Kalfalığının son günlerini yaşamakta olan Eşbaşkan Erdoğan; 'Türkiye Hazır, Hedef 2023' diye bağırdı ve Türkiye'de yer yerinden oynadı. Bazı ekonomistler kafayı yediler. Her evlenecek ve Eşbaşkana en az üç çocuk sözü veren gençlere, dayalı döşeli mobilyalarıyla, sıcak suyu hazır kombileriyle, pijamaları ve terlikleriyle emre amade yatak odalarıyla verilecek ücretsiz evler konusu ekonomistleri çıldırttı. Ekonomistlerden bazıları, 'Kardeşim, Serbest piyasa ekonomilerinde böyle şey olur mu?' derken bazıları ise 'Bu uygulamalar Komünist Rusya zamanında yapıldı ama vatandaşlar eşyaları çok zevksiz bulup beğenmediler' dediler. İslami sermaye sahibi mobilyacılar, yatakçılar ise bu işe oldukça sevindiler ve ileri demokrasiyi sevdiklerini söylediler..
Eşbaşkan Erdoğan 2023 e giden yolda yapılacaklarını, 5 bölümde anlattı. AKP sever halkımız daha iyi anlasın diye ben de sade şekilde açıklamalar yapacağım;
1)İLERİ DEMOKRASİ
1.700.000 gencin emeklerinin çalınmasından sonra protesto gösterisi yapmak yasak. Ya susar oturursunuz, ya da Eşbaşkan bu gençlerin karşısına 5-10 bin genç koyar, görürsünüz gününüzü.
Düşünmek, AKP iktidarını kötüleyen kitap ve yazı yazmak da yasak. Heykel yaparsanız içine tükürülürünce veya yıktırılınca bozulmayacaksınız. Tiyatrolarda bundan böyle sadece Sümeyye kızımızın senaryolarını yazacağı oyunlar yıl boyunca sahnelenecek, boşta kalan devlet tiyatrosu sanatçıları ise Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılan 'Güzel İlahi Okuma Kursuna' katılacaklardır.
İleri Demokrasi budur anladınız mı çeteciler!...
2)GÜÇLÜ EKONOMİ
Güçlü Ekonomi demek, güçlü çocuklar, güçlü akrabalar ve güçlü yakınlar demektir. Öncelikle AKP'lilerin çocuklarının gemicikleri arttırılmalı, pırlanta dükkanlarının sayıları çoğaltılmalıdır. AKP'li Bakan ve Milletvekillerinin çocuklarının alın teriyle ve helal parayla kurdukları enerji şirketleri, mısır ve yumurta tesisleri desteklenmelidir. Devlet bankalarının kredileriyle sahip olunan medya gruplarına yenileri katılmalıdır. Bazılarına göre Türkiye Devleti 'Dar-ul Harp' (Gavur Ülkesi) olduğundan bu ülkeye kesinlikle vergi verilmemelidir. Vergiler 'Gıda Bankacılığı' izni verilen yandaş dernekler kanalıyla stok edilmelidir.
Güçlü Ekonomi neymiş anladınız mı Ergenekoncular!...
3)GÜÇLÜ TOPLUM
73 Milyon nüfusun yaklaşık 15 Milyonu yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Resmi olarak her 5 gencin 2'si işsiz ve gelecekten umudu kesmiş durumdalar. Doktorlar, İşçiler, memurlar, gençler tepkilerini göstermek için yürüyorlar. Çiftçi ve Köylünün ise yürüyecek halleri bile yok. Milli Birlik ve Beraberlik yerlerde sürünüyor. Türk Bayrağı taşımak neredeyse suç haline geldi. İnanmayan eline alsın bayrağını, ülkemizin sınırları içindeki Güneydoğu veya Doğu Anadolu Bölgesinin herhangi bir şehrinde dolaşsın. Daha dün Aydın'da Türk Bayrağı taşıyan iki genci linç ediyorlardı. AKP'nin 'Açılım' politikaları yüzünden Türk Polisi dövülüyor, linç ediliyor, Mahkeme kararları BDP'liler tarafından yırtılarak tanınmıyor.
Güçlü Toplumu anladınız mı Derin Devletçiler!...
4)YAŞANABİLİR ÇEVRE VE MARKA ŞEHİRLER
Büyük şehirlerde 'Doğal Gaz' pahalı olduğundan millet kalitesiz kömürle ısınmaya çalışıyor. Hava kirliliği alarm veriyor. Nükleer santrallere karşı yüz binlerce insan zincir oluşturup yürüdüler. Karadeniz'de ilk kez köylüler devlete karşı eylemlere başladılar ve Karadeniz'in muhteşem doğasını bozacak HES'lere yapımına direniyorlar.
Şehirlerimiz ise kadın cinayetleri ve cemaat-tarikat yapılanmasıyla marka haline gelmeye başladılar.
Yaşanabilir Çevre ve Marka Şehirler böyle olur, anladınız mı statükocular!...
5)LİDER ÜLKE
AKP İktidarı sayesinde kendimize 'Lider Ülke' der olduk. Bastığımız yerde ot bitmiyor, maşallah dediğimiz çocuk 6 ay bile yaşamıyor!..
Amerika ile stratejik ortak olduk, askerimizin kafasına çuval geçirdiler, Eşbaşkana 'Böyle şey olur mu, tepki koyun, nota verin' dedik, ' ne notası, müzik notası mı?' dedi.
Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz, 'Fişi biz çekmeyiz, siz çekin' noktasına geldi.
Suriye ile vizeleri kaldırdık, kan gövdeyi götürüyor, Esad'ın Liderliği sallanmaya başladı.
Kaddafi'den 'İnsan Hakları' ödülü aldık, adamın ülkesini başına yıkıyorlar. Biz ise Nato Askerlerine zarar gelmesin diye başlarını bekliyoruz. Bu arada tahliye memurluğu ve hastabakıcılığı rolünü kendiliğimizden üstlendik.
Mısır'la ticaretimizi arttırdık, Mübarek gitti, Askeri Cunta yönetime geldi.
Ermenistan'a yaranacağız derken, Azeri kardeşlerimizi kaybettik.
Kıbrıs'ta 'Yes be Annem' dedik, 'Kazan-kazan' dedik, evdeki çömlekten olduk. Türk Bayrağı Kıbrıs'ta da istenmez oldu.
İran'ın nükleer çalışmalarına dünyada tek biz destek verdik, hür dünyayı karşımıza aldık.
Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanına fırça attık, Marmara gemisinde dokuz vatandaşımız öldürüldü. Özür dileyip, tazminat ödemezlerse görüşmeyiz dedik. Cumhurbaşkanı Gül, İsrail Cumhurbaşkanını altın yaldızlı davetiye ile İstanbul'a davet etti.
İşte böyle değerli okurlar. Bu yazdıklarım sizlerin de gayet iyi bildiğiniz gibi tamamen gerçek.
Geri geri, İleri Demokrasiye doğru gidiyoruz. Tıpkı bir ileri, iki geri giden ilk mehter takımı gibi…