HABERLER>GÜNCEL
3 Mart 2022 Perşembe - 12:50

TMMOB İzmir: İş cinayetleri kader değildir!

İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü ile ilgili basın toplantısı düzenleyen TMMOB İzmir İKK iş cinayetlerinin kader olmadığını vurgulayarak “Gerçekleşen iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğu bilinmektedir. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz göre göre “geliyorum” demekte olan facialara son vermek mümkündür. Bunun için önce insan hayatını ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.” açıklamasında bulundu.

TMMOB İzmir: İş cinayetleri kader değildir!

EGEDESONSÖZ- TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ nedeniyle basın toplantısı düzenledi. İzmir Mimarlık Merkezi’nde yapılan açıklamada basın metnini okuyan Dönem Sözcüsü ve Maden Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Aykut Akdemir, tüm çalışma alanlarında iş güvenliği önlemlerinin artırılması, bağımsız denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması için mücadele vermeye sürdüreceklerini açıkladı.

İlk olarak Rusya’nın Ukranya’ya yönelik müdahalesine değinen Akdemir “Bitmek bilmeyen salgın, art arda yaşanan afetler ve tüm acımasızlığıyla devam eden savaşın gölgesi altında geçirdiğimiz bu günler, insan sağlığının ve hayatının ne kadar önemli olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatıyor. İnsan yaşamına ve insanlığın ortak geleceğine olan tüm saygı ve inancımızla savaşsız ve sömürüsüz bir dünya dileğimizi bir kez daha haykırıyoruz.” dedi.

Okunan ortak basın metni şu şekilde:

Bundan tam 30 yılı önce, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği maden kazası, ülkemizin en büyük maden facialarından biri olarak tarihe geçmiştir. Ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, insan hayatının, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihi TMMOB tarafından “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir.

Yaşanan onca acıya, yaptığımız tüm uyarılara rağmen gerekli önlemler alınmadığı, yapılaması gereken düzenlemeler yapılmadığı için aradan geçen 30 yılda on binlerce kişi, evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. Bu kayıplar her geçen yıl ne yazık ki daha da artıyor. Basına yansıyan haberlere göre 2021 yılında işi başında hayatını kaybeden emekçilerin sayısı en az 2 bin 170 olarak tespit edildi. Basına yansımayan, habere konu olmayan daha çok sayıda iş cinayetinin olduğunu hepimiz biliyoruz.

Emek sömürüsünü derinleştiği; esnek, güvencesiz istihdamın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği 20 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir.

Madenlerde, inşaatlarda, tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan facialar toplumda derin acılar yaratmaktadır. ILO verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır.

Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir.

Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.

İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek aleyhine politikaları yatmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin düzenlemelerde sendikalar, meslek örgütleri ve bilim insanlarının görüşlerinin dikkate alınmaması sorunu her geçen gün derinleştirmektedir

Mevcut yasal çerçeve, işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye çıkarlarını gözeten konumdadır. Siyasi iktidar, mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. Çünkü insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır.

Devletin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki bu çarpık konumlanışı nedeniyle, devletin ve işverenin sorumluluğunda olması gereken pek çok şey İş Güvenliği Uzmanlarının omuzlarına yüklenmektedir. Danışmanlık hizmeti olarak verilmesi gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği, ülkemizde yasaların da yol vermesi ile bir suçlu yaratma olayına dönüşmüştür.

İş güvenliği uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen işverenlerin almadığı önlemler sonucu yaşanan ölüm, kaza gibi durumlarda dahi meslektaşlarımız günah keçisi ilan edilmekte, kazaların asli suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmakta, hatta hapis cezaları verilebilmektedir. Yapılması gereken şey, bu çarpıklığın düzeltilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak ayırmayan, tedbirleri almaktan kaçınan, bu tedbirlere işgücü ve maliyet hesabıyla yaklaşan işverenlerin de yaşanan kazalardan ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulacağı bir işleyişe geçilmesidir.

İşverenlerin temel sorumluluklarından kaçtıkları, kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koydukları bir çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağı açıktır.

Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Hendek Patlaması davasında görülmüştür. 7 Kişinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı bu patlamada işyeri sahiplerine olası kasttan ceza verilmemiş olması kamu vicdanını yaralamıştır.

Emeğe ve emekçiye düşman olan bu sistem sermayenin sınırsız sömürü düzenin bir sonucudur. Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları, kayıt dışı çalışmaya izin veren politikalar ve bunun sonucu oluşturulan mevzuat ile sorunlu bir sistem üretmiştir. İş cinayetlerini seyrederek olan biteni kadere, fıtrata bağlayan açıklamalar yapan siyasi iktidar bu sistemi korumak üzere yoğun çaba sarf etmektedir.

Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde emekçilerin ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.

Gerçekleşen iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğu bilinmektedir. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz göre göre “geliyorum” demekte olan facialara son vermek mümkündür. Bunun için önce insan hayatını ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.

Bizler, her 3 Mart’ta olduğu gibi bugün de iş cinayetleri ile mücadele etmek için sesimizi yükseltiyoruz. Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız, mesleğimiz için sesimizi yükseltiyoruz. Tüm ülkede, tüm çalışma alanlarında iş güvenliği önlemlerinin artırılması, bağımsız denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.

 
Çiğlili babalar sertifikalarını aldı
 
Lavrov'dan 'nükleer savaş' açıklaması
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Engellere bel bağlamadı... Yürekli annenin son arzusu!
İzmir'in Urla ilçesinde yaşayan Fitnat Tepedelen, 22 yıl önce evlat edindiği, ...
Yarın okullarda tatbikat yapılacak
Bakan Süleyman Soylu, yarın 81 ildeki tüm okullarda tatbikat yapılacağını açıkladı.
Ege'de e-muayene dönemi!
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Hastanesi tarafından geliştirilen ...
 
Eski bakan dolandırıcıların kurbanı olmuştu... Kabus dolu 20 günü anlattı!
Telefon dolandırıcılarına yarım milyon lira kaptıran, yaklaşık 15 milyonluk ...
Flamingolara JES tehdidi!
Sanayi kuruluşlarının baskısı altında olan Aliağa’da şimdi de jeotermal ...
Kayıp Iraklı Sally olayında zanlı ile ilgili yeni gelişme
Eskişehir'de, Iraklı Sally Ali Challab Al-Abbood'u (20) evinde öldürüp, ...
 
YÖK Başkanı barajsız üniversiteyi anlattı
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, üniversiteye girişte yeni uygulamanın ...
Mehmet KARABEL yazdı... Zirveden ölümün eşiğine!
Mehmet KARABEL yazdı... Zirveden ölümün eşiğine!
İzmir'e kaçan dolandırıcılar tutuklandı!
Muğla'nın Bodrum ilçesinde, "nitelikli dolandırıcılık" iddiasıyla gözaltına ...
 
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İran’da yeniden Türk başkan!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Sensedim - 266 Gün
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Atatürk’ün, Çeşmeliler ile ilk teması...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Kalbi güzel kötü adam!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Köprü üstü kalabalık
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çocuk istismarı
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Ormanlarımız yanar gider!
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
İnsan insanı yakar mı?
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Türk Milleti!!!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva