Türkiyeli Avrosever Delikanlı, İstanbul Kısıklı'daki evinin cumbasındaki sedirde bağdaş kurmuş oturuyordu. Dört bir tarafa, çakma İzmirli Binali'nin İhalesever Kayınçosunun verdiği seyyar cemmırlar yerleştirilmişti.
Önünde bol miktarda üzüm vardı. Yedikçe efkarlanıyor, efkarlandıkça yiyordu. Kafası bir hoş olmaya başlamıştı. Nedense üzümü son günlerde çok seviyordu. Her şeyi olmasına rağmen canı sıkılıyordu. Oturduğu divanın altında bile iki sandık avro olmasına rağmen, içindeki sıkıntıyı atamıyordu.
O anda kızının ipad'inden gelen şarkıya takıldı. Ceylan'ın şarkısıydı;
Önünde bol miktarda üzüm vardı. Yedikçe efkarlanıyor, efkarlandıkça yiyordu. Kafası bir hoş olmaya başlamıştı. Nedense üzümü son günlerde çok seviyordu. Her şeyi olmasına rağmen canı sıkılıyordu. Oturduğu divanın altında bile iki sandık avro olmasına rağmen, içindeki sıkıntıyı atamıyordu.
O anda kızının ipad'inden gelen şarkıya takıldı. Ceylan'ın şarkısıydı;
Her gün başka başka konu/Ne başı var ne de sonu/Söyle gerçek sevgi bu mu?
Yazın başka kışın başka/Hasret kaldım gerçek aşka/İçin başka dışın başka.
Her gün beleş yaşıyorsun/Üstüme gül kokluyorsun/Gerçeğe yalan diyorsun,
Yaptığına ŞANTAJ denir/Böyle aşka MONTAJ denir…
Yazın başka kışın başka/Hasret kaldım gerçek aşka/İçin başka dışın başka.
Her gün beleş yaşıyorsun/Üstüme gül kokluyorsun/Gerçeğe yalan diyorsun,
Yaptığına ŞANTAJ denir/Böyle aşka MONTAJ denir…
'Hah şimdi buldum, çabuk bana Hüseyin'i, Taner'i bağla' diye bağırdı.
Cemaatin gizli görevli adamı olan Hafız, 'Emriniz başım üstüne Sultanım' dedi. Hafız, hem Hüseyin Tenekeci'den, hem de İran Din Polisi kılıklı Taner'den nefret ediyordu. Yakında onların da kasetleri çıkacak ve öyle kasılarak yürümek neymiş onlar da görecekti. Bu ikisini Muammer ve Zafer'e benzetmezsek bize de yazık olsun, diye söyleniyordu. İkisini de bağladı.
Türkiyeli; 'Selamünaleyküm arkadaşlar, ağız birliği yapmak zorundayız. Size güveniyorum. Hiç olmazsa Burhan Hoca gibi akım derken bo.um demiyorsunuz' dedi ve konuşmasını sürdürdü; 'Bu yapılanlar ŞANTAJ ve MONTAJ diyeceğiz. Bunu yapanlar Türkiye'nin kalkınmasını çekemeyenlerdir lafından girin, iki ölçü yollardan çıkın. Hani 79 yılda şu kadar yaptılar, biz şuuu kadar yaptık deyin. IMF'nin borcunu da söyleyin. Merkez Bankasındaki emanet rezervimizi, ihracatı anlatın. Milletin kafası iyice karışsın.
Sakın ola ki, ithalattan- iç-dış borçlardan-işsizlikten-ekonomik krizden bahsetmeyin. Ha, bu yapılanların hesabını mutlaka soracağız, demeyi unutmayın. Dik durun, eğilmeyin Suudiler bizimle…'
Cemaatin gizli görevli adamı olan Hafız, 'Emriniz başım üstüne Sultanım' dedi. Hafız, hem Hüseyin Tenekeci'den, hem de İran Din Polisi kılıklı Taner'den nefret ediyordu. Yakında onların da kasetleri çıkacak ve öyle kasılarak yürümek neymiş onlar da görecekti. Bu ikisini Muammer ve Zafer'e benzetmezsek bize de yazık olsun, diye söyleniyordu. İkisini de bağladı.
Türkiyeli; 'Selamünaleyküm arkadaşlar, ağız birliği yapmak zorundayız. Size güveniyorum. Hiç olmazsa Burhan Hoca gibi akım derken bo.um demiyorsunuz' dedi ve konuşmasını sürdürdü; 'Bu yapılanlar ŞANTAJ ve MONTAJ diyeceğiz. Bunu yapanlar Türkiye'nin kalkınmasını çekemeyenlerdir lafından girin, iki ölçü yollardan çıkın. Hani 79 yılda şu kadar yaptılar, biz şuuu kadar yaptık deyin. IMF'nin borcunu da söyleyin. Merkez Bankasındaki emanet rezervimizi, ihracatı anlatın. Milletin kafası iyice karışsın.
Sakın ola ki, ithalattan- iç-dış borçlardan-işsizlikten-ekonomik krizden bahsetmeyin. Ha, bu yapılanların hesabını mutlaka soracağız, demeyi unutmayın. Dik durun, eğilmeyin Suudiler bizimle…'
Telefonu kapatınca tekrar düşünmeye başladı.
