Dış politika uzmanı olmamakla birlikte, 'Yunanistan ve Rumların Enosis Hayali Bitmez-Kıbrıs Nereye?/1', 'Yunanistan'ın Megal-İ İdea Hayali Hiç Bitmez-Kıbrıs Nereye?/2' ve 'Yunanla Dostluk,Ama Nasıl? Kıbrıs Nereye?/3' başlıkları ile kaleme aldığım üç yazımı görüşlerinize sunmak istiyorum.

Yazılarıma başlarken,'Her iki ülke ve halkların dostluktan başka çaresi de yoktur.Çünkü,Türkiye ve Yunanistan aynı enlem kuşağında iki ülke olması yanında Ege Denizi'ni de paylaşmaktadır'şeklindeki temel düşüncemi dile getirmekte yarar görüyorum.

İsviçre'nin Cenevre kentinde 9 Ocak 2017 günlerinde başlatılan Kıbrıs görüşmeleri beni de bir kaç nedenden dolayı yakından ilgilendiriyor.

Birincisi şu:Rodos doğumlu bir Türküm.Son görüşmeler sonucunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti(KKTC)'deki Kıbrıs Türkleri,Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde hakları ve de garanti ile ittifak anlaşmalarının geçerliliklerini kayıp etmeleri durumunda,Rodos,İstanköy ve Onikidalardaki Türkler gibi zamanla asimilasyona tabi tutulacakları biliyorum.

İkincisi;bırakınız Kıbrıs Türklerinin can,mal ve namus güvencesini korumayı, Şükrü Elekdağ'ın çok yerinde tespitiyle Girit-Rodos-Kıbrıs üçgenindeki deniz alanlarının Yunanistan'ın egemenliğine girmesiyle Türkiye de,güneyden kuşatılmış olacaktır.Yeterince bilinmeyebilir;1947 yılında harp tazminatı gerekçesiyle Rodos ve Onikiadalar Yunanistan'a verilirken silahlandırılmama koşulu getirilmişti.Ancak günümüzde durum hiç böyle değil.

Üçüncüsü;1990 yılların ikinci yarısında KKTC'de tarım konularında araştırmalar yapmış ve yetkililere raporlar hazırlamıştım.Bir başka deyişle KKTC'ye bilimsel bir emek vermiştim.

Dördüncüsü ise;KKTC'de çok yakın akrabalarım var.

Bir beşincisi ise şu; 1980 yılların başında doktora sonrası gitmiş olduğum Britanya'nın Galler Bölgesi'nde,günümüzde KKTC Demokrat Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı olan Serdar Denktaş ile bir dernekte görev yapmıştım.Kıbrıs konusuna,babası Rauf Denktaş'ın anlatımıyla vakıf olmuştum.

Bu bağlamda, öncelikle size,son Kıbrıs görüşmeleri üzerine Sözcü Gazetesi'nden Uğur Dündar'ın 18 Ocak 2017 tarihinde duayen büyük elçilerimizden Şükrü Elekdağ ile bir yaptığı söyleşinin satır başlarını aktarmak istiyorum.Belki okuma olanağı bulamamış olabilirsiniz.

Kıbrıs Sorunu'na nasıl bakmalı?

Şükrü Elekdağ şunları söylüyor:

  • 'Mutabakat sağlanmadan harita verilmemeliydi.

Akıncı, anlaşılmaz bir acelecilikle toprak konusundaki önerilerini içeren bir haritayı karşı tarafa vermiştir. Anayasal konularda mutabakat sağlanmadan, toprak konusunda taviz verilmesi fahiş ve akla ziyan bir hatadır!

  • (Türkiye'nin)Müdahale hakkından asla vazgeçmemesi gerekir.

Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasından sonra, Kıbrıslı soydaşlarımıza ve Türkiye'ye yönelebilecek çeşitli tehditler, Türkiye'nin Ada'daki askeri varlığından ve 'Garanti Antlaşması' ile 'İttifak Antlaşması'ndan doğan müdahale hakkının sağladığı caydırıcılıkla önlenebilmiştir. Bu nedenle, söz konusu caydırıcılıktan vazgeçmek, hem Kıbrıs Türk varlığının geleceğini, hem de Türkiye'nin hayati ulusal güvenlik çıkarlarını tehlikeye atmak demektir.

  • Yunanistan ve Rumların Enosis hayali bitmez.

'Enosis' ya da açık deyişle Kıbrıs'ın Yunanistan ile Birleşmesi,bugün hâlâ Rumların ve Yunanlıların gerçekleştirmek için yanıp tutuştukları ortak davadır. Bu bağlamda 1963'te Kıbrıs Türklerini yok ederek Enosis'i gerçekleştirmek amacını güden Akritas Planı unutmamalıdır. Çünkü Kıbrıs'a istikrar ve huzur getirecek bir çözümü, ancak geçmişin deneyimleri ışığında oluşturabiliriz. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpikospos Makarios tarafından kan içici EOKA terör örgütüyle işbirliği halinde 30 Kasım 1963'te uygulamaya konulan bu etnik temizlik planında, Türklerin yerleri ev ev, sokak sokak, köy köy tespit edilmiş ve hangi Rum'un hangi Türk'ü öldüreceği bile saptanmıştı…EOKA Rum ve Yunan liderlerin gözünde kutsal bir nitelik taşır! EOKA'nın anısına Atina'nın merkezine dikilen bir abide düzenlenen törenlerde sapık Enosis hayalinin sıkça dile getirildiği bir mekandır.

  • Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki hak etkinliklerini ve garanti ile ittifak anlaşmalarının geçerliliklerini kaybetmeleri, çok önemli siyasi ve stratejik sonuçlar doğurur.

Bu durum Enosis'i tetikler ve Kıbrıs'ın tamamına el koyan Rumlar, Yunanistan'la entegrasyona giderler. Bunu takiben Rum/Yunan ikilisinin atacağı ikinci adım, Girit‐Rodos‐Kıbrıs deniz yetki alanlarını birleştirmek suretiyle güneyden Anadolu'nun kuşatılması olacaktır. Bu gelişmeler, Yunanistan'ın, Ege'de karasularını 12 mile çıkarmak hususundaki iştahının yeniden kabarmasına yol açar. Fırsat kollayarak böyle bir girişimde bulunduğu takdirde Ege bir Yunan gölüne dönüşecek ve Yunanistan'ın Türkiye'yi hem batıdan, hem de güneyden çevreleme stratejisi gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu şekilde, Çanakkale önündeki Limni adasından başlayarak İskenderun Körfezi'ne kadar uzanan bir stratejik kuşak ile Türkiye çevrelenecek ve Anadolu'nun tüm ikmal yolları kontrol altına alınacak ve Türkiye Anadolu'ya hapsedilecektir.'

Şükrü Elekdağ ,'Yunanistan ve Rumların Enosis hayali bitmez'diye bir tespit yapmıştı. Kıbrıs Rum Parlamentosu,O'nu hemen haklı çıkardı.

13 Şubat 2017 tarihli gazete haberlerine göre Kıbrıs Rum Parlamentosu,kilise önderliğinde 1950 yılında yapılan Enosis'in bütün okullarda kutlanması kararını aldı.Yine 17 Şubat 2017 tarihli gazeteler de Kıbrıs Rum Lideri Nikos Anastasiadis'in KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile yaptığı görüşmede Enosis kararını savunduğu ve kapıyı çarparak masadan ayrıldığını bildirdi.