Yeni Anayasa aldatmacası

Türkiye'de bir 'Yeni Anayasa' furyasıdır, gidiyor. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, AKP ve onun maşası haline gelen YÖK tarafından 10 senedir sindirilen korkutulan, cemaatlerin temsilcilerine teslim edilen üniversitelerden bu konuda ses çıkmasını bekliyor. Maalesef toplumun büyük bir kısmının Baroların, Sivil Toplum Örgütlerinin Anayasa yapımı ile ilgilendikleri yok.
Bunlardan bir kısmı korkudan sesini çıkaramıyor, büyükçe bir kısmı ise, sonu belli olan bir oyunun figüranı olmak istemedikleri için susmayı tercih ediyorlar…
Bu konuda ki görüşlerimize geçmeden evvel, Türkiye'nin bugün hangi şartlarda bulunduğuna, Siyasi-Sosyal-İç ve Dış Güvenlik- Ekonomik şartlarına beraberce bakalım, analizimizi yapalım.
Bu analizin sonunda Anayasa değişikliği yapmanın mı, yoksa şimdilik yapmamanın mı Türkiye'nin hayrına olacağına karar verelim.
*Türkiye'de, Cumhuriyetin kuruluş değerlerine açıkça karşı olduğunu söyleyen, Anayasa Mahkemesi tarafından 'Laiklik karşıtı eylemlerin odağı' olduğu için mahkum edilen ve 3 seçimdir tek başına iktidar olmuş bir parti yani AKP iktidardır. Anayasa değişikliği de tamamen onun kontrolünde olacaktır. Başka bir deyişle 'Tek Adam' yönetimindeki AKP de, TBMM çoğunluğu sebebiyle Başbakan Erdoğan, hem Yürütmeyi, hem Yasamayı, son Anayasa değişikliği ile de Yargıyı kontrol eder hale gelmiştir.
Başbakan Erdoğan'ın ve ekibinin kendilerine verilen samimi önerileri dikkate alacağını düşünmek ve buna inanmak, bu ekibi hiç tanımamak demektir.
*TBMM de bulunan partilerden CHP ve MHP büyük bir olasılıkla, daha Anayasanın ilk dört maddesinin görüşmeleri sırasında AKP ve BDP' yi baş başa bırakıp, uzlaşma komisyonundan çekileceklerdir.
AKP ve BDP; Temel noktaları PKK Terör Örgütünün temsilcileri ile, Başbakan Erdoğan'ın görevlendirdiği Devlet ve Hükümet görevlileri arasındaki görüşmelerde belirlenmiş ve Öcalan'ın onayından geçmiş değişiklikleri, halkoyuna sunup kabul ettirmeye çalışacaklardır. Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalay'ın 25 Aralık Pazar günü televizyonlardan açıkladığı yeni
'Demokrasi Paketi' ve 'Habur ile gurur duyuyorum, yenilerini de yapacağız' şeklindeki sözleri bunun açık kanıtıdır.
Bu oyunu engelleyecek siyasi parti bugün parlamentoda yoktur.
12 Eylül 2010 da yapılan Halkoylaması öncesi 'Yargı Bağımsızlığını' çiğneyecek ve yargıyı AKP' nin emrine verecek Anayasa değişikliğini CHP ve MHP halka anlatamadılar. Ya içlerinde kavga ettiler, ya da AKP'ye baston oldular.
Hukuk Fakülteleri, Barolar da suskun kaldılar. Avrupa, Egemen Bağış'ın ağzına bakıp, yapılan değişiklikleri 'Demokratikleşme' olarak algıladı. Avrupa Birliği Kasım 2010 ayı ilerleme raporunda HSYK ile ilgili değişiklikler 'Demokratikleşme' olarak geçmişti.
*Çoğulcu-Katılımcı Demokrasiden nasibini almamış, biat kültürü ile yetişmiş insanlar topluluğu olan bir partinin, 'Kürtçü-Bölücü' bir terör örgütüyle işbirliği yapan ve bunu açıkça her ortamda dillendiren bir diğer partinin birlikteliğinden çıkacak sonucun, ülkenin bölünmesine gidecek yolun başlangıcı olacağına inanıyorum.
*Türkiye'nin belirli bölgelerinde şehirlerinde, ilçelerinde, kasabalarında ve köylerde yol kontrolleri PKK Terör Örgütünün elinde. Aylar önce kaçırılan Kaymakam-Polis-Askerlerden hala haber yok. Türk Bayrağını belli bölgelerde Resmi Daireler ve Askeri Tesislerin dışında asmak mümkün değildir.
KCK Şehir-İlçe-Köy isimlerinin Kürtçe konulmasını gerçekleştirmiştir.
Pazarlarda Türkçe konuşmak yasak hale gelmiştir. KCK, kendi okullarını, kendi mahkemelerini-kendi Vergi Dairelerini çalıştırmaktadır.
PKK, Irak'ta yeniden şiddetlenecek iç savaştan, Suriye'de ki gelişmelerden güç alacak ve toparlanıp daha güçlü olarak saldıracaktır. İsteklerini kabul ettirmek için başta büyük şehirler olmak üzere ülkenin çok yerinde kan akıtacaktır. PKK'ya göre bunların gerçekleşmemesi için, yapılacak Anayasa değişiklikleriyle Anayasa'nın ilk dört maddesini değiştirmek- Demokratik Özerklik verilmesi- Öcalan'ın ev hapsine çıkarılması şarttır. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bütçe görüşmelerinde 'Kürtlere kimlik-eğitim-dil-kimlik-bilgi-dahil ne isterlerse' vereceklerini söylemektedir.
Böyle bir kaos ortamında nasıl çağdaş bir Anayasa yapılacak ve Türk Milletinin katkısı sağlanacaktır?..
*AKP'nin bilerek uyguladığı 'İthalata Dayalı- Baskılı Düşük Kura' dayanan ekonomik modelle, ülkenin borcu çok fazla artmış, yoksulluk ve işsizlik tavan yapmıştır.
TÜİK'in araştırmasına göre 'Maddi Yoksunluk' kategorisine dahil olanların oranı Türkiye nüfusunun %63 ünü aşarak, 47 Milyon kişiye ulaştı !...
Gelir adaletsizliği had safhada. En zengin %20 nüfusun Türkiye'nin toplam gelirinden aldığı pay %46.4 En düşük gelire sahip %20 nin aldığı pay ise %5.8 !..
Sürekli yoksulluk riski altında olanların oranı %18 ile 13 Milyon kişiye ulaştı !..
Avrupa'yı kasıp kavuran ekonomik krizin yakında Türkiye'ye geleceği artık çok nettir. AKP ve cemaatler tarafından 'Sadaka Ekonomisine' alıştırılan ve bu kadar muhtaç insanı olan bir ülkede demokratik standartları yükseltecek bir Anayasanın sağlıklı olarak yapılması bence mümkün değildir.
*Başbakanlığın yanı sıra, Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı görevini