Uzun bayram tatilinin son günlerini Atina ve dünya güzeli Girit'in köylerinde geçirdik. Her Kurban Bayramında olduğu gibi bayramın ilk iki günü vecibelerimizi yerine getirdik ve Girit'in yolunu tuttuk. Son iki yılda yine böyle Eylül günlerinde Yunanistan'da turist o kadar azalmıştı ki, durumu ülkenin içinden geçmekte olduğu kriz ile açıklamıştı dostlarımız...
Ama bu yıl? Akropolis'te ve müzelerde, Hanya'da, Resmo'da, Spinalonga'da adım atacak yer yoktu...
Ya Türkiye?
Sultanahmet'teki bomba, Atatürk Havaalanı'ndaki IŞİD katliamı ve de aşağılık 15 Temmuz ihaneti en çok turizm sektörünü vurdu... Sarsıntılı geçen 2016 sezonunda destinasyonların kümülatif bazda ziyaretçi kayıpları da yavaş yavaş belirginleşiyor. İlk 8 ay itibariyle İstanbul'un kaybettiği ziyaretçi sayısı 2.2 milyonu aşmış durumda.
Kendi kendimize reklam yaparak İzmir'de turist sayısını artıracağımızı zannederken kentimizde durum daha da felaket. Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği'nce (ETİK) yayımlanan Ağustos ayı yönetim raporuna göre, İzmir turizmi büyük kayıplar yaşanmaya devam ediyor. Rapora göre, yılın ilk 8 ayında İzmir'e hava yolu ile gelen yolcu sayısı yüzde 30.8 oranında gerilerken, kruvaziyer trafiğindeki düşüş yüzde 82 oldu. İlk 8 ayda kente gelen toplam yolcu sayısındaki düşüş ise yüzde 41.3.
Peki Türkiye'ye gelmeyen turist nereye gidiyor?. Uluslararası istatistikleri yakından takip eden biri olarak söyleyebilirim. Bize gelmeyen turistin üç tercihi olmuş durumda. İspanya, Hırvatistan ve Yunanistan...
İspanya'dan rakam vereyim: Ocak-ağustos arasındaki 8 ayı kapsayan dönemde ise İspanya'ya giden ziyaretçi sayısı ortalama yüzde 11.6 oranında artarak 54 milyon 973 bine yükseldi. İlk 8 ayda gelenlerin yüzde 50.1'i (27 milyon 523 bin) bütçeli hava yolu şirketleri ile, yüzde 49.9'u (27 milyon 450 bin) ise geleneksel hava yolu şirketleri ile uçmayı tercih etti.
Özetle İspanya'da yatacak yer yok.
Keza Türklerin de önemli katkısı ile geçen kurban bayramında Yunanistan'da da yatacak yer kalmamıştı.
Bu arada bayram öncesi kazıkları iyice sivrilten turizm esnafı da tatilcilere acımadı. O zaman da Murat Bardakçı'nın ''Magazin sosyetemiz, entellerimiz, entellektüellerimiz, entel görünme meraklılarımız, parayı kolay kazananımız, vesairemiz aylardan buyana adalarda fink atıyorlar'' lafı yabana gitti.
Bardakçı şu sözlerinde haklıdır, ' Ama, adaların hemen yanıbaşında ve bu sene yaz aylarını bomboş vaziyette geçiren sahillerimizdeki mekanlara gitmek akıllarına gelmiyor. Bu tesisler Yunanistan'daki kadar profesyonel hizmet vermeseler bile ille de bir yere gidilecekse buraları tercih etmek gerektiği, zira turizmin daha da çökecek olduğu takdirde başka sektörleri de peşinden sürükleyeceği ve hepimizi etkileyeceği hiç mi hiç akıl edilmiyor!'
Ama tüketici de haklıdır. Bu yaz başta Alaçatı olmak üzere o kadar çok noktadan 'hem iğrenç şeyler yedik, hem de kazıklandık' bilgisi ulaştı ki...
Tüketici dünyanın her yerinde böyle... Önce kendini, cebini düşünüyor. Türkiye'ye gelmeyen turist İspanya'ya gidiyor, Yunanistan'a gidiyor. Keza bizim vatandaşlar da önce Ege adalarını tercih ediyor. Benim kaygım önce Midilli'de ardından Sakız'da gördüğüm 'yakalamışken kazıkla' mantığının bütün Yunan adalarına sirayet etmesi...
Türkiye turizmine gelecek yıllar için önerim kendi yurttaşınla barışmasıdır. Turizmcilerin en büyüğünden en küçüğüne kendi yurttaşları ile barışması gerek...
''VURDUMDUYMAZLIK VE ŞIMARIKLIKTIR''
Daha açık söyleyeyim mi?
Memleketin turizmi böyle perişan vaziyette iken gemi ile bir, haydi bilemediniz iki saat ötedeki adalara gidip oraları zengin etmek ve dönüşte 'Şekerim cennet, vallahi cennet! Hem zaten turizm işinde Yunanlılar'dan öğreneceğimiz çok şey var!' diye ahkam kesmek kimse kusura bakmasın ama vurdumduymazlık ve de şımarıklıktır!''