Yaşama hakkı, en temel haktır.
28 Aralık 2011'de Şırnak'ın Uludere ilçesinin Gülyazı (Bujeh) ve Ortasu (Roboski) köylerinden, yaşları 12-41 arasında 34 köylü, sınır ticareti yaparken, sınırı geçtikten hemen sonra, bu topraklar üzerinde, devletin egemenlik alanı içinde savaş uçaklarıyla bombalanarak öldürüldü.
Bir yıl geçen 'öldürme' sonrasında soruşturmalar ve raporlardan çıkan sonuç nedir?
Bombalanarak insan öldürülmesi yaşam hakkının ihlalidir.
Anayasanın 17. maddesine göre, herkes yaşama hakkına sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2. maddenin (1) fıkrasının ilk cümlesine göre, herkesin yaşam hakkı, hukuk/yasa tarafından korunacaktır.
Devletsen eğer, öldürmeyeceksin. Devletsen eğer, kendi egemenlik alanın içinde herkesin yaşam hakkını koruyacaksın.
AİHM yaşam hakkı ile ilgili kararlarında; devlete sadece kasten ve hukuka aykırı olarak öldürmekten kaçınma yükümlülüğü yüklememiş, aynı zamanda egemenlik alanı içinde bulunan kişilerin yaşamını korumak için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de yüklemiştir. AİHM kararlarına yansıyan devletin görevi budur.
Yaşam hakkını korumak zorunda olan Devletin üç tür yükümlülüğü vardır. Öldürmeme, yaşamı koruma ve soruşturma yükümlülüğü.
Devletin öldürmeme yükümlülüğü negatif yükümlülüktür. Yani, '…hiç kimse yaşam hakkından kasten yoksun bırakılamaz' (Madde 2(1) fıkra). Meşru kabul edilen güç kullanma hallerinde bile 'mutlaka gerekli olandan' fazla güç kullanmak yasaktır (Madde 2(2)fıkra). Öldürmeme yükümlülüğü polis, asker veya diğer kolluk kuvvetlerinin güç kullanmaları sonucu meydana gelen ölüm olaylarında uygulanır.
Yani başka bir söylemle, devlet görevlilerinin öldürme kastı olmaksızın, meşru amaçları gerçekleştirmek için ama mutlak gerekli olmayan ve orantısız güç kullanmaları sonucu meydana gelen ölümlerden Sözleşme karşısında devlet sorumludur. (AİHS Açıklama ve Önemli Kararlar. Doğru, OSMAN. Nalbant, ATİLLA. Legal Yayınları. Ekim 2012, sy 16)
AİHS'nin 1. maddesi uyarınca her Devlet, '…bu Sözleşmenin I. Bölümünde tanımlanan hakları ve özgürlükleri, kendi yargı yetki alanında bulunan herkes için güvence altına alacaktır'.
AİHS'nin 1. ve 2. inci maddesinin birlikte yorumlanmasından çıkan sonuca göre, devletin ölümü soruşturma yükümlülüğü, pozitif nitelikte usul yükümlülüğüdür. Aynı şekilde AİHM'si birçok kararında, Devletin yaşama hakkının korunması yükümlülüğünün gereği olarak, kişilerin güç kullanımı sonucu öldürüldükleri durumlarda etkin bir resmi soruşturma açılmasını gerekli kıldığını hatırlatmıştır.
Mademki, Sözleşme'nin 2. maddesinin güvence altına aldığı yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün Devlete yüklediği 'kendi kaza yetkisi içerisinde bulunan herkese Sözleşme'de güvencelenen hak ve özgürlükleri tanıma' yükümlülüğü yüklemiştir, o halde bir birey, güç kullanımı sonucu hayatını kaybettiği zaman, eylem ister güvenlik güçleri tarafından, isterse üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilsin, etkili bir resmi soruşturma yapılmasını gerektirir (Dink –Türkiye Kararı AİHM 2. Daire 2668/07 Karar Sıra no: 13160 Tarih 14.09.2010).
Böyle bir soruşturma, bağımsız ve kamu incelemesine açık olmalıdır. Yaşama hakkı ile beraber sorumluların kimliğinin tespit edilmesini ve cezalandırılmasını ve haksız bir fiil sonucu gerçekleşen ölüm karşılığı tazminat almayı koruyan iç hukukun etkili uygulanmasını sağlamak amacıyla, makul ölçüde süratli, bağımsız ve etkili resmi bir soruşturma yürütmek özellikle gereklidir. (ADALI-Türkiye Kararı. Başvuru no. 38187/97 31 Mart 2005)
Devlet, yaşam hakkının ortadan kalkmasına neden olan ihmalden de sorumludur. Bu gibi olaylarda yetkili makamlar, kendiliklerinden soruşturmaya başlamalı ve büyük bir özen ve hızla hareket etmelidirler. İlk adım açılacak soruşturmada olayın meydana geldiği koşullar incelenmeli ve düzenleyici sistemin işleyişindeki kusurlar belirlenmelidir. İkinci olarak olaylar zincirinin içinde ne sıfatla yer alırsa alsınlar Devlet görevlilerini veya makamlarını belirlemek olmalıdır (AİHM'si Büyük Daire Kararı. Öner Yıldız- Türkiye. Karar Sıra no: 4806 Karar Tarihi: 30.11.2004 Başvuru no: 48939/99).
Devlet, devleti soruşturmalıdır. Çünkü ölüme kim sebebiyet vermişse, ister devlet görevlileri, ister üçüncü kişiler ve hatta kişinin kendisi sebebiyet vermiş olsa bile doğal olmayan her ölüm olayında yaşam hakkının kim tarafından ihlal edildiği konusunda soruşturma derhal açılmalıdır. Soruşturma etkili olacaktır, olmalıdır. Devlet görevlilerinin hukuka aykırı şekilde öldürdüklerinin iddia edildiği her olayda soruşturmacılar kurumsal ve kişisel olarak, görünür biçimde bağımsız olmalıdır.
Hatta bu konuda Devlet görevlilerine veya organlarına yüklenebilecek kusurun tedbirsizliği veya dikkatsizliği aştığı, yani söz konusu makamların muhtemel sonuçların tam olarak farkında olmalarına rağmen ellerindeki yetkileri göz ardı ederek tehlikeli bir olay nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadıkları durumlarda, bireyler kendi inisiyatifleriyle başka ne tür hukuk yollarına başvurmuş olurlarsa olsunlar, insanların yaşamlarını tehlikeye sokan kişilerin aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması veya yargılanmamaları, Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlaline yol açabilir.
28 Aralık 2011'de 34 köylümüzün bombalanmasından sonra, etkili soruşturma ve etkin sonuç beklendiği sırada Türkiye'nin siyasal iktidarı tarafından ölüm cezasının sürekli gündemde tutulmasına karşı çıkmak gerekir.
Tekrar tekrar hatırlatmak gerekse bile; devletin bireyi öldürmeme yükümlülüğü vardır. Devlet yaşamı korumalıdır. Devletin görevi ölümü soruşturmaktır.