Sayın Demirel'in deyimiyle 'fikir fukaralığına' tutulan Eşbaşkan-Başbakan'ın aynı zamanda 'belge fukarası' olduğu ortaya çıktı.
CHP Genel Başkanı'nın sakin, telaşsız ve kendine güvenen tavrı karşısında 'vücut kimyası' bozulan Eşbaşkan-Başbakan, aradığı belgeleri bulamayınca, henüz kendisinin dahi doğmadığı zamanlara yelken açtı!
Türk Kurtuluş Savaşının ikinci adamı İsmet İnönü'nün 1940-45 yıllarında ki icraatlarını hedef seçerek, onun üzerinden 2011 yılının CHP'sini vurmaya çalışıyor!...
İyi de, hani 'Türkiye Hazır, Hedef 2023' sloganını dağa taşa yazdırmıştık!.. Lüks salonlara parti örgütünü ve belediye işçilerini doldurup 'Simülasyon' yapmıştık. Ne oldu da, bize 12 yıl ilerisini gösterirken, 71 yıl geriye gittik?.. Acaba yine Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan'ın camı mı bozuldu, pusulası mı şaştı?..
Hedefimiz 2023'tü, istikametimiz 1940 oldu!...
Türkiye'nin çeşitli yerlerinde yaşayan, her biri 'siyaset bilgesi' olan 'çarıklı erkanıharp' dediğimiz dostlarım var ve onlarla gurur duyarım. Her biri canlı tarih gibidirler. Tahminleri kolay kolay şaşmaz.
Biri de Diyarbakır'da oturur. Baba yadigarı 84 yaşındaki bu dostuma Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan'ın niçin böyle davrandığını sordum;
'Bak evlat, bu çocuk zor durumda.(Çocuk deyimi onundur ve Tayyip Bey'i kast ediyor) Buralarda konuşulan bunun, ya birilerine tutamayacağı bir sözü vardır, ya da bunun bir açığını birileri yakalamıştır. Onun için ters işler yapmaktadır. Telaşı bundandır. Yoksa, Mustafa Kemal Paşanın silah arkadaşlarına hakaret etmenin, kimseye fayda getirmeyeceğini sokaktaki bebeler bilir' dedi..
Avcıların kullandığı güzel bir deyim vardır;
'Şaşkın ördek, suya dibiyle dalarmış' diye. Ne diyelim, Allah kimseyi şaşırtmasın…
Türkiye'nin kaderini, rejimini, demokrasisini, çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren çok önemli bir seçime doğru son sürat gidiyoruz. Demokratik geleneklere, hukuka, evrensel ahlak kurallarına uymayan, olmayacak işler oluyor.
1973 seçimlerinden bu yana tüm seçimleri yaşadım, ben böyle rezillik görmedim…
Eşbaşkan-Başbakan'ın Remzi Gür ile olan bir konuşması yayınlanıyor(20 gönder, 25 gönder,diye) kaseti yayınlayan hemen bulunuyor, derhal hapse atılıyor, adamcağız 1 yıldır içerde. Kaset iftira değil, gerçek, ama kasetteki Eşbaşkan-Başbakan olunca cemaatin istihbaratçı polisleri hemen devreye giriyorlar. Hayati Yazıcı isimli Bakan adına biri e-mail atıyor, hemen yakalanıyor!..
Türk Ordusunun Generalleri, Bilim adamları, Profesörler, Gazeteciler elektronik sahtecilikle hapse atılıyorlar, yıllardır işkence altındalar kimsenin gördüğü yok…
Abdullah Öcalan takma adlı Artin Agopyan ile AKP Hükümetinin yaptığı anlaşma gereği, Demokratik Özerkliği gerçekleştirilecek, çifte bayrağı kabul edecek, Türklük sözcüğünü anayasa'dan çıkaracak, ve sonunda Türkiye'yi bölecek yeni anayasanın rahatça yapılabilmesi için MHP'nin TBMM'ye girmesinin engellenmesi gerekmekte !...
Hal böyle olunca aylar yıllar önce çekilmiş kasetler, 'Papelist Ülkücü Eskileri' kullanılarak piyasaya sürülüyor. Üstelik bir tane de değil, onlarca. Hükümet, MİT, Polis istihbaratı bir türlü yapanları bulamıyor!...
Hiç düşündünüz mü?
*Yıllar, aylar önce son derece profesyonelce ve titizlikle çekilen bu kasetler niçin zamanında değil de seçimlere günler kala yayınlanıyor?
*İçinde Devletin eli olmadan bu kadar ustaca bir operasyon yapılabilir mi?
*Eşbaşkan-Başbakan ve Hayati'nin kasetlerini çekenler hemen bulunuyor da, bunları çekenler, yayanlar neden bulunamıyor?..
*Aile hayatına bu kadar önem veren AKP Hükümeti kendi Bakanları, Milletvekilleri arasında nikahsız yaşayan iki-üç eşli kişileri niçin görmezden geliyor da, gözlerini MHP'lilerin uçkurlarından ayırmıyor?..
Ben yine nasihatimi edeyim, ağabeylik görevimi yerine getireyim de, Eşbaşkan-Başbakan ister dinlersin, ister dinlemesin. Ne de olsa devir onun devri. Astığı astık, kestiği kestik…
' 10 tane, 20 tane kaset çekilip yayınlansa da, istenirse dizi film çekilip 24 saat canlı olarak yayınlansa da, Türk Milleti meclise girecek PKK'nın siyasi kanadı BDP'li milletvekillerinin karşısına en az 120 tane MHP'li milletvekili dikecektir. Çünkü 12 Haziran seçiminin artık partiler arasında değil, Türk Milleti ile bölücü örgüt - AKP arasında yapılacağı anlaşılmıştır.. Bunu dağdaki çoban da biliyor, daha önce seçime katılmayan 10 Milyon kişi de biliyor. Bu yüzden efendice herkes kaderine rıza gösterecek, milletin kararına saygılı olacaktır. İnsanların ah'ını alanlar, zulüm yapanlar, kul hakkı yiyenler kendilerini bekleyen kadere mutlaka kavuşacaklardır…'