Yeryüzünün efendileri isterse

İnsanlık, efendilerini sürgit muktedir kılmak için ağır bedeller ödüyor. Buna “tarih yazmak” deniyor. Yazılan tarihe bakılırsa, yeryüzünün efendilerinin cehennem zebanilerinden farkı yok.

Lafı eğip bükmeden söylemek gerek; Dünya çok kötü yönetiliyor. İnsanlığın kahir çoğunluğu acı çekiyor. Ne ki çekilen acılar efendilerin umurunda değil. Acılar salt hamaset konusu olabiliyor. Sanatçıya falan ilham veriyor, o kadar.

Ve yüzyıl sonra, insanlık bir kere daha çok büyük acıların eşiğine gelmiş bulunuyor.

 Hatırlamakta yarar var, kaosa sürüklenen günümüz dünyasında, determinist neden-sonuç ilişkisine dayalı süreçlerin yerini, süreç yönetimi aldı. Determinist yaklaşım artık yok. Bunun son örneğini Ortadoğu’nun dizaynında yaşıyoruz.

Bilindiği gibi, muktedirlerin Ortadoğu’yu dizayn ederken kullandıkları anahtar sözcük “terör”dür. Terörizm, muktedirlere istedikleri kapıları açıyor.

Kimin, hangi etnisite veya din grubunun ne zaman terörist olacağına karar vermek, süreç yönetimiyle ilgili bir durumdur. Terör ancak ve ancak devletleri, parayı yöneten muktedirlerin onayıyla mümkündür. Suç devlet kontrolündedir.

Hal böyle olunca, terörle mücadele eden devlet ne demek oluyor?

Söyleyeyim… 1981 yılında Paris Çalışma Ataşeliği’ne ASALA saldırmış ve iki çalışma arkadaşımızı öldürmüştü. Bir ben sağ kalmıştım. Daha sonra, resmi makamlarla birçok görüşme oldu. Burada net olarak gördüğüm, Fransız makamlar ASALA’yı koşulsuz destekliyordu. Sunulan belge, bilgi ve kanıtlara dönüp bakmadılar. Israrımıza karşılık verdikleri yanıt, Cumhurbaşkanı talimat vermedikçe bu dosyaların açılmayacağı idi. Ve o dosyalar hiç açılmadı. Vay gidene!

Çok değil, iki yıl sonra oyun değişmişti. ASALA sahneden çekiliyor, PKK olarak geri dönüyordu. Batı böyle uygun görmüştü. Bu nedenle, ASALA lideri Agop Agopyan, yaşadığı Atina yakınlarındaki evinde ortadan kaldırılmıştı. Ve bu operasyon Türklere yaptırılmıştı.

Yeniden yapılandırılan terör örgütünün finansmanının, Suriye-İtalya hattında uyuşturucu trafiğinin bu örgüt kontrolüne bırakılmak suretiyle sağlandığı, konuşuluyordu.

Demem o ki süreci başlatan ve bugünlere gelmesini sağlayan devletlerin bilgisi dışında bir şey olmuyor. Silahlandırılan din ve etnisite grupları, kapitalist metropollerin kontrolündedir; büyük efendilerin uygun gördüğü suçları işlemekle yükümlüdürler.

 Yeryüzünün efendileri uygun gördüğünde bir insan terörist, daha sonra da barış elçisi ilan edilebilir. İhtiyaca göre rolün değişmesi olağandır.

 Ancak, Selahattin Demirtaş’ın desteklediği süreç öne çıkarılırsa, Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşama arzusu belirleyici rol oynayabilir. Bunun yolu da dış dinamiklere kapalı olmaktan geçiyor.

 Devlet Bahçeli’nin ısrarla üstünde durduğu “güçlü iç cephe” önerisi, önemlidir.

 Ve NATO üyesi ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya ve AB temsilcisi, Roma’da toplandı. Gündem, Suriye. Kürtleri, Arapları, Türkleri ne yapacaklarını konuştular. Suriye fatihi, Trump’ın aziz dostu Erdoğan da az ötede bekledi. Küçük efendi olmanın gereği…

Nihayetinde, yeryüzünün efendileri tarih yazıyor… Başımıza gelecek var.