Fatih YAPAR/EGEDESONSÖZ - İzmir Narlıdere’de bulunan Güney Deniz Saha Komutanlığı’nda vatani görevini yaparken nöbet tuttuğu sırada hayatını kaybeden 21 yaşındaki Er Hasan Alkan’ın ölümünün ardındaki sır perdesi aralanmadı. Komutanların ailesine ‘intihar etmiş’ dediği Alkan’ın cenazesi otopsi kayıtlarına ise “ateşli silahla yaralanma sonucu” olarak geçti. Adli Tıp Kurumu İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan otopsi tutanağında Hakim Üsteğmen Askeri Savcı Yardımcısı Erol Körnes, Adli Tıp Uzmanları Dr. Gökhan Batuk, Dr. Mustafa Önder ve Dr. Mustafa Köker’in yeminli imzaları yer aldı.
Alkan’ın Erzurum Şenkaya İlçesi’nde yaşayan ailesine haber verilirken cenaze 22 Ekim’de yapılan otopsinin ardından uçakla İzmir’den Erzurum’a gönderildi. Üç üst rütbeli subayın eşlik ettiği cenaze bayrağa sarılı Erzurum’a götürülürken aileye de komutanlar tarafından bayrak teslimi yapıldı.
Cenaze yıkama işlemi sırasında köydeki imam ve akrabaları Alkan’ın çene altından değil alnının ortasından vurulmuş olduğunu gördü. Hemen orada bulunan komutanlara durum sorulurken cenaze töreninin ardından aile İzmir’e gelerek olayı araştırmaya başladı. Aile, Narlıdere’de askeri birliğe giderek ayrıntılı bilgi aldı. Fakat komutanların ifadeleri ile yaşananlar arasında farklılık olduğu gerekçesiyle umutsuz bir şekilde dönen aile savcılığa başvurdu. Erzurum Şenkaya Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘şüpheli ölüm’ gerekçesiyle başvuru yapan aile olayın araştırılmasını talep etti.
DAYISI AYRINTIYI ANLATTI
Ayrıntılı adli tıp raporunun henüz kendilerine verilmediğini ifade eden Alkan’ın İzmir’de yaşayan dayısı Adnan İzgi, yaşadıklarını Egedesonsöz’e anlattı. İzgi, Erzurum Şenkaya’da yaşayan ailenin perişan olduğunu vurgularken dört çocuklu ailenin en büyüğü olan Alkan’ın yaşam dolu birisi olduğunu söyledi. İzgi, “Komutanlar bize 21 Ekim tarihinde olayın olduğunu söylediler. Zaten ölüm 21 Ekim’i 22 Ekim’e bağlayan gece yaşanmış. Bize sabah haber verildi. Yeğenimin cenazesini adli tıp kurumuna getirmişler ama bizim haberimiz yok. Gece yarısı 24:00 sularında nöbeti devralmış. Ardından dört dakika geçmeden olay yaşanmış. Nöbet kulübesi denize sıfır noktada bulunuyor. Silah seslerini kendi birliğinden kimse duymuyor ama karşı taraftaki nöbet tutan asker duyup haber veriyor. Sonra olay yerine gittiklerinde yaşananları görüyorlar. Komutanlar bize kamera kayıtlarını izletti. Gece olduğu için karanlık bir cisim nöbet kulübesinde o saatte sağa sola ışık tutuyor. Asker olduğunu söylediler ama bizim çocuğumuzun olduğunu bilmiyoruz. Çünkü yüzü, kendisi belli olmuyor. Onun Hasan olduğunu nereden bilebiliriz” dedi.
KURŞUN İZLERİ VE BELİRSİZ ORTAM
İzgi, yeğeninin cinayete kurban gitmesinden şüphelendiklerini söylerken nöbet kulübesindeki ortamı da anlattı. İzgi, “Komutanlar bize çene altından kurşun girdiğini söyledi. İntihara işaret ettiler. Bir tane de dolu merminin nöbet kulübesinde bulunduğunu söylediler. Ama savcı ile yaptığımız görüşmede çocuğa isabet eden bir kurşun var. O da alnının tam ortasından girmiş. Bir tane de duvara giren mermi var. İşin ilginç yanı iki tane de dolu mermi yerde bulunmuş. Mermilerden birisi de nöbet kulübesinin dışında. Anlatılan ile yaşananlar birbirini tutmuyor. Bir kişi alnının ortasından kendisini G3 piyade tüfeği ile nasıl vurabilir? Biz de askerlik yaptık. İnsanın kolundan uzun olan tüfeği alnınızın ortasından girecek şekilde ateşlemeniz mümkün değil. Çocuğumuz çene altından kendisini vursaydı kurşun kafasının üstünden çıkarttı. Bu duruma baktığımızda kurşun kafasının arkasından çıkarak ensesini patlatmış. Erzurum’da cenazeyi yıkarken tespitimizin ardından komutanlara durumu sorduk. Bize ‘kan kaybı fazla olduğu için ilk anda kurşunun nereden girdiğini tespit edememişiz’ dediler. Böyle bir bahane bulundu. Biz burada nelerin olduğunu bilmiyoruz ama kendi ilçemiz Şenkaya'da komutanlar ilgi gösterdiler, kaymakam ile birlikte cenazemize katıldılar. Onlara teşekkür ediyorum” diye konuştu.
RAPORLARI İSTİYORUZ
Dayı, İzgi, yeğeni Alkan’ın ardından kendilerine sadece adli tıp raporunun ön inceleme tutanağı ile ölüm raporunun verildiğini söyledi. Ayrıntılı rapordan haberlerinin olmadığını da anlatan İzgi, “Aile şu anda Erzurum’da yaşıyor. Hayvancılık ve tarım ile geçiniyorlar. Buraya sürekli gelip gidecek durumları yok. Bizler Anadolu’nun bir köşesinden gelerek burada ayakta kalmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki bir evladımızı kaybettik. Hepimiz çok üzgünüz. Olay yeri incelemesini yapan ekip askerlerden oluşuyor. Savcı da bilirkişi de askerin denetiminde. Biz burada dışarıdan inceleme yapılmasını istiyoruz Delillerin karartılmasından şüpheliyiz. Bu konuyu yetkililer yeniden incelesin. Her şey ortada. Devleti sorumlu olmaya davet ediyoruz. Biz evlatlarımızı ne olduğu belli olmayan olaylarda kaybetmek istemiyoruz” dedi.
UZMAN OLMAK İSTİYORDU
Yeğeninin psikolojik hiçbir probleminin bulunmadığını anlatan İzgi, “Olayın yaşandığı günden iki gün önce Hasan bizimle birlikteydi. Evimize ziyarete geldi. Ailesinin bir bölümü Bursa’da yaşadığı için oraya yönelik planlar yaptı. Hatta bir hafta sonra piknik yapacaktık. Nöbete gitmeden iki saat önce de annesi ile görüşmüş. Bir sıkıntısı olmadığını anlatmış. Terhisine 85 gün kalan bir asker neden intihar etsin. Üniversiteye hazırlık kitaplarını bile yanında bulunduruyordu. Eğitimi seven, yaşam dolu bir kişiydi. Hatta uzman erbaş olmak için askeriyeye verilmiş dilekçesi var. Askerliği seven, vatanı için çalışmak isteyen bir kişinin ölmesine anlam veremiyoruz” ifadelerini kullandı.