Sakin olma ve sinirlerine hakim olma tavsiyesi hem Eşbaşkan Erdoğan'a hem de tüm AKP'li dostlara.
AKP'liler yazdıklarıma kendilerince sert tepkiler vermeye başladılar!.
Hele bir durun, bunlar daha iyi günleriniz.
Bu seçim ne 2002'ye ne de 2007'ye benzemeyecek. Bu seçime AKP, 'Mağdur' olarak değil, 'Zalim' olarak giriyor. İnsanlar haksız yere hapislere atılıyor, ekmek paralarını arayan işçiler, eşit yarışma haklarını arayan öğrenciler Polis tarafından hem sopadan geçiriliyorlar hem de biber gazı banyosu yaptırılıyorlar!.. Ama Diyarbakır-Ergani'de Türk Bayraklarını indirip, çiğneyip yakıyorlar. Hakkari-Yüksekova'da görevli Polis, Kürtçü-Bölücüler tarafından linç ediliyor, yol kenarına öldü diye atılıyor. Bu olaylar esnasında ve sonrasında bir kişi bile tutuklanmıyor!.. Şanlı Orduyu, Zanlı Ordu haline getirdiniz.
Bunlar sizin canınızı acıtmıyor mu?
Asker-Darbe-Ergenekon masallarına artık inanan kalmadı. Türbanı istismar edecek kimse itibar etmiyor. Türbanlı adayı seçilmeyecek 13. Sıraya koyan AKP yönetimine söyleyecek lafınız yok mu? Türk Milletinde 'AKP kalırsa, Kürdistan kurulur' düşüncesi iyice yerleşti. Ülke bütünlüğüne önem verenler AKP'den desteklerini çekmeye başladı.
İşsizlik gittikçe artıyor. AKP'ye oy veren Çiftçi-Köylü-Esnaf-Emekli-İşçi-Memur-Dar Gelirlilerin durumları daha iyiye gitti mi? Borçları arttı mı, azaldı mı? AKP'ye oy verenler, Müslümanların Milyonlarca Euro parasını dolandıran Deniz Fenercilerinin Türkiye'deki isimlerini öğrenmek istemezler mi? Bir cemaatin, Türkiye'nin kaderi ile oynaması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bu sorulara sakince düşünerek cevap vermek gerek. Bu ülke bizlerin çocuklarımızın, torunlarımızın. Hassasiyetimiz bu yüzdendir. Benim siyasette bir beklentim yok. Bazıları için çok önemli olan mevki ve makamlar benim için mazi oldu. Benimle ilgili kimin kafasında bir soru işareti varsa, her yazımın altında mail adresim ve cep telefonum var. Sorun cevap verelim…
Gelelim asabi ve kabadayı Eşbaşkan'a;
İki senedir defalarca Eşbaşkan Erdoğan'a bir büyüğü olarak tavsiyelerde bulundum. Fakat yaramaz çocuklar gibi, bir kulağından giriyor, diğer kulağından çıkıyor. Bağırmak, efelenmek artık politikanın ve gelişmiş demokrasilerin lisanı değil. Eğer kafanızda güçlü fikirleriniz varsa, kendinizi iyi yetiştirdiyseniz bağırmadan, insanları kırmadan da tezlerinizi kabul ettirebilirsiniz.
Doğrusu ve güzeli budur. Böyle yaparsanız hem dünyada hem de ülkenizde itibar görürsünüz. Görevden ayrıldıktan sonra bile hatırınız ve görüşleriniz sorulur.
Ama önce efelenir, adamlara fırça atarsanız ve hemen arkasında adamlardan yardım istemek için araya aracılar koyarsanız, ne delikanlılığınız kalır, ne de civanlığınız…
Bir örnek verelim; Marmara Gemisinin açık sularda İsrail Askerleri tarafından basılıp, 9 vatandaşımızın öldürülmesi üzerine, Eşbaşkan Erdoğan İsrail'i 'Terörist Devlet ' ilan etti ve İsrail, özür dilemeyip tazminat ödemedikten sonra ilişkilerimiz eskisi gibi olmayacak, dedi. Bunu hepimiz hatırlıyoruz değil mi?..
Peki İsrail, Türkiye'den özür diledi mi? Ölen ve yaralananların ailelerine tazminat ödedi mi? Hayır..
O zaman ne oldu da Cumhurbaşkanı Gül, 01 Nisan 2011 tarihinde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez'e altın yaldızlı davetiye gönderip , İstanbul'a çağırdı? Ey AKP'liler ne oldu Eşbaşkan'ın fırçaları, efelenmeleri?. Böyle yaparsanız, Türkiye Başbakanı olarak alay konusu olursunuz. Siz bugün varsınız, yarın yoksunuz, olan Türkiye'ye olur ve bu bizi yaraladığı gibi, sizleri de yaralar…
Evvelki gün Avrupa Parlamentosunda Eşbaşkan Erdoğan yine esti, yağdı. İlk an çoğumuzun hoşuna gitmiş olabilir, Türk seçmenine şirin görünebilirsiniz. Peki ya sonra!..
AB Parlamentosuna ve komisyonlarına defalarca katıldık. Dostlarımız var. Bugün aradılar. Söyledikleri şu oldu; 'Başbakanınız Erdoğan'ın sinir sistemi iyi değil. Buraya tüm ülkelerin liderleri gelir, konuşurlar, görüşlerini anlatırlar. Fakat şimdiye kadar, bir İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, bir de Başbakan Erdoğan böyle kırıcı üslup ile konuştular ve hiç hoş olmadı…'
Eşbaşkan Erdoğan, azınlıklarla ilgili bir soruya şöyle cevap verdi;
'Azınlıkların Türkiye'deki teminatı benim!...'
İyi niyetle ve bilmeden söylenen bu sözü, bir Avrupalıya, demokrat bir kafaya anlatamazsınız. Çünkü demokratik ülkelerde 'kişilerin kendilerini teminat göstermeleri' olamaz. Bu tip teminatlar, İran'da olur, Suudi Arabistan'da olur, Kaddafi'nin Libya'sında olur, Esad'ın Suriye'sinde olur ama demokratik ülkelerde olmaz. Çünkü demokratik ülkelerde kişilerin ve kurumların tek teminatı 'Hukuk Devleti'dir.'
Demokratik bir ülkenin lideri, 'Hukuk Devleti' ilkelerini çiğneyip, yasaların yerine kendini teminat olarak gösteriyor ve bunu Avrupa Parlamentosunda dile getirebiliyorsa, o ülkede kimsenin yarını garanti değildir.
Bugün suçsuz insanların başına gelen sıkıntılar, yarın sizlerin başına gelmesin. Kavgamızın ve mücadelemizin nedenini anlayabildiniz mi, AKP 'ye oy veren dostlar?