Taşkın’dan Soyer’e “bildiri” desteği: Yenilgiyi dert edindi!

EGEDESONSÖZ – CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Taşkın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşmesi, “siyaset belgesi” adı altındaki bildirisi ve seçim sürecinde hakkında yapılan eleştirilerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Egedesonsöz’e konuşan Taşkın, Tunç Soyer’i son derece samimi bulduğunu, seçim biter bitmez başlattığı çalışmaların kıymetli olduğunu anlattı, “Tunç Bey’in ifadeleri, doğru ifadeler. Kıymetli bir yazıydı. Ekrem Bey ile görüştü ama bu kurultay için hesapları var anlamına gelmiyor zaten. Görüş alışverişinde bulundukları ortada” ifadelerini kullandı. Fatih Yapar, Mehmet Karabel, Muhittin Akbel ve Metehan Ud’un sorularını yanıtlayan Taşkın, başka konularla ilgili görüşlerini de dile getirdi.

BANA KARŞI GÖSTERİLEN TEPKİYİ NORMAL VE HAKLI BULUYORUM, ÇÜNKÜ
İzmir’den aday gösterilmesinden dolayı gelen tepkilere hak verdiğini belirten CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Taşkın, “İstanbul’dan aday olmayı çok isterdim” itirafında bulundu ve şu değerlendirmelerde bulundu:

“2011’den beri CHP’liyim. Bizle beraber o kadar fazla arkadaş İzmir listemizden gösterildik ki, oluşan tepkiyi ben normal ve haklı buluyorum. Demokrat Parti'ye iki, Gelecek ve DEVA’ya birer kontenjan verildi. Normalde birinci sıralar kontenjana ayrılırdı. Toplam olarak baktığınızda bu kadar vekili ittifaka vermekle ve bizi de İstanbul'dan buraya gönderirken de tepki oluştu. Ben bu tepkiyi hiçbir zaman anormal görmedim. AKP mesela çok omurgasız bir parti. Burada İzmir'de Atatürkçülük üzerinden bize yüklendi. Diyarbakır'da başka bir dil kullandı. Yozgat'ta en milliyetçi, Edirne'de en batıcı. Biz en azından her yerde aynı şekilde konuştuk. Bence kota olarak sadece Gökçe Gökçen ve ben buraya gönderilseydik, bu kadar yoğun eleştiri olmazdı artı ittifaklar olunca sarsıldı. İnsanlara, bunu eleştirmelerinin doğal olduğunu söyledim. Onca eleştiriye rağmen örgüt Kemal Kılıçdaroğlu'nun sonuna kadar arkasında durdu İzmir'de. Örgütümüz sonuna kadar çalıştı, beraber gezdik bütün İzmir’i. İzmir'de yüzde 67 oy aldık. Birinci bölgede çok ciddi kaybımız yok. İkinci bölgede TİP kaynaklı bir kayıp vardı, toparlanabilir bir şeydi. İkinci turda toparladık. Ama ben İstanbul birinci bölgede bütün hazırlıklarımı yapmıştım. Bekleyen arkadaşlar vardı. İlçeyi toparlarız, belediyeyi alırız diye. Olmadı, buraya İzmir’e gönderildik. Keşke İstanbul'da olsaydım. 45 gün çok çalıştım. Her ilçede her görevi yerine gittim. Ekstra görevler tanımladım kendime. Kimse yan gelip yattı demesin diye. Çünkü herkesin gözü üzerimdeydi. Biz Devrim Barış Çelik birinci bölgeden çıksın diye uğraştık. Yoksa bizim yerimiz garantiydi. Sekizi çıkaramadık. Ama çok uğraştık. İzmir itirazın kurumsallaştığı bir kenttir. İtiraz kültürünün kurumsallaştığı bir kenttir. ‘Siz beni niye sorguluyorsunuz?’ diye çıkışmadım hiç. Vatandaş sorgulayacak tabii ki. Ben onların sorularını yanıtlamakla yükümlüyüm. İtiraz kültürünün olması bu kentte çok iyi bir şeydir. Kendisi çok çok özgün kılıyor. Bir üniversite öğrencisi İzmir'e geldiğinde İzmir'de yaşamak istiyor. Tabii kiralık ev bulabilirse! Bir de Eskişehir var, İzmir gibi. Gençler zenginleştiriyor bu iki kentimizi.”

BEN HEP SAHADAYDIM AMA O AKTÖRLERİN HİÇBİRİ SAHADA GÖRMEDİM
Yüksel Taşkın adı üstünden AK Parti’nin tamamen adının üstünden siyaset yaptığını, aynı şekilde Muharrem İnce ile Ümit Özdağ’ın her söylemlerinde Yüksel Taşkın adından yola çıktığını hatırlattı, “Çok büyük haksızlık yaptılar bana. Ama bütün bu aktörlerin hiçbirisi sahada yoktu. Ben her gün sahadayım. AK Partililer, benim için adayınız niye sahada gezmiyor bile dediler” ifadesini kullandı. Taşkın, eleştirilere cevap verdiğini, il örgütünün kendisini anlatmaya çalıştığını belirterek, şunları söyledi:

“Ben her gün sahadaydım. Gittiğim her ilçede ADD'ye gittim. Özellikle gidiyorum da. Subay Derneği varsa subay derneğine de gittim. Ben sahadaydım. Mehmet Ali Çelebi'nin montaj video yapmanın dışında hiçbir sahada izi yoktu. Dolaşamadılar. Dolayısıyla ben kendi açımdan bu süreci partime mümkün olan en zararsız şekilde yürütmeye, en büyük katkıyı koymaya çalıştım. Benim üzerimden bu kadar yoğunlaşılması tabii ki çok talihsiz bir şey. Eşim çok etkilendi. Söylemler, siyasi nezaketi aştı, şirazeden çıktı. Benim yerimde başka birisi olsaydı öfkelenirdi, sert tepki verirdi. Ben kendi seçmenime mesajımı verip işime baktım. Mesela Canan Kaftancıoğlu örneğine bakın. Üç yıl boyunca bu kadının üzerine trolllerin yapmadığı şey kalmadı. İnanılmaz yüklendiler. Dimdik durdu. Trol stratejileri de başta belki etkili oluyor ama sonra insanlar yavaş yavaş alışıyor. Ben kendimle ilgili İzmir'de kendi hakikatimi kendim inşa edeceğim. Yani siz beş yılın sonunda şunu diyeceksiniz; bu adam böyle bir adammış veya hayırsız çıktı, ortalarda yok! Hakikatimi kendim inşa edeceğim. Siyaset artık Türkiye'de sosyal medyada çamur üzerinden gidiyor. Yahudi kökenli Roni Marguiles diye biri öldü; seversiniz sevmezsiniz. Ama adam ölmüş! Altına düşen yorumlara bakıyorum, üzülüyorum. Ölene dahi bir medeniyet kaybı var. Medeniyet düşmanına dahi nezaketle davranmayı siyasette gerektirir. Biz zaten düşman kaybı kullanmayız hiçbir zaman. Rakip kararını kullanıyoruz. İzmir bu dönemki AKP'li vekilleri çok o anlamda şeyler. Ben onlara trol vekil diyorum.”

TUNÇ BAŞKAN’I SON DERECE SAMİMİ BULUYORUM
CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İstanbul’a giderek Ekrem İmamoğlu ile görüşmesiyle ilgili düşüncelerini de anlattı. Soyer’in bu buluşmayla ilgili açıklamalarını da değerlendiren Taşkın, şu görüşlere yer verdi:

“Tunç Başkanı çok samimi buluyorum. Şöyle bir çabaya girdi Tunç Bey, hemen seçim biter bitmez. Yeni bir şeyler yapmazsak, yeni bir şeyler söylemezsek, halktaki kırgınlığı, öksüz kalma duygusunu seçmendeki travmayı gidermezsek, bundan zarar görürüz, dedi. Hepimiz kazanacağı diye bekliyorduk. Travma yaşadık. Tunç Bey de cesaretle bu sorunla yüzleşmeden o insanların yanında durmazsak sıkıntı olur diye ortaya çıktı. Eski alışkanlıkları terk etmemiz lazım diye de samimi bir entelektüel arayışta bir de yazı yazdı. Kıymetli de bir yazıydı. Ekrem Bey'le görüştü ama kurultay için hesapları var gibi bir yerde durmuyor zaten. Görüş alışverişi yapabilir sonuçta. Yani ben Tunç Bey'in bizim için bir kazanç olduğunu düşünenlerdenim her zaman. Hiç de O’na yanaşmak, yakınlaşmak gibi bir derdim yok. Ben buradan gördüğümü söylüyorum. Gayet düzgün bir entelektüel, vizyonu olan birisi. Elindeki kaynakları da optimum kullanmaya çalışıyor İzmir için. Ve seçim yenilgisini de kendine dert ediyor yani. Tam bir partili.”

TÜM BELEDİYE BAŞKANLARI TUNÇ BEY’İ ÖRNEK ALSIN
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in önümüzdeki yerel seçimlerde yeniden aday gösterilip gösterilmeyeceğiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Yüksel Taşkın, “Aday olsun diyenler var, olmasın diyenler var. Parti’nin O’nu aday göstermeyeceğini söyleyen var” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“MYK’da sosyal politikalardan sorumluydum, biliyorsunuz. İzmir'e çok geldim. İzmir'in sivil toplumu çok üretken, kent konseyleri çok üretken ve sosyal politikalar bakımından Tunç Bey'in kadrosu, mahalle odaklı sosyal hizmet anlayışı sergiledi. Pandemide ciddi işler yaptılar. Müzisyenlerle ilgili ilk yaklaşımı onlar gösterdiler. Yakından takip ettim. Bir de belediye makyajı olmayan, kalıcı işlere ciddi paralar ayırdı. Örneğin bu yaşayan Körfez konusuna, 11 milyarın üzerinde para aktarıldı. Aynı para Buca metrosu için de özkaynaklardan çıkarıldı. Yeniden aday olmak, bu adamın doğal hakkı. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kredi notu AAA'dır, Hazine’nin ise B eksidir. İzmir Büyükşehir'in yani her yerden kredi alabilir aslında. Kredibilitesi yüksek. Peki kim engelliyor bu kredileri? Bir de bir partinin aynı zamanda genel başkanı olan Cumhurbaşkanı. Ve ona bağlı bakanlıklar. Buna rağmen bu kişi ben yapamıyorum, edemiyorum, diye pes mi ediyor? Hayır, öz kaynağından Buca metrosunu yapıyor. Özkaynaklarından körfezi temizlemeye çalışıyor. Popülist bir siyasetçi şöyle bakar, ‘körfezle ne uğraşacağım. Makarna dağıtayım, işte şunu yapayım, makyaj işi yapayım’ diye bakar. Öyle bakmıyor Tunç Bey. Öyle bakmaması da saygıdeğer bir şey diye düşünüyorum. Hani ben tekrar İzmir'de Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görmek ister miyim Tunç Soyer’i? Evet; görmek isterim. Yetkili kurullar karar verecektir tabii ki buna. Ben başarılı buluyorum. Sosyal demokrat bir zihniyeti içselleştirdiğini düşünüyorum. Örneğin Kültürpark'la ilgili diyelim TMMOB ile yan yana geliyor. Onların itirazlarını alıyor, görüşlerini alıyor. Onlarla aynı masada oturuyor mu? Oturuyor! Bence bu çok önemli. Biz Türkiye'de bunu beceremiyoruz. Aynı masada oturup aynı kentin bileşenleri, paydaşları olarak çalışma kültürü var mı? Tunç Bey'de var. Evet; bu çok kıymetli bir şey. Yaptıkları iyi birer örnektir. Tüm belediye başkanları da Tunç Bey’i örnek alsın.”

 

İZMİR SERMAYESİ, İKTİDARA YAPIŞTIĞI İÇİN ZENGİNLEŞEN SERMAYE DEĞİL
Yüksel Taşkın, Alsancak Limanı’nın satış kararıyla ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Atatürk döneminde borcu kuruşu kuruşa ödenen Alsancak Limanı’nın satışı konusunda ses çıkarmak gerektiğinin altını çizen Taşkın, şu görüşlere yer verdi:

“Alsancak Limanı ile ilgili çok önemli bir eylem vardı, o eyleme katıldım. Bu işin peşini bırakmamak lazım.  Erdoğan'ın Körfez ziyaretinde, ‘cebimde Alsancak Limanı’nın satışı da var’ diye rivayetler var. Ses çıkarmak lazım. Ya o liman işi çok tatsız. Çoktan bir firmaya verildi gibi iddialar geliyor. Bu defa köpürtmeleri tesadüf değil diye düşünüyorum. Ama oranın geniş arazisine bakarsanız sadece arazi için oraya girmek isteyecek çok firma olur. Arka taraftaki Elektrik fabrikasını da dâhil ettiğinizde çok ciddi bir yer haline geliyor. Bırakın limanı, sıfırdan bir iki dikey mimari çevirseniz bile veya dört parçaya bölüp bir tarafı liman, bir tarafı başka bir şey gibi de ilgilenebilirler. O yüzden elimizde kıymeti, ne varsa satıyoruz ve bunu dış politika başarısı olarak sunabiliyorlar. Elimizde büyük bir değeri 1, 1,5 milyar dolara elden çıkarmak ekonomik bağımsızlığınız olmadığını gösteriyor ve bu konu konuşulmasın diye çok çabalıyorlar. Hatta onların medyası görmezden geldi bizim eylemimizi. Bu bile ne kadar önemli bir iş yaptığınızı gösteriyor. Normalde ne yaparsak hem troller saldırır. Bu konu hiç gündeme gelmedi yani. Alsancak limanı çok kritik bir mevzu. Semboldür Alsancak Limanı. Düyun-u Umumiye'den geri alındı. Bütün kuruş kuruş borçları Mustafa Kemal Atatürk de yönetim tarafından ödendi. Sembolik önemine bakın. Bugün yine aynı yeri satmaya çalışıyorlar. İzmir iş çevreleri belediyenin de dahil olduğu bir konsorsiyumla burayı rahatlıkla alır ama ‘almayın’ diye ikaz ederler mi? Yukarıdan birilerini ikaz edebilirler. 1,5-2 milyar çıkaramayacaklar mı? Bakın o liman İzmir kentinin var oluş nedeni. İzmir kenti o limanın etrafında büyüdü. 8 bin yıl civarından bahsediyoruz. İzmir sermayesi de iktidara yapıştığı için zenginleşen bir sermaye değil. Aslında burjuvazi tanımına uygun bir sermaye. Kendi öz gücüyle zenginleşen, en azından kırk yıldır iktidar desteği olmadan ayakta kalan iş insanları. Aslında çok rahat bir konsorsiyum oluşur İzmir’de. Biliyoruz bunu. İktidar, ‘yerli ve milliyiz’ diyor ama ‘yerli ve milli’ bir konsorsiyum ortaya çıkmasın diye uğraşıyor. Böyle istiyor. Belediye, dünyanın her yerinde bu tür liman süreçlerinde söz sahibidir. Aslında yerel demokrasi böyle bir şey. Ama limanda belediyenin de ağırlıklı olduğu bir konsorsiyum olabilirdi. Orada belediye bir şey demiyor. Buna evet diyor zaten Tunç Bey. Böyle bir şey İzmir’e çok yakışmaz mı? Yakışır elbette. TCDD'nin havalimanı işletme kapasitesi ve yeteneği var mı? Yok. Demirel diyordu ya’ konuşan Türkiye’, yani konuşan Türkiye'den çok kötü geriye düştüğümüzü gösteriyor. Tekrar ediyorum Ege’yi geçtim, sadece İzmirli iş insanları çok rahat bir konsorsiyumla bu limanı alırlar. Ancak devir başka bir türdür. Yani şu anda Körfez Sermayesi çok uzun yıllar AKP'ye yüz vermedi. Bu dönemde de kelepire gelmek istiyorlar ya. O kadar net ki tavırları. Kelepir de Türk Hava Yolları, Alsancak Limanı. Yani sadece bunun Türkiye'de kıyameti koparması lazım yani. Gerçekten insan bazen böyle üzülüyor. Tırnak içinde, muhalefet olarak üzerinize düşeni yapmıyorsunuz, diyorlar. Arkadaş ben bu konuyu köpürtmeye çalışıyorum. Türkiye'de fabrika adına son 20-30 yıldır hiçbir şey açmamış bir iktidar. Mevcutları sattı. Çoğunun da arazisi fabrikadan daha kıymetli hale geldi. Şimdi bir avuç dolar için geriye ne kaldıysa, iki tane devlet limanı var. Bir tanesi Alsancak limanı. Yani bu aslında hiçbir şekilde yönetmediklerini idare ettiklerini gösteriyor.”

“İZMİR HAKKINI ALACAK” SLOGANI, BOŞ BİR SLOGAN DEĞİLDİR
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Buca metrosunun temel atma töreninde yaptığı konuşmaya dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Taşkın, “O konuşma, tarihi bir konuşmaydı” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tunç Bey'in Buca metrosunun temel atma töreninde yaptığı bir konuşması var. Bence tarihi bir konuşmadır bu.  Tunç Bey, ‘İzmir Hazine’ye 40 lira veriyor, 1 lirasını alıyor” dedi. İzmir hakkını alacak sloganı, boş bir slogan değildir. Yani İzmir Türkiye'ye katkı veriyor; vergi bakımından, her bakımından katkı veriyor. Geçen gün Tunç Bey'e bir saldırı yapıldı, yerleri satıyorsun diye. Tunç Başkan, 4 yılda 969 milyon liralık satış yaptığını ve 1 milyar 50 milyon liralık kamulaştırma yaptığını açıkladı. Sattığından fazla almış! Peki dedi; Hazine’nin sadece kamu kuruluşlarını bıraktım. Sadece Hazine ne kadar satış yapmış biliyor musunuz İzmir'de? 1,7 milyar liralık satış yapmış, dört yılda. Yani İzmir'deki değerleri satan ve İzmir'e katkı vermeyen merkezi iktidarken, Tunç Bey kamulaştırıyor. Yani bence bu farkı çok iyi anlatmak lazım. İzmir'in en çok da doğası, çevresi saldırı altında. Çünkü oralarda çok rant var. Öyle bakıyorlar. Çeşme Turizm Projesi diyorlar mesela. Urla’ya daldılar bu arada.”