Nasıl ve niçin tufaya gelmişti? Nerede hata yapmıştı? Olayları tek-tek hatırlamaya başladı;
*Adına cemaat denen Haşhaşinleri, devletin içine kendi sokmuştu.
*Cemaatin Polis ve Savcılarını, Atatürkçü Vatansever Komutanlarını zindana attırmakta kendisi kullanmıştı. Hatta kendini tutamayıp, ben bu davaların Savcısıyım, demişti.
*Ne kadar muhalifi varsa, kaset ve görüntüleme yoluyla hepsini Cemaatin elemanlarına kırdırmıştı.
*Yargıyı ve medyayı, Cemaatin elemanları sayesinde yola getirmişti.
*Amerika'da yetişen elemanlar, seçim sonuçlarını da etkileme başarısı göstermişlerdi.
*O, Cemaatin zenginleşmesine karşı mı çıkmıştı? Cemaatin tekerine çomak mı sokmuştu? Ne istedilerse vermemiş miydi? Ne oluyordu da, durduk yerde bu yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet olayları mantar gibi ortaya çıkıyordu?
Düşün, düşün bir türlü işin içinden çıkamadı. Bir yandan üzümdeki alkol, diğer yandan aldığı ilaçlar yüzünden üzerine bir ağırlık çöktü, uyuyakaldı ve rüya görmeye başladı!...
Nasıl ve niçin tufaya gelmişti? Nerede hata yapmıştı? Olayları tek-tek hatırlamaya başladı;
*Adına cemaat denen Haşhaşinleri, devletin içine kendi sokmuştu.
*Cemaatin Polis ve Savcılarını, Atatürkçü Vatansever Komutanlarını zindana attırmakta kendisi kullanmıştı. Hatta kendini tutamayıp, ben bu davaların Savcısıyım, demişti.
*Ne kadar muhalifi varsa, kaset ve görüntüleme yoluyla hepsini Cemaatin elemanlarına kırdırmıştı.
*Yargıyı ve medyayı, Cemaatin elemanları sayesinde yola getirmişti.
*Amerika'da yetişen elemanlar, seçim sonuçlarını da etkileme başarısı göstermişlerdi.
*O, Cemaatin zenginleşmesine karşı mı çıkmıştı? Cemaatin tekerine çomak mı sokmuştu? Ne istedilerse vermemiş miydi? Ne oluyordu da, durduk yerde bu yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet olayları mantar gibi ortaya çıkıyordu?
Düşün, düşün bir türlü işin içinden çıkamadı. Bir yandan üzümdeki alkol, diğer yandan aldığı ilaçlar yüzünden üzerine bir ağırlık çöktü, uyuyakaldı ve rüya görmeye başladı!...
Rüyasında Binali onu çağırıyordu! Ama bu Binali, Tunus'ta 23 sene iktidar olduktan sonra halkını dolandırıp Suudi Arabistan'a kaçan Binali idi.
Tunuslu Binali;
'Bak Delikanlı, bundan böyle senin işin benimkinden daha zor. Kaçınılmaz sona doğru gidiyorsun, geleceğin yer benim yanım olacak. Burada bize iyi bakıyorlar. Getirdiğimiz döviz ve altınların hepsine el koydular, ama yemek içmek ve bahçede gezinmek serbest, fakat ziyaretçi yok. Bir de bunların adetlerine göre Hacı-Hoca- Tarikat-Cemaat önderiyim demek yasak. Anında adamın kellesini alıveriyorlar.
Tunuslu Binali;
'Bak Delikanlı, bundan böyle senin işin benimkinden daha zor. Kaçınılmaz sona doğru gidiyorsun, geleceğin yer benim yanım olacak. Burada bize iyi bakıyorlar. Getirdiğimiz döviz ve altınların hepsine el koydular, ama yemek içmek ve bahçede gezinmek serbest, fakat ziyaretçi yok. Bir de bunların adetlerine göre Hacı-Hoca- Tarikat-Cemaat önderiyim demek yasak. Anında adamın kellesini alıveriyorlar.
Nerde yanlış yaptım diye soruyorsun; Sen de çok safmışsın be delikanlı.
Senin yaptığını kimse yapmazdı. Bak anlatayım;
*Wikileaks belgelerinde ve Avrupa basınında çıkan 'İsviçre Bankalarında 8 tane hesabı var' iddialarına karşı, yasal yollara başvurup 'İsviçre Bankalarında Hesabı Yoktur' belgesini alamadın.
*Adam çıktı, oğlun Bilal'in Banka Hesap Numarasını verdi ve bu hesaba 100 Milyon Dolar para yatırıldı, dedi. Kim yatırdı bu parayı diye sordu.
Sen, 'Bu yalandır. İşte oğlumun hesap dökümü' diyemedin.
*Bakan'ın 'Ben ne yaptıysam, bana emredildiği için yaptım' dedi. Sen çıkıp ta 'Ben hiçbir zaman, hiçbir kişiye kanunsuz emir vermedim. Bakan'ım yalan söylüyor' diyemedin.
