Örnek vermek gerekirse, Türkiye’’nin protokol sıralamasında ilk 10’’a (Top 10) giren devlet büyüklerimiz arasında, resmi nikahlı eşinden başka, imam nikahlı eşinden çocuğu olan ve iki hanımla yaşamayı tercih eden biri, her gün sırıtarak kamuoyunun karşısına çıkabilmektedir. Ayrıca bazı bakanlarımız ve 50’’ye yakın AKP milletvekilimiz de ikişer hanımla yaşamayı seçenler arasındadır. 3 ve 4 eşli olanların sayıları az olmakla beraber, onlar da TBMM’’ nin çatısı altında görev yapmaktadırlar.
Şimdiye kadar hep ’“farklılıklara’” ve ’“yeniliklere’” imza atan propaganda uzmanı ’“ Tayyip Recep Erdoğan’”, Yeşilçam Starlarına taş çıkaracak derecede 8/8 lik jön bakışlı damadını milletvekili yaptığı 3(ÜÇ) eşli birini, (üstelik hepsi aynı anda, aynı evde yaşamak kaydıyla) kendisine danışman alarak Türk Medeni Kanununu ve Laik Cumhuriyeti uyutup, arkadan dolaşıp üç puan daha aldı. Kendini Şeyhülislam seçtiren bu kişiyi danışman olarak alan Başbakan, 12 Eylül referandumu için AKP’’li erkeklerin gönlünü bir kez daha kazanırken, ’“tüm kadınların onurunu’” ise bir kez daha çiğnemiş oldu.
Tam da AKP’’lilerin ’“çok eşli çağdaş yaşamlarına’” alışırken, ikinci-üçüncü-dördüncü hanımlarının bedduaları sebebiyle olsa gerek, bir de başımıza ’“çok kocalı hükümet etme’” derdi çıkmasın mı?
Zor dostum zor, zor ki ne zor, gel bir de ona sor.
Tabiidir ki bu çok kocalı hükümet etme tamamen mecazi anlamda bir benzetmedir! Fakat hiç kimse ilahi adaleti göz ardı etmemelidir’…
5 tanecik bile villası olmayan civanım delikanlı, tam İran’’la kanka olacak, kafa kafaya verip, nükleer silah yapımı konusunda dünyaya kafa tutacak, Obama abisi ’“hoop, kendine gel, sen kendini ne sanıyorsun, senin dayılığın gariban çiftçine, işçine geçer bana geçmez. Ben senin ağabeyinim, ben ne dersem o olur, yoksa’…’”
Harçlıkla yaşarken, emanet parayla ’“hayır’” için okutulurken, aniden ’“havuzlu villacıkların ve kocaman gemiciklerin’” sahibi olan çocukların babası, tam İsrail’’e uzaktan fırça atacak, İngiltere Başbakanı, ’“Ne yapıyorsun birader, Obama ve biz İsrail’’in teminatıyız. Londra bizi ne kadar ilgilendirirse, Tel Aviv de aynen o kadar ilgilendirir. Sen borunu git Kasımpaşa’’da öttür, yoksa’…’”
Ulus Devlete ve Türklüğe yürekten inanan; Gülbettin Hikmetyar’’ın dizinin dibinde gözyaşı döken, Erbakan’’ın dizinde yetişen, Sami Ofer’’in ve Yasin El Kadı’’nın kadim dostu, Türklüğün yılmaz savunucusu Bakatoğlu Tayyip Erdoğan Bey tam; ’“Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak’” diyecek hatta bunları fısıldarken, hislenip gözyaşı dökecek, AB’’li ağabeylerin hepsi birden; Hişt hişt sakin ol, sinirlerine hakim ol, bırak bu çağdışı saplantıları. Biz ne demiştik?’“Demokratik Özerklik’” şimdilik en iyi yönetim şeklidir. Ötesine daha sonra bakarız. Hem bak PKK önderliğini de ikna ettik, referandum da onlar da ’“evet’” diyecekler. Sen gene CHP+MHP+DP+Yarsav ve PKK bir arada ’“hayır’” cephesi oluşturdular demeye devam et. Nasılsa medyayı senin eline vermiştik. Yoksa’…
Bu konuyu burada şimdilik keselim. İzninizle konumuzla direkt olarak ilgisi olmayan üç adet dünya gerçeğini beraberce irdeleyelim.
Birincisi;
İnsanlar, toplu olarak yaşamaya başladıklarından bu yana, hele devletler halinde yaşamaya başladıklarından bu yana, yönetenler ’“istihbarat’’a’”çok önem vermişlerdir. Özellikle, üzerinde hesapları olan ülkelerin yöneticilerinin zaafları, sağlık durumları dikkatle izlenmiş ve yeri geldiğinde ’“şantaj’” olarak kullanılmıştır. Dünya tarihi; Rüşvete meyilli, cinsel konularda ve sağlık konularında zaafları olan yöneticiler yüzünden kaybedilen savaşlar, yıkılan devletler örnekleriyle doludur. Geçmişte yapılan bu istihbarat’’ın bu çağda, gelişmiş teknolojiyle nasıl yapıldığını nerelere kadar uzandığını sizlerin takdirine bırakıyorum. ABD Başkanlarının, herhangi bir ülkeyi ziyaretlerinde, ’“dışkılarını’” bile yanlarında götürmeleri bunun en dikkat çekici bir örneğidir.
İkincisi;
Dünya kurulduğundan beri, gerek bir kabilenin, gerek bir aşiretin, gerekse bir devletin başına geçmek için, dış güçlerden yardım alan kişi, bir müddet sonra kendisine yardım edenlerin kuklası olmuştur. Özellikle Ortadoğu’’da bu konuda çok örnek vardır. Önümüzdeki günlerde, Ortadoğu gerçeğini aydınlatacağımız yazılarımızda bu örneklerden bahsedeceğiz. Değişmez kural şudur; ’“Kiralık kafanın kira bedeli, köleliktir.’”
Üçüncüsü;
Dünya üzerinde, herhangi bir yerde, herhangi bir ülkede sahip olduğunuz ciddi miktardaki gayrimeşru parayı, örneğin 15-17 Milyar Doları asla ve asla saklayamazsınız. Sadece, bazı güçler bir zaman için saklamanıza göz yumarlar. Siz de onların dediğini yapmak zorunda kalırsınız. ’“Lanet olsun, ben bu paradan vazgeçtim, ülkem daha kıymetli’” deseniz bile vazgeçemezsiniz, vazgeçirtmezler. Burnunuza halkayı bir kere taktırdınız mı, artık siz kendinizin sahibi olamazsınız. PKK’’nın üç önderinin Amerika’’daki milyarlarca dolar uyuşturucu parasına geçenlerde el konuldu. Siz Amerika’’nın bu parayı yeni bulduğunu mu sanıyorsunuz?ABD Hazinesi ve istihbarat örgütleri kendilerinden habersiz 50 doların dolaşmasına izin vermezler. Verdikleri bir talimat uygulanmadığından PKK’’ya gözdağı vermek için, Amerikalı yetkililer anında cezayı kesmişlerdir.
Yukarıdaki siyasetçi davranışlarıyla ilgisi bulunmayan bu ansiklopedik bilgiyi takdim ettikten sonra aklıma, ulu önder Atatürk’’ün bir sözü geldi; ’“Bağımsızlık benim karakterimdir,’” Atatürk’’ten sonra, onun bu veciz sözünü kendilerine ilke olarak alan hiçbir Türk Devlet Başkanı, hiçbir Türk Başbakanı paçasını bu uluslararası çakallara kaptırmadı.
Ben şimdiki devlet adamlarımızın da paçalarını kaptırmadıklarına inanmak ve temenni etmek istiyorum. Fakat dünya siyasetinde geçerli olan kurala göre, bir yönetimin önderlikleri için karar ve kesin kanaat, onlar görevden ayrıldıklarından ve hesaplarını bağımsız yargıda verdiklerinden sonra oluşturulmalıdır.
Bizler Türkiye’’de bir araya gelip birbirlerini aklayan ne Başbakanlar gördük. Ama bugün neredeler?Bir tanesi bile insan içine çıkabiliyor mu?Bir tanesi bile bendenizin yazdıklarının hiç olmazsa benzerini yazabiliyor mu?
Bağımsız olmak, dürüst olmak, özgürce doğru bildiğini haykırabilmek ne büyük zenginlik Allahım.
Başka türlüsü mü?Yazının başlığına bakar mısınız?
Zor dostum zor!...
Not: Çok sayıda tarikat ve cemaatten sonra, Çetin Altan’’ın oğlanlarından Mehmet Altan’’la da mahkemelik olduk. ’“İhanetle gelen, ihanetle gider’” başlıklı yazımızdan alınıp dava açmışlar. Bu doğru yolda olduğumuzun işaretidir. Biz bağımsız yargıda hesaplaşmayı severiz. Acaba onlar vicdanlarıyla hesaplaşabilecekler mi?