’“Kimler Hayır diyor?CHP, BDP, MHP, Türkiye Komünist Partisi, İşçi Partisi, Malum Medya, YARSAV. Kimin kiminle ittifak halinde olduğunu, işbirliği yaptığını benim aziz milletim görüyor.’”
’“Hayır oyu verenler, darbe anayasasına sahip çıkmış olurlar. Darbe anayasasına sahip çıkanlar darbecidirler.’”
’“Yargı artık dedelerden talimat almayacak.’”
’“Alevi Hakimler gidecek, Müslüman Hakimler gelecek.’”
’“Bizden, birileri akıldanelik yapmak suretiyle terör örgütüyle görüşme talebinde bulunurlarsa kusura bakmasınlar, bizim terör örgütüyle görüşme gibi bir fantezimiz yok.’”
Bu sözleri tüm referandum kampanyası boyunca Başbakan Erdoğan defalarca söyledi, söyletti. Söylediklerinin doğru olmadığını en iyi bilen kendisiydi. Fakat söylemeye ısrarla devam etti.
Çünkü Başbakan Erdoğan için sadece ve sadece kazanmak önemliydi, gerisi hiç önemli değildi. Nasılsa Türk Milletini defalarca kandırmıştı, gene kandırabilirdi.
Devlet adamı olmanın getirdiği sorumluluk, ciddiyet, milletiyle doğruları paylaşma şartı, ülkenin üniter yapısının ve bütünlüğünün devamlılığı, laik sosyal hukuk devletinin korunması, hesap verebilir konumda olmak bunlar o kadar da önemli değildi.
AKP kazansın, Başbakan’’ın gücü devam etsin, devlet gücü parti yararına kullanılmış, Vali ve Kaymakamlar AKP’’li yöneticiler konumuna getirilmiş, binlerce yıllık devlet gelenekleri yerle bir edilmiş, bunlar olağan şeyler olarak karşılanabilirdi!.
Nasılsa başarılı olunca, araç olarak kullandığı demokrasinin onu götüreceği rejimde her şeyin sahibi yalnız kendi olacaktı. Padişah gibi, Sultan gibi, Halife gibi’…
PKK terör örgütünün siyasi kanadı olan BDP referandumda ’“Hayır’” oyu mu kullanmıştı?Elbette ki hayır. Güneydoğu’’da belli yörelerde referandumu ’“Boykot’” ettiler, diğer her yerde ’“Evet’” oyu kullandılar. Bunu en açık şekilde PKK’’nın İmralı’’daki çetebaşı ilan etti ve ’“Biz PKK olarak evet oyu vermeseydik, sonuç hayır çıkardı’” dedi. Yani gerçek ittifak ve işbirliğinin AKP ile BDP arasında olduğunu itiraf etmiş oldu. ’“Kürt Sorunu’” denen belanın sözüm ona çözümü için AKP ve BDP’’nin bir araya gelmeleri ve Türk Milletini alıştıra, alıştıra götürecekleri ’“Demokratik Özerklik’” felaketinin senaryosunu beraberce hazırlıyorlardı.
Başbakan Erdoğan, referandumdan sonra sadece, ’“Ana dilde Eğitim’” olmayacağını, kendilerine böyle bir taleple gelinmemesini istedi.
Peki PKK ve BDP’’ nin yani Öcalan’’ın talepleri nelerdir?
*Türkiye vatandaşlığı Anayasada yer alsın.(Türklük Anayasadan çıkarılsın)
*Kürtçe, eğitim ve öğretim dili olarak kabul edilsin ve anayasada yer alsın.
*Koşulsuz bir Genel Af ilan edilsin, ateşkes devam etsin.
*Affedilen PKK’’ lılar siyaset yapabilsin.
*Abdullah Öcalan’’a uygulanan tecrit kaldırılsın.
*Demokratik Özerklik kabul edilsin, yerel yönetimler güçlendirilsin. Kürtler kendi savunma güçlerini oluşturabilsinler.
*Koruculuk kaldırılsın.
*Kürtler,Türk Bayrağının yanında kendi bayraklarını da taşıyabilsinler.
*Seçim barajı düşürülsün.
*Tüm bunların gerçekleşmesinin önündeki yasal engelleri ortadan kaldıracak yeni bir anayasa yapılsın.
Başbakan Erdoğan ve çalışma arkadaşları, PKK ve Öcalan’’ın bu isteklerini ilk elden ve sahibinden hem duydular hem de ellerine ’“yol haritası’” diye yazılı olarak verildi.
Başbakan Erdoğan bu taleplerden sadece Kürtçe Eğitim ve Öğretim’’e karşı çıkıyor. Bu tutumu diğer talepleri görüşülebilir bulduğunu belirtiyor!..
Peki, bu durumda AKP ve Tayyip Bey ne yapacak, karşılarında Kürtçü-Bölücü hareketin temsilcisi PKK ne yapacak?
Bu sorunun cevabını iyi tahmin edebilirsek önümüzdeki günlerin neler getireceğini daha net görebiliriz. Esas üzücü taraf, örgütün ve bölücülerin AKP döneminde iyice şımartılmaları, Örgütün kanlı eylemlerini tüm Türkiye’’ye yayma kararlılığı ve AKP’’nin dış dayatmalara karşı koyamamasıdır.
Yapacağımız analiz Başbakan Erdoğan’’ın ve PKK’’nın geçmişte benzeri olaylardaki davranışlarına bakarak önümüzdeki günleri tahmin edebilmeye dayanmaktadır.
Önümüzde yaşanacak olayların benzerini geçen yıl Habur’’da yaşamıştık. AKP kendisine yapılan dış dayatmalara karşı koyamayarak ’“açılım’” adı altında PKK’’nın, içinde Türkiye’’de silahlı eylemlerde de bulunmuş militanlarının ülkeye gelmelerine izin vermişti. Bu çapulcu takımına verilen sözler gereği, ilk kez ’“Seyyar Mahkemeler’” kuruldu, gelenler hemen salıverildi!. Sonra, buradaki rezalet Türk Milletinin şiddetli tepkisini çekince oy kaybından korkan AKP hemen geri adım attı, verdiği sözleri öteleme yoluna gitti. Referandum kampanyası boyunca, ’“Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Millet’” sloganını ve milliyetçi söylemleri bolca kullandı. Hem siyasi rakiplerinin beceriksizliği hem de üstün para gücüne dayanan propagandaya devlet gücünün de katılmasıyla %57,82 oy aldı. Alınan bu oyda cemaat oyları ile, bölücü-kürtçülerin yönlendirmelerinin etkisi 11-12 Milyon oy’’un etkisi çok büyüktü.
Sonuçta AKP, Kürtleri gene aldatmıştı.
AKP, gene aldatacak!..
Söylediği şu;
’“Herkes, her parti, her kurum hazırlıklarını yapsın, 2011 Genel Seçimlerinden sonra oturur, yeni anayasa’’mızı meclisten geçiririz.’”
Yani şunu demek istiyor;
’“Ey Kürtçüler-Bölücüler, bana ve AKP’’ye oy verip beni tek başına iktidara getirirseniz ben de seçimlerden sonra anayasa değişikliğini yapar, yukarıdaki isteklerinizi yerine getiririm. Vermeyip terörü mü azdırırsınız?Sizin bileceğiniz iş. Kaç ’“kelle’” öldürürseniz öldürün bana ne! Ben gene
Sayın Öcalan’’la görüşür, istediğimi gerçekleştiririm, ona göre.’”
Tayyip Bey’’in hesabı şu;
’“Kürtçü-Bölücü oylara ilaveten, Saadet Partisi operasyonu tamamlandı. BBP’’li eski ülkücülere 3 milletvekilliği verdim mi onlar da cepte. MHP’’nin üstüne eski ülkücü, yeni müteahhit arkadaşları saldık mı, kafaları iyice karışır. Cemaat ve tarikatların gidecek başka yerleri mi var?Hiç numara yapmasınlar, kafamı da bozmasınlar.
Tansu Çiller, Aydın Menderes, Ahmet Özal zaten yedek askerlerim, onların ’“duygusal’” problemlerini halletmiştim, şimdi sıra onlarda. Para desen istemediğin kadar, muhalif birkaç köşe yazarı kaldı, önümüzdeki günlerde onlar da kendiliklerinden işlerinden ayrılırlar, ohh rahatladım be. Yahu şu demokrasi ne güzel şeymiş be; Hem 8 senedir iktidarda ol, muhalefetteymiş gibi davran, her ekonomik olumsuzluğu geçmiş iktidarların üstüne at, hem dinci ol hem demokrat gibi davran, hem BDP-PKK ile pazarlık yap hem Anadolu’’daki milliyetçi oyları al, şu gariban millet her dediğime inanıyor yahu, neymişim ben be. Mart kedisi gibiyim, hem tırmalıyorum, hem de bağırıyorum üstelik millet bana çuvalla oy veriyor. Sultanlığımı ilan etsem mi acaba. Boş ver be Tayyip, önce Cumhurbaşkanı, sonra Başkanlık, sonrası’…’”
Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı, ’“Türk’’e Kürdün kedisini bile vermem’” diyen PKK’’nın ev sahibi eli kanlı Barzani’’nin ayağına kadar gidip 3 saat baş başa görüştü . Plan saat gibi işliyordu!..
Türkiye’’nin yurtsever aydınları mı! Onlar korktular, sindiler. Verin yesinler, örtün uyusunlar, aman maaşlarını aksatmayın!...