadığını açıkça görüyoruz. Hep başkalarını elinden tutmasıyla bir şey yapmaya çalışan ergen çocuk gibiler. Medyanın da magazinsel bakış açısını bırakıp CHP'nin neler yapmadığına odaklanmasının şehrimiz adına yararlı olacağını düşünüyorum.'

SORUN, HEPİMİZİN SORUNU, ANCAK SORUMLULUĞUN BÜYÜĞÜ BÜYÜKŞEHİR'İNDİR
İzmir Körfezi'ndeki kirlilik ve kokuyla ilgili çalışmalarda gelinen noktayla ilgili değerlendirmelerde bulunan İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, şu görüşlere yer verdi:

'Bu haftaya da kokuyla başladık. Kentin üçte ikisi, kokudan rahatsız oluyor. Bu sorun, hepimizin sorunudur. Sorumluluğun en büyüğü İzmir Büyükşehir'indir, asıl Büyükşehir'in sorunudur. Bu konuda sorumluluk almayanlar, kayıtsız kalanlar, hep onlardı. Sorumluluk duygularının olmaması, en küçük bir sıkıntı duymadan topu başkasına atma şımarıklığını da beraberinde getirdi. AK Parti; iktidarlarında doğrudan görev ve yetki alanında olmadığı bir meselede bile çözüm odağı olmayı kendine şiar edinmiş partidir. Sorumluluğumuz olmadığı halde körfez konusunda da burada acaba ne yapabiliriz diye kafa yoruyoruz. İstiyorlar ki, tokmak bende olsun, davul başkasında. Siyaset, hem davulu, hem tokmağı beraber alıp sorunu çözebilmeyi gerektirir. Körfezdeki koku gerçekten çekilmez hale geldi. Diyorlar ki, gelin bu sorunu beraber çözelim! Tamam, diyoruz; çözelim de, sen niye varsın o zaman? 25 yıldır sen ne yaptın İzmir Büyükşehir'i yöneten olarak? Bu sorun, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sorunudur ve bu sorunu çözmekle mükelleftir. Hükümet ancak bu sorunu çözme konusunda katkıda bulunabilir. Bilim kurulu kuruldu. Tespitler yapılmaya devam ediyor. İdari anlamda bir şey yapılması gerekiyorsa da biz üzerimize düşeni fazlasıyla yaparız. İzmir'i bu kokuya mahkum eden, bu kadar oy alıp belediye başkanı oluyorsa, bu sorunu da çözmelidir. Hem Cumhuriyetçiyim diyorlar, hem Atatürkçüyüm diyorlar, sene 2024 oldu… Atatürkçülüğün ve Cumhuriyetçiliğin temsili bu mudur diyorum?'

CHP'NİN EN ŞIMARIK VE HOYRATÇA YÖNETTİĞİ ŞEHİR, İZMİR'DİR
'İzmirliler, lağım kokusuyla yaşamak zorunda değil. Deniz manzarasının bir anlamı vardı. O anlamı da bırakmadılar. 25 yılı bu sorumsuzlukla zayi ettiler. Bahanelerin arkasına sığınmayı artık bıraksınlar. Biz bu bakanlık görüşleriyle birlikte kendilerine görev ve yetkilerini hatırlattık. Sirkülasyon kanalı, arıtma tesisi, yağmur suyu ayrıştırma gibi konularda bakanlığımız titizlikle takibini sürdürüyor. İller Bankası'nda yağmur suyu kanalları başta olmak üzere bekleyen hiçbir kredi yok. Bugünkü belediye başkanı, daha önceki yöneticilerin bu konuda ihmalleri olduğunu her fırsatta dile getiriyor. İzmir çaresiz değil, sahipsiz değil. Siyasette armut piş ağzıma düş olmaz. Tarlada ne kadar izin varsa, harmanda da o kadar sözün olur. CHP'nin, en şımarık ve hoyratça yönettiği şehir, İzmir'dir. Şımarık siyasette prim gördükçe, daha fazla şımarıyorlar. CHP'nin artık İzmir'de şımarıkça davranışlardan uzak durması gerekir. İzmir'i eski haliyle muhafaza etme gayretinin de siyasi tutuculukla eşdeğer olduğunu, CHP'li belediye başkanı da milletvekilleri de görmeli. Gelin, merkezi hükümetle yerel yönetimin birlikte iş yapabileceği ne varsa, onları yapalım diyoruz. Eğer işbirliği yapmazsanız, 1+1, 2 etmez; 11 eder. Kazançları daha fazladır. Ben bunu ilçe belediyelerinde yapıyorum. Belediyelere mektup yolladım, hangi talebiniz varsa, buradayım dedim. Çok da talep geliyor. Eğer ilçenin çıkarınaysa, elimden gelenin fazlasını yapıyorum. Ayağı yere basan öneriler geliştirmeliyiz. Dilruba olayını yaşadık. Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkasına yapma, prensibine sahibim. Neresinden tutarsanız tutun, o kadının sözlerini savunmak, ancak nasırlaşmış dillerin görevi olabilir. Gelin, bu olaya hepiniz tepki gösterin. Nasıl olur da İzmir için çok büyük bir fuar organizasyonunun açılışına onur konuğu olarak alırsınız? Buna tepki gösterince, biz kötü oluyoruz. Siyasette ufku olmayanların, vizyonu olmayanlar, giderler bir küfürbazın arkasına sığınırlar.'