Adalet Bakanlığı ve Türkiye Adalet Akademisi tarafından İzmir'in Çeşme ilçesinde bir otelde düzenlenen 'Hakim ve Cumhuriyet Savcılarının Meslek Öncesi ve Meslek İçi Eğitim Çalıştayı'nda bir konuşma yapan Bozdağ, Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği kararla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de her mahkemenin yetkilerini bilmesi, anayasanın kendisine çizdiği sınırın dışına çıkmaması ve diğerlerinin alanına müdahale etmemesi gerektiğini belirten Bozdağ, son dönemde Türkiye'de yeni bir tartışmanın fitilinin ağır ağır ateşlendiğini, Anayasa Mahkemesinin yetki alanını genişletmesinin de bu ateşe yeni odun attığını ifade etti.
Bakan Bozdağ, mahkemeler arasındaki yetki tartışmasının tehlikesine dikkati çekerek, 'İyi, özgürlükçü mahkeme Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkeme kötü mahkeme, Yargıtay daha kötü mahkeme. Onlar herkesi tutuklamaktan hapse tıkmaktan yana ama AYM herkesin hürriyetini tesis etmekten yana. Onlar hakları gasptan yana, AYM hakları korumaktan yana. Böyle bir algının oluşturulması Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüklerden bir tanesi. Kimsenin buna hakkı yok' diye konuştu.
Anayasa Mahkemesinin Dündar ve Gül kararıyla anayasanın çizdiği sınırların aşıldığı, yetki gaspının olduğunu, AYM'nin sadece bireysel başvuruya bakan bir mahkeme değil, yargılamayı yapan ilk mahkeme yerine koyduğunu savunan Bozdağ, 'Yargıtaya ihtiyaç yok, ben işi kökten hallettim diyen bir yaklaşımı burada görüyorsunuz' dedi.
Anayasanın ilgili maddelerinde bireysel başvuru için olağan kanun yollarının tüketilmesini şart koştuğunu, AYM'nin gerekçeli kararının 58. Maddesi'nde, 'Devam eden yargılama sürecinin tamamlanmasının gerekmediğini' ileri sürdüğünü kaydeden Bozdağ, 'Anayasa hükmü, basın özgürlüğü söz konusu olduğu zaman yargı yolunun tüketilmesi şartını ortadan kaldırır mı kaldırmaz. Anayasanın bu ilkesini Anayasa Mahkemesi çiğnemektedir' değerlendirmesini yaptı.
Anayasaya göre, AYM'nin ilk derece mahkeme gibi dosyaları inceleyemeyeceğini, kendisini Yargıtay yerine koyarak ilk derece mahkemenin kararını denetleyemeyeceğini ifade eden Bozdağ, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usülleri Kanununa göre de yerindelik denetimi yapamayacağına dikkati çekti.
Konuşması sırasında AYM'nin verdiği gerekçeli karardan bölümler okuyan Bakan Bozdağ, şunları söyledi:
'Kararda mahkeme epey yaptığı yanlışı düzeltmek için çırpınıyor, kıvranıyor adeta. Bu yanlışı nasıl izah edeceğinin çabasını görüyorsunuz, tarihi görüyorsunuz. Ama bu çaba izah etmeye yetmemiş esasında hukuku, anayasayı nasıl çiğnediklerini kendi kararları içerisinde ortaya koymuşlar.'
Gerekçeli kararda yapılan değerlendirmenin devam eden davanın esasına ilişkin olmadığı, başvuru konusu haberlerin suç oluşturup oluşturmadığını kapsamadığının belirtildiğini, kararın tutuklama kararının gerekçesinde kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olguların gösterilip gösterilmediğiyle sınırlı kalacağı' ifadelerinin sıklıkla tekrar edildiğine işaret eden Bozdağ, 'O kadar çok tekrar ediyorlar ki... Niye tekrar ediyorlar, aman ha hata yaptığımız düşünmeyin diye' dedi.
Konuşmasında gerekçeli kararda, mevcut delil durumunun yeterli olduğu belirtilmiş ise de anılan haberler dışında somut herhangi bir delilden bahsedilmemiştir' ve 'kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan bir olaya ilişkin benzer haberler aylar önce yayınlanmış olduğu gözetilmeksizin başvuru konusu haber üzerine soruşturma başlatılmasından da 6 ay geçtikten sonra başvurucular hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının neden gerekli olduğu anlaşılamamıştır' ifadelerine yer veren Bakan, şöyle konuştu:
'Ne demek bu, hepiniz hakimsiniz, savcısınız ben incelemeyeceğim bunları diyor, şimdi de somut bir delilden bahsedilmemiştir diyor delil incelemesi yapıyor. Ben soruyorum ne demektir bu ? Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı'na da buna imza atanlara da soruyorum, bunun Türkçesi bal gibi delil incelemesidir, bal gibi ilk derece mahkemesinin yerine geçip, esas incelemesi yapmaktır. Mahkemenin buna hakkı yoktur. Anayasa, Anayasa Mahkememize böyle bir hakkı, vazifeyi vermemektedir.'
Bakan Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti: 'Türkiye'de hukukçu olan herkese şunu söylüyorum, taraf olursunuz karşı olursunuz, benimle aynı görüşü paylaşmazsınız ama hepimizin bu hukuk cinayeti karşısında mahkemeye dememiz lazım ki 'bu gerekçelerin yanlıştır, kararın hem delil değerlendirmesidir, hem de esas değerlendirmesidir. Anayasanın (kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamaz) kuralını açıkça çiğnemektir. Daha ilk derece mahkemesi işe el atmadı, tensip verdi, sanıkları dinlemedi, delilleri değerlendirmedi. Belki beraat verecek, belki mahkumiyet verecek Yargıtay bozacak veya onayacak bilemeyiz. Oranın denetimi de olmadan inceleyemez. Ben Yargıtaydaki arkadaşlara sordum, 'ilk derecede dava görülürken inceleme yetkisine sahip misiniz', dediler ki 'asla'. Ne zaman incelersiniz 'ilk derece mahkemesi davadan el çektikten sonra dosya önümüze gelirse bakarız'. Vallahi Anayasa Mahkememiz mahkeme daha davaya el atmadan işe vaziyet etti. Hem delil değerlendirmesini yaptı hem esastan karar verdi.'