Elbette iyi değiliz!
Atatürk'e bu denli saldırının olduğu bir dönemde nasıl iyi olabiliriz ki?
Olsak olsak, kızgın, şaşkın ve hırçın oluruz.
Eskiden din görevlilerinin toplum içerisinde çok ayrı bir yeri vardı.
İnansın inanmasın, dini bütün veya Cuma'dan Cuma'ya, mevlitten mevlide dini yaşantı sergileyenler arasında çok itibarlı kişilerdi.
Neden?
Çünkü toplumumuzu derler toplar, aşırılıkları engeller, kavgaları durdurur, küskünleri barıştırır, herkesi uyumlu ve ahenkli bir çerçevede tutarlardı.
Kin, nefret ve çatışma içeren söylem ve eylemlerden uzak durur ve insanlarımızı da uzak durmaları için uyarırlardı.
Şimdi ise hangi değerimize saldırılacak diye düşünüyoruz!
Yok yok, biz bunu kabul etmiyoruz.
Hele hele Milli değerimiz Atatürk'e ima yoluyla bile olsa hakaret edenleri asla affetmiyoruz, hele hele iftira edenleri...
Bu vicdanımızın sesidir.
Mustafa Kemal Atatürk bizim kırmızı çizgimizdir.
***
Nihayet beklenen günler geldi. Güneş doğdu, kara göründü.
Son kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar insanlarımızı, çocuklarımızı ve en çok da esnafımızı sevindirdi…
Bazı esnaflarımız hala buruk… Kahvehaneler ve bazı tip lokantalar…
Bu gibi işletmelerin saat 21.00'da kapanması iş yapabilme kapasitesini yüzde yetmiş düşürür oysa…
Onlar da son derece şikayetçi bu durumdan.
Müzik ve eğlence sektörü de açıklamadan istediğini alamayanlardan...
Ortak bir tepki ve söylem birliği olacaktır diye düşünüyorum.
***
Geçiyor mu bilmiyorum ama bu hastalığın sebep olduğu etkileri öyle kolay kolay atlatamayacağız.
Özellikle çocuklar ve gençler üzerinde önemli psikolojik etkileri oluştu.
Çocukluk ve gençlik toplumsal etkileşimin en yoğun olduğu yaş evreleri.
Evlere kapandılar, bilgisayarlara hapsoldular ve telefonlarda boğuldular.
Okul yok, arkadaş yok, birlikte bir şeyler yapmak yok, paylaşma yok ve sosyal şuur yok...
Yalnızlaşmış bireyler olmaya hızla ilerliyorlar…
Bu hastalıktan bir an önce kurtulmalı ve normal insanlar olmalıyız. Hem de daha fazla gecikmeden.
***
Salgının çıtasını yükselttiği en önemli alan da 'dijital alan'…
İnsanların en fazla harcama yaptığı gıda ve giyim çok yüksek oranda artık dijital platformlardan sağlanıyor.
Mağazalara, marketlere ve restoranlara rağbet bu noktada azaldı.
Veriler böyle.
E-Ticaret alanında faaliyet gösteren firmaların normal zamanlarda öngördükleri 10 yıllık büyüme hedefi Pandemi sebebiyle 1 yıla düşmüş…
Büyük mesafe almışlar…
Yollardaki moto-kuryelerin artışını sizler de fark etmişsinizdir. Bu gözle görebileceğimiz bir veri. Gerçek hacmi ise bu e-ticaret şirketlerinin cirolarından görebilirsiniz.
Bu sisteme adapte olmak lazım.
Dünyayı iyi anlamak ve kavramak zorundayız. Değişen iş alanlarını, yükselen kazançları ve sektörleri iyi belirlemeli ve potansiyel güçlerimizi o alanlara sevk etmeliyiz.
Belki yeni meslek lisesi bölümleri…
Bu da devletlerin işi.