Yüzsüzlük

AKP İktidarı ile beraber neredeyse tüm değerlerimiz çürümeye başladı. Her gün, insanı hayretlere düşüren olayları yaşıyoruz. Hele devlet yönetiminde o kadar acayip olaylarla karşılaşıyor, o kadar ucube devlet adamları görüyoruz ki, insanın inanası gelmiyor… Yüzsüzlük çeşit çeşit..
Bekri Mustafa imam olmuş. Her cenaze namazını kıldırdıktan sonra, tabutun kapağını aralayıp, bir şeyler fısıldıyormuş. Bu günlerce böyle devam etmiş. Cemaat merak içindeymiş. İçlerinden biri dayanamayıp sormuş; 'Hocam, cenaze namazından sonra tabutun kapağını aralayıp mevta'ya ne söylüyorsun, diye sormuş? Bekri Mustafa cevap vermiş; 'Diyorum ki; öbür taraftakilere selam söyle, bu dünyanın halini merek ederlerse, Bekri Mustafa İmam oldu de, gerisini onlar anlar!...'
Dinimizin de, aklımızın da gereği 'emaneti veya işi' ehline yani 'bilene' vermektir. Sizlere sorumlu makamlarda bulunan kişilerden üç tanesinin yaptıklarını anlatacağım. Bakalım dinimizin ve aklımızın emrini yerine getirdik mi, getiremedik mi?...,
*Bülent Arınç Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı;
Eski Manisalı yeni Bursalı Bülent Bey geçenlerde Amerika'ya gitti. Seyahatinin sonunda yaptığı basın toplantısında, gazeteci Yılmaz Polat; 'Fethullah Gülen ile görüştünüz mü' diye sordu.
Bu soruya demokrasiyi hazmetmiş bir siyasetçinin vereceği cevaplar bellidir; Cevap şıkları şöyle olabilir: a) Bu soruya cevap vermek istemiyorum
b) Görüşmedim c) Görüştüm..
Bülent Bey neler dedi; 'Ben size bugün ne yaptığınızı, hangi sokaktan geçtiğinizi veya kiminle görüşüp çayını içtiğinizi soruyor muyum? Sen Türkiye'ye gel de ben sana nerelere uğrayıp uğramadığını soracağım. İzlettirip senin bütün açıklarını ortaya çıkarttıracağım!..'
(Bülent Bey'in bu sözlerini başta tecrübeli ve saygın gazeteci Savaş Süzal olmak üzere çok sayıda gazeteci de teypten dinlediklerini söylediler.)
*26 Nisan 2011 tarihli Hürriyet Gazetesinden bir fotoğraf:
Hendek Kaymakamı Mustafa Aydın, kendisini ziyarete gelen AKP Milletvekili adaylarına objektiflerin önünde 'nazar boncuğu' takıyor. 'Nazar değmesin tosunlarıma' der gibi bir de fotoğrafçılara poz veriyor. Nazar boncuğu taktıklarından biri ise Şaban Dişli(!).
*26 Nisan 2011 tarihli İzmir Yeni Asır Gazetesinden bir fotoğraf:
İzmirlileri aptal zanneden ithal aday eski Ulaştırma Bakanı İnali Yıldırım ortada. Sağında Devletin Valisi, solunda AKP'nin en önemli müteahhitlerinden İbrahim Çeçen. İzmir'deki Ağrılılar gecesinde seçim çalışması yapıyorlar!...
Kendiliğinden gelişmiş ve basına yansımış üç olaydan herhangi biri, gelişmiş batı demokrasilerinden birinde yaşansaydı, o olayın müsebbipleri derhal görevlerinden ayrılıp, yargı önünde hesap veriyor olurlardı. Demokratik bilince sahip kamuoyu da bu olaylar sonuçlanıncaya kadar ayağa kalkardı.
*Başbakan Yardımcısı Bursalı Bülent Bey, gazeteciyi açıkça tehdit ediyor ve onu devletin güvenlik güçlerine izlettirip, hesap sormakla korkutmak istiyor. Sanki, izlettirme emrini verdiği polisler devletin polisi değil de, Menemen'de Kubilay'ın kafasını kesen Derviş Mehmet'in adamları !.. Bir kimse de kalkıp, 'Bülent Bey sen kendini ne zannediyorsun, ne hakla özel işlerin için devletin polislerini kullanabileceğini düşünebiliyorsun' diye sormuyorsa, kabahati kendimizde aramamız gerekir. Demek ki emaneti yanlış adama vermişiz!...
*İkinci olayda devletten maaş alan, tarafsız ve yansız olması gereken Kaymakam efendi, AKP'li adaylara nazar boncuğu takıyor ve açıkça taraf olduğunu hem ilçedeki devlet görevlilerine hem de tüm ilçeye ilan etmiş oluyor. Bir Allahın kulu da çıkıp, a benim sepet kafalı Kaymakamım, sen kendini ne sanıyorsun, sen devlet memuru musun yoksa AKP İlçe Başkanı mısın? Nazar boncuğu taktığın Şaban Dişli, aracılık yapıp 1 Milyon TL rüşvet aldığı için AKP Genel Başkan Yardımcılığından atılan biridir. Ortak mısın onunla, diye sormuyor!.. Adam da pişkince koltuğunda oturmaya devam ediyor ve 'Vali' olmayı bekliyor…
*Üçüncü olay ise, İzmir'e hizmet vaat edip İzmirlilerin oyunu almak isteyen eski bakan İnali Yıldırım. Cebinde hizmetler, İzmirliye diyor ki, 'ver oyu, al hizmeti.' İnali Yıldırım bilmiyor ki, İzmirlinin politikada en cahili, gömlek cebinden on tane İnali çıkarır. Esas çirkin olan her gittiği yere zorla İzmir Valisini de götürüp adamcağızı zora sokmasıdır. Diğer ayıbı da, ilk iktidar değişikliğinde tüm ihaleleri incelemeye alınacak olan yandaş-candaş bir müteahhidi, Pazar sepeti gibi kolunda taşımasıdır.
Bu Bekri Mustafalara hadlerini bildirmezsek, demokratik tepkimizi gösterip bunları alaşağı etmezsek, bunların yüzsüzlüklerinden şikayet etmeye hakkımız olamaz.
12 Haziran 2011 de sandığa gideceğiz, gitmeyenleri götüreceğiz ve emaneti ehline ve namuslusuna vereceğiz..