*Aynı Bakan 'Bu yaptıklarımız için bizi asarlar' dedi, sen yine sessiz kaldın.
*İçişleri Bakanının oğlu, aylık kirası 60 BİN TL (20 BİN AVRO) olan evde oturuyor. Sen onu korumaya çalışıyorsun. Bakan çocukları, babalarının paralarını saklarken yakalanıyorlar, görüntüleri tüm dünya seyrediyor.
Sen bunlara kol-kanat geriyorsun.
*Damadının medya grubu için 'Haram Havuzu' oluşturup, devletle iş yapan kişilerden 630 Milyon Dolar avanta para toplanıyor. Ne sen yalan diyorsun, ne de para verenler 'Yalan, biz para vermedik' diyebiliyorlar.
*Oğlunla yaptığın konuşmanda, oğlun paraları bazı kişilere dağıttığını söylüyor ve bazı isimler veriyor. Bu bant montaj ise, neden bu kişiler çıkıp,
'Yalan bunlar, biz hiç para almadık' diyemiyorlar?
*Kriptolu telefonunun dinlendiğini söylemekle ne demek istedin?
Böyle bir konuşma yaptığını kabul etmiş mi oldun? Eşinde ve çocuklarında niçin kriptolu telefon var?
*Şimdiye kadar yayınlanan onlarca ses bantlarından birisi için bile niçin 'Yalandır, böyle bir konuşma olmamıştır' diye konuşmadınız. Neden sadece montaj bunlar dediniz?
Senin yaptığını kimse yapmazdı. Bak anlatayım;
*Wikileaks belgelerinde ve Avrupa basınında çıkan 'İsviçre Bankalarında 8 tane hesabı var' iddialarına karşı, yasal yollara başvurup 'İsviçre Bankalarında Hesabı Yoktur' belgesini alamadın.
*Adam çıktı, oğlun Bilal'in Banka Hesap Numarasını verdi ve bu hesaba 100 Milyon Dolar para yatırıldı, dedi. Kim yatırdı bu parayı diye sordu.
Sen, 'Bu yalandır. İşte oğlumun hesap dökümü' diyemedin.
*Bakan'ın 'Ben ne yaptıysam, bana emredildiği için yaptım' dedi. Sen çıkıp ta 'Ben hiçbir zaman, hiçbir kişiye kanunsuz emir vermedim. Bakan'ım yalan söylüyor' diyemedin.
*Aynı Bakan 'Bu yaptıklarımız için bizi asarlar' dedi, sen yine sessiz kaldın.
*İçişleri Bakanının oğlu, aylık kirası 60 BİN TL (20 BİN AVRO) olan evde oturuyor. Sen onu korumaya çalışıyorsun. Bakan çocukları, babalarının paralarını saklarken yakalanıyorlar, görüntüleri tüm dünya seyrediyor.
Sen bunlara kol-kanat geriyorsun.
*Damadının medya grubu için 'Haram Havuzu' oluşturup, devletle iş yapan kişilerden 630 Milyon Dolar avanta para toplanıyor. Ne sen yalan diyorsun, ne de para verenler 'Yalan, biz para vermedik' diyebiliyorlar.
*Oğlunla yaptığın konuşmanda, oğlun paraları bazı kişilere dağıttığını söylüyor ve bazı isimler veriyor. Bu bant montaj ise, neden bu kişiler çıkıp,
'Yalan bunlar, biz hiç para almadık' diyemiyorlar?
*Kriptolu telefonunun dinlendiğini söylemekle ne demek istedin?
Böyle bir konuşma yaptığını kabul etmiş mi oldun? Eşinde ve çocuklarında niçin kriptolu telefon var?
*Şimdiye kadar yayınlanan onlarca ses bantlarından birisi için bile niçin 'Yalandır, böyle bir konuşma olmamıştır' diye konuşmadınız. Neden sadece montaj bunlar dediniz?
Bak Delikanlı Kardeşim;
Anladığım kadarıyla bu kaset işi sesli ve görüntülü olarak devam edecek.
Direnebildiğin kadar diren ama sonuç değişmeyecek. Sonunda Kaddafi ve Saddam'ın durumuna düşmek var. En iyisi mi yol yakınken sen bana gel.
Gel, ben sana bakarım. Eski Abi yeni Yoldaşın Binali…
Anladığım kadarıyla bu kaset işi sesli ve görüntülü olarak devam edecek.
Direnebildiğin kadar diren ama sonuç değişmeyecek. Sonunda Kaddafi ve Saddam'ın durumuna düşmek var. En iyisi mi yol yakınken sen bana gel.
Gel, ben sana bakarım. Eski Abi yeni Yoldaşın Binali…
Not; Grup Toplantısında Türkiyeli, 'Uydurmanın da bir ahlakı var' dedi.
Uydurmanın, yani yalan söylemenin ahlakı nasıl olur, bilenlerin anlatmasını rica ederim.
Uydurmanın, yani yalan söylemenin ahlakı nasıl olur, bilenlerin anlatmasını rica ederim.