Adam vardır, bir söz söyledi mi söylediğinin arkasında ölümüne durur.
Ne kendini ne de fikrini satar. O kişi, Kemal adamdır-Kamil adamdır.
Yani adam gibi adamdır. O kişi ile dost da olunur, kader birliği de yapılır.
Adam vardır, pipisinin kök ucundaki gereksiz et kütlesi gibidir. Kendisinin de fikrinin de bir fiyatı vardır. Ya paradır, ya milletvekilliğidir, ya da bir makamdır
o bedel. O kişiye ne selam verilir, ne de selamı alınır.
Adam TBMM Başkanvekili. Yılların milletvekili. Ülkücünün AK'lanmış hali. Hukukçu, üstelik Hakimlik ve Savcılık yapmış!
Adam, TBMM Başkanı adına 'Vekaleten' bir toplantıya gidecek. Toplantıya katılacağı tarih, günler öncesinden belli. Konuşmasını hazırlamış, küçük kartonlara bastırmış, defalarca tekrar edip ezberlemiş ve sonunda okumaya karar vermiş.
Toplantı günü kürsüye çıkıp, konuşmasını yapacak.
Televizyonların önüne çıkacağı için Meclis berberinde makyajını da yaptırmış ve
konuşmasını sesini kalınlaştırarak, ciddi-ciddi okumuş!
Aksilik bu ya, konuşması çok tepki alınca, adam anında kendi fikrini sattı.
Ben partim adına konuşmadım, benim kişisel görüşüm deyip, çark etti.
Başbakana sordular; 'Kendi fikriymiş, iş bitmiş' dedi.
'Eee, İdris Bal'ın söyledikleri kendi fikri değil miydi? Onu niçin partiden atıyorsunuz' diye sormuş Mehmet Barlas!
(Şaka-şaka, hiç Mehmet Abisi böyle soru sorar mı? Yanaktan kesme almak varken!)
İşin özü;
Adamın ne söylediği önemli değildir. Bir insan inandığı fikri savunamıyorsa, sıkıştığında çark ediyor kendi kendini pazarlıyorsa, o adam ne söylerse söylesin, sözünün sinek b.ku kadar kıymeti yoktur.
HAYDİ BÜLENT HAYDİ / TAM ZAMANI ŞİMDİ
Haydi Bülentçiğim, artık kendini daha fazla ezdirme. Yaş 65 oldu. Geçmişini bu kadar kolay harcatma. Senin 'Civanım Delikanlım' dediğin Erdoğan, seni yine paspas etti. Basındaki dünkü çocuklar bile seni makaraya sarmaya başladılar. İnan sevenlerin çok üzülüyorlar be Bülentçiğim. Neredeyse Bursaspor her maçına kollarda siyah bant ile çıkmaya başlayacak.
Erdoğan sana kafayı takmış Manisalım-Bursalım! Sen ne dersen, o ertesi gün tam aksini yapıyor.
İyisi mi sen şöyle yap. Türkiye'ye geldiğinde masana son kez otur.
Bir beyaz kağıt al, bir de tükenmez kalem.
Besmeleni çek, kendim ettim kendim buldum, ahh Erbakan Hoca beni affet de ve istifanı yaz. İstifanı gözyaşları içinde açıkla, dön evine git.
Ama öyle güçlü bir şekilde ağla ki, Emine Hanım da görsün, kim daha iyi ağlıyormuş, diye.
'Sensizlik' neymiş anlasın vefasızlar. Arada bir Alaçatı'ya kaç, ben iki tek atarım, sen bakarsın. İstersen sana da bir güzellik yapar, halis üzüm suyu ikram ederim.
Haydi Bülentçiğim, tam zamanı artık. Yaz istifanı, daha fazla ezdirme kendini…