Gazetecilerin haber kaynaklarının gizliliği konusunda AİHM Büyük Dairenin 14.9.2010 tarihli 'Sanoma-Hollanda' kararı çok önemlidir. Başvurucu şirket Sanoma Uitgevers B.V. Hollanda Krallığı'na karşı yaptığı başvuruda (no. 38224/03) özellikle gazetecilerin haber kaynaklarının ortaya çıkmasına neden olacak bir bilgiyi teslim etmeye zorlanmış olmalarının bir sonucu olarak Sözleşme'nin 10. maddesindeki haklarının ihlal edilmiş olduğunu iddia etmiştir. AİHM Üçüncü Daire 2006 yılında üçe karşı dört oyla Sözleşme'nin 10. Maddesinin ihlal edilmiş olduğuna karar vermiştir. Konu büyük Daire önüne gelmiştir. 14 Eylül 2010 tarihinde Büyük Daire Sanoma Uıtgevers B.V. – Hollanda (Başvuru no. 38224/03) hakkındaki kararına göre ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir.
Karara göre, gazetecilerin 'haber kaynaklarını açıklamama hakkını' usul bakımından sağlayan ve tarafsız bir organ tarafından 'denetim' yoluyla güvence altına alan yasal düzenleme yoksa eğer; Sözleşmenin 10. maddesindeki ifade özgürlüğü ihlal edilmiş demektir.
Türkiye'de gazetecilerin haber kaynaklarının korunması hakkında Basın Kanunun 12. maddesinde düzenleme vardır. Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz. Yasada yazılı olan ilke budur. Bu düzenleme nasıl hayata geçecektir?
Basın Kanunu 12. maddesi usul hükümleri bakımından gerekli 'korumayı' sağlamaya yeterli midir? Türkiye'de gazetecilerin haber kaynaklarına, bilgilerine, belgelerine el koyma hali karşısında yeterli yasal koruma ya da güvence veya yasal düzenleme var mıdır?
Bir başka soralım; ceza soruşturmaları başlamadan önce veya başladığında veya yargılama sırasında; gazetecilerin haber, belge ve bilgileri ile haber kaynaklarının gizliliğinin korunmasını güvence altına alan yargısal denetim yolu veya yasal düzenleme var mıdır?
Hayır yoktur. Eğer yasal düzenleme yoksa basın özgürlüğü ihlal edilmiştir. Türkiye'deki durum budur.
AİHM'si Büyük Daire kararına dönelim. Bu önemli kararın çıkmasına neden olan olaylara bakalım. Bu karar gazetecilerin haber kaynakları konusunda verilen en önemli kararlardan birisidir. Davanın önceki aşamaları nedir?
Başvurucu şirket, otomobille ilgilenen okuyucular için Autoweek adlı haftalık bir dergi yayınlamaktadır. Hoorn kasabası civarındaki sanayi bölgesinde, 12 Ocak 2002 tarihinde yasadışı bir sokak yarışı yapılmıştır. Autoweek'in muhabirleri yarışı organize edenlerin davet etmesi üzerine bu yarışta hazır bulunmuşlar, organizatörlerinin dergi ile yapmış olduğu anlaşmaya göre, sokak yarışının, katılan otomobillerin ve şahısların fotoğraflarının çekilmesine, katılımcıların kimliklerinin açığa çıkarılmaması koşul ve güvencesiyle izin verilmiştir. Sokak yarışı, orada bulunan ve daha sonra gelen polislerin müdahalesiyle sona ermiştir. Hiç kimse gözaltına alınmamıştır. Bu yarış nedeniyle soruşturma yoktur.
Autoweek Dergisi 6 Şubat 2002 tarihli 7/2002 nolu sayısında yasadışı otomobil yarışları hakkında bir makale yayınlamayı istemiştir. Bu makale yayını ile birlikte 12 Şubat 2002 tarihinde yapılan sokak yarışından çekilen fotoğraflarda yer alacaktır. Ancak fotoğraflar, yarışa katılan araçları ve katılımcıların kimliklerini açığa çıkarılmayacak şekilde yayımlanmıştır. Özgün fotoğraflar başvurucu şirket tarafından bir CD–ROM'a depolanmış ve başvurucu şirketin farklı dergilerinin yayınlandığı yazı işleri bürosunda (Autoweek değil) saklanmıştır.
Polis ve soruşturma makamları, daha sonra sokak yarışına katılan araçlardan birinin 1 Şubat 2001 tarihli bir soygunda ram raid yoluyla (yani çalıntı bir aracın herhangi bir mağazanın vitrinine içindeki malların çalınması amacıyla çarptırılması şeklinde tanımlanan bir hırsızlık türü) kullanıldığından şüphelenmiştir. 1 Şubat 2002'de telefonla Autoweek'in yazı işleri bürosunu bir polis memuru telefonla arar. 12 Ocak 2002 tarihli sokak yarışına ilişkin bütün fotoğrafların polise teslimini ister. Polisin telefonda görüştüğü başyazar (chef reportage), yarışa katılanların kimliklerinin gizli kalması şartıyla fotoğraf çekilmesine izin verildiği gerekçesiyle, bu talebinin karşılanamayacağını polise bildirir. Başyazar ayrıca, basının makul olarak bu tür eylemlere karşı korunduğunu düşündüğünü söylemiştir ve yazılı olarak yazı işleri müdürlüğüyle iletişime geçmesini salık vermiştir.
İki polis dedektifi Autoweek yazı işleri bürosuna gelmişler, fotoğrafları isteyip teslimini sağlayamayınca, Autoweek'in genel yayın yönetmenine Ceza Muhakemesi Kanunun 96a maddesine göre verilmiş bir kararı tebliğ etmişlerdir. Bu karar Amsterdam Savcısı tarafından verilmiştir. Bu kararda, ismi belirlenememiş kişilere karşı Ceza Kanunun 310-312. maddelerinde düzenlenen suçlarla ilgili açılmış soruşturma bağlamında, 12 Ocak 2002 tarihinde Horn'daki yasadışı otomobil yarışı sırasında çekilmiş fotoğrafların ve ilgili bütün belgelerin teslim edilmesi emredilmiştir. Autoweek'in genel yayın yönetmeni sokak yarışına katılanların kimliklerinin gizli kalması için muhabirler tarafından verilmiş sözlere aykırı olacağını düşünerek, fotoğrafların teslimini reddetmiştir. Bunun üzerine savcılık Bölge Mahkemesi nöbetçi soruşturma yargıcına başvurmuştur. Soruşturma yargıcı, ceza soruşturması yapma gereğinin başvurucu şirketin gazetecilik ayrıcalıklarına göre daha ağır bastığını ve aslında bu meselede yetkili olmadığını kabul etmekle birlikte, böyle bir yetkisi bulunsaydı, bu yönde bir karar vereceğini ve hatta büronun aranması emrini de vereceğini söylemiştir. Karar üzerine şirket, 2 Şubat 2002 günü ihtirazı kayıtlarıyla birlikte, fotoğrafların bulunduğu CD–ROM'u savcıya teslim etmişler ve savcı da CD–ROM'a el koymuştur.
Başvurucu şirket elkoyma kararına itiraz etmiştir. Bölge Mahkemesi el koymanın hukuki olduğuna hükmetmiştir. Bu olayda bir yayıncı/gazetecinin, delil açıklamama ayrıcalığından yararlanamayacağını ve ceza soruşturması yapılmasındaki menfaatlerin, serbestçe haber toplama hakkından daha ağır bastığına; haber kaynaklarını koruma yükümlülüğü bağlamında, söz konusu soruşturmanın yasadışı sokak yarışlarıyla değil, başka ağır suçlarla ilgilenen bir soruşturma olduğu tespitinde bulunmuştur. Bölge Mahkemesi her ne kadar örneğinin alınmasından ve içeriğin elde edilmesinden sonra elkoyma kararını kaldırmış ve CD'lerin iadesine karar vermişse de, bu olayda gazetecilerin haber kaynaklarının korunmasının mümkün olmadığını, çünkü ağır basan yarar bakımından yapılan soruşturmanın genel kamu menfaatlerine daha uygun olduğu görüşündedir.
Başvurucu şirket Yüksek Mahkemeye temyiz talebinde bulunmuştur. Yüksek Mahkeme Bölge Mahkemesinin el koymanın kaldırılması ve CD–ROM'un iadesine karar verdiği için başvurucu şirketin artık bu karara karşı başvurmakta bir menfaati kalmağı görüşüyle kabuledilemezlik kararı vermiştir.
Dava, AİHM'sine taşınmıştır. (Sürecek)