Demokrasi’’si gelişmiş ülkelerde, aktif siyasetten ayrılmış tecrübeli devlet-siyaset adamları ve emekli bürokratlar, o ülkenin ’“hafıza hazineleri’” gibidir.’¶
Danışılır, akıl alınır, yararlanılır. Bunlardan sağlığı ve durumu uygun olanlar, hükümetler veya sivil toplum örgütleri tarafından desteklenen ’“düşünce kuruluşlarında’” çalışmaya ikna edilirler. Bu tecrübeli kişiler, geçmişin hatalarını da çok iyi bildiklerinden, görevdeki hükümetlere doğru ve farklı bir bakış açısı koyarlar. Akıllı adamların yapması gereken uygulama budur.
Hayatta, eğer bedelini öderseniz çok şeyi satın alabilirsiniz, ama ne öderseniz ödeyin tecrübeyi satın alamazsınız. Hele devlet adamlığı, devlet yönetim tecrübesi, ülke yönetimi için gerekli eğitimi ve deneyimi asla satın alamazsınız. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Türk Milleti olarak en büyük eksikliğimiz ’“yetişmiş devlet ve siyaset adamı azlığıdır’”.
Yakın tarihe baktığımızda, ilk ve en büyük yetişmiş insan kaybımızı Çanakkale Savaşları sırasında verdik. Türk Milletinin, Üniversite bitirmiş ilk kadrolarının tamamına yakınını vatan savunması için şehit verdik.
Sonra savaş yılları ve sadece hayatta kalabilme mücadelesi. Eğitime vurulan en büyük darbelerden biri de, Köy Enstitülerinin işlevinden uzaklaştırılarak kapatılmasıdır. PKK Terör örgütü de, bölgeye gönderilen öğretmen, mühendis, doktor gibi yetişmiş insanlarımızı katletti,
Tüm bunların üstüne, her on yılda bir yapılan askeri darbeler, ’“yonca’” biçer gibi yetişmiş devlet ve siyaset adamlarımızı biçti.
Böylelikle, Devlet Adamlarımızda, siyaset adamlarımızda, sivil toplum örgütlerinde, yönetim kalitesi düşmeye başladı ve bu kalite düşmesini hala yaşıyoruz.
Gelişmiş demokrasilerdeki uygulamanın aksine sadece bizde, bu ülkeye elinden geldiğince hizmet etmiş siyaset-- devlet adamları ve emekli bürokratlar, akıl alınmak, danışılmak için değil, yeni yönetimlerin, kendi beceriksizliklerini gizlemek veya saptırmak için üzerlerine suç ve kabahat yüklediğimiz kişiler olarak hatırlanır.
Özellikle AKP yönetiminin, kendi cehaletleri meydana çıkmasın diye tecrübeli kişilerden köşe bucak kaçmalarının gerçek sebebi budur.
Düşünebiliyor musunuz, dünyada evet dünyada yaşayan en tecrübeli devlet adamı, Demirel Ankara’’da evinde oturuyor. Bizzat şahit olduğum, dünyanın çok sayıda lideri Sayın Demirel’’i arıyor, bilgi rica ediyor, danışıyor. Tayyip Bey ve AKP yönetimi 85 yaşındaki bu tecrübe abidesine nasıl hakaret ederim diye uğraşıyor. Bir an için düşünelim, Tayyip Bey’’in, Sayın Demirel’’in tecrübesine ulaşmak için daha kaç fırın ekmek yemesi gerektiğini biliyor musunuz?Ömrü yetmez!!!
Sayın Baykal’’ın eğitimine, bilgisine, görgüsüne ve tecrübesine bir bakalım, bir de Tayyip Bey’’in durumuna, şimdi neden ülke bu durumda daha net anlaşılmıyor mu?
Siyasette, rakibinizi yenmenin yolu, demokratik seçimlerdir. Kişi hak ve özgürlüklerine, özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmeden, rakiplerinizi alt etmenin adı, en hafif deyimle ’“kalleşliktir’”. Hele bunu devlet ve iktidar olanaklarını kullanarak yaparsanız hem büyük bir suç işlemiş olursunuz, hem de en büyük günahı işlemiş olursunuz.
Baykal’’a kurulan bu komployu kimin yaptığı hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Fakat bu olayı açıklığa kavuşturmak, suçluları adalete teslim etmek Başbakan’’ın görevidir. Eğer bu faili meçhul olayı Başbakan çözmezse, bu olay AKP’’nin alnına yapışır kalır.
Sayın Baykal’’ın istifasını, Türk siyasetinden haysiyetli, namuslu, bilge bir YILDIZ’’IN KAYMASI olarak değerlendiriyorum, ve kendisine sağlıklı bir hayat diliyorum. Dilerim, Türk Milleti son yıllardaki, en cesur ’“ Yurtsever Atatürkçüyü’” mumla arar hale gelmez’…
Temennim odur ki, bu onurlu istifanın, gazetelerin köşelerine zamkla yapışmış, her iktidara göre türkü tutturan, iş ve ihale takipçisi, devlet ve millet düşmanı yazar müsveddelerine örnek olmasıdır.