Yeni kültür: Yaşamdaşlık 3

“İnsanlık krallığın içinde bir krallık değildir” Spinosa

İki haftadır Türker Kılıç’ın kitabıyla “Yaşamdaşlık” kavramını anlatıyorum, birbirimize bağlı yaşadığımızı birbirimize hizmet için burada olduğumuzu ve bu arada Los Angeles günlerdir inanılmaz bir yangınla mücadele ediyor. İçimiz cız ederek izliyoruz, tıpkı Gazze’de yaşanan soykırımı izlediğimiz gibi. Dünyanın en varsıl ülkelerinden ABD’nin, en varsıl kentlerinden biri olan bu kent bir dramı yaşıyor. Bu kentin varsıl insanları bir anda evsiz, elbisesiz sokakta kalıyorlar, hepsine geçmiş olsun dileklerimizle, yangının bir an önce kontrol altına alınmasını bekliyoruz.

İlginçtir, bir yanda Gazze dramı yaşanırken diğer yanda tüm dünya, bu varsıl kent dahil, gözlerini, yüreklerini kapadı orada ölen çocuklara, kadınlara. Birçok soykırım filmi yapmış olan Hollywood camiasından İsrail’e dur diyen pek olmadı. Çok şükür bu yangında ölen sayısı çok az, Gazze gibi değil, ancak gözlerini, yüreklerini kapayanlar da gördü ki “Yaşamdaşlık”, “Bağlantısal Bütünlük” herkesi nasıl birbirine bağlamış, nasıl ateş düştüğü yeri yakmış, benzer kaderi paylaşıp, yaşamdaş olup, evsiz, elbisesiz, hatta sokakta aç kalmanın ne olduğunu bu birbirine çok zıt iki coğrafya bu günlerde birlikte deneyimliyor. Acaba evrende böyle bir “Bağlantısallık” varsa, birbirimize, çevremize iyi davranmanın, Gazzeleri görmezden gelmemenin, hiç yaratmamanın, hak yememenin önemini mi fark etmek gerekiyor?     

Yaşamı Kontrol Etmeye Çalışan Kültürler

Prof. Dr. Türker Kılıç kitabında açıkladığı “Yaşamdaşlık” konseptini Mevlana’dan Spinoza’ya, anlatmaya devam ediyor: “Anlamak ve bilmenin yarattığı özgürlük, eskiden yapamadığı yaşantı seçimlerini yapabilir hale gelen her bilgi işleyen bağlantısal bütünlük için bir “yaşam ödüllendirmesi” durumudur. İnsan bunu "sevinç" olarak yaşar. Anlamaktan ve bilmekten doğan sevinç, yaşam ağı içinde "eskisinden" daha özgür olmanın oluşturduğu, kendinden-yaratma (özyaratım) sürecinin yeni yaşantılar üretebilmesi sonucunda ortaya çıkar.

Bu zihinsel varoluş, merak sürecinin kendisidir. Nakamura bu meraklanma ve sonucunda yeni bir zihinsel model oluşturma sürecini akış olarak tanımlar. Akış, yaşamı bir oyun olarak algılayıp yaşama halidir. Çocukların en büyük ciddiyetle yaptığı iş oyun oynamaktır. Akış hali, merak sürecinin oyun haline dönüşmüş biçimidir. Yaşamı kontrol etmeye çalışan kültürlerde merak hoşlanılmayan hatta korkulan bir zihin eylemidir.

Spinosa Mevlana’dan Yararlanmış mıydı?

1207’de doğmuş Mevlana’yı (Rumi'yi) 1632'de doğan Spinoza'nın bilip bilmediğini merak ettim. Yaşamın bağlantısallık yapısını Spinoza kendi zihninde modellerken Rumi’den yararlanmış mıydı? Bu soruya Mevlana’yı (yeniden) ve Spinoza'nın yaşadığı coğrafyayı, evlerini, çevreyi gezip araştırarak ve kütüphanedeki (sonra da Spinoza Vakfı tarafından toplanmış) kitaplarını inceleyerek ve başta Etika olmak üzere kitaplarını ve mektuplarını okuyarak yanıt aradım. Yaklaşık 190 kitaptan oluşan kütüphanesinde Rumi ile ilgili bir kitap yoktu. Kitap ve mektuplarında da Rumi ile ilgili bir atıfla karşılaşmadım.

Ancak, büyük ihtimalle Spinoza Rumi’yi biliyordu. Yani her şey içinde bulunduğu bağlantısallıkla anlamlıdır ve bu zihinsel ağ, zamandan bağımsız bir düşünsel süreçtir. Her bütünün, başka bir bütünlüğün parçası olduğunun anlaşılması ve bu parçalar arasındaki bağlantısallık Spinoza’nın yaşam anlayışını geliştirmesinde etkili olmuştur denilebilir.

Kendimizi Geliştirmenin En Kısa, Etkin ve Verimli Yolu

Burada Spinoza ve düşünce ağını yazmak ile amacım bilim tarihine katkıda bulunmak değil. Amacım merak sürecinin, yaşamın zihinsel bir bağlantısallık modellemesi oluşturma yolculuğu olduğunu vurgulamak ve beynin nasıl zihin ürettiği sorusuna yeni keşfettiğimiz bağlantısal bütünsellik paradigmasının (ve matematiğinin) kültür ve uygarlık nasıl oluşuyor sorusuna da yanıt oluşturabileceğinin (bu alana sosyal fizik denmeye başlanmıştır) altını bir kez daha çizmek. Her şey içinde bulunduğu ağ ile anlamlı, yani sizi siz yapan yaşamınızdakiler.

Kendimizi geliştirmenin en kısa, etkin ve verimli yolu yaşam ağımızı paylaştıklarımızı geliştirmek, içinde bulunduğumuz yaşam ağını iyileştirmektir. Bunu yaparken yararlanabileceğimiz en güvenilir yol, bilimsel yöntemdir. Bilimsel yöntem yaşamın zaten kendiliğinden bir varoluş mucizesi olduğunu bize anlatır.

Yine Spinoza, insan merkezli gerçeklik anlayışının bir yanılgı olduğunu ifade ederken; “İnsanlık krallığın içinde bir krallık değildir” derken de insanın doğanın değişmez ve ebedi kurallarına tabi olduğunu söyler,” diyor. Haftaya aynı konuyla sürdürüyorum…

Kaynakça: Yeni Bilim: BAĞLANTISALLIK-Yeni Kültür: YAŞAMDAŞLIK

Türker KILIÇ (Prof. Dr.) AYRINTI Yayınevi-1. Basım: 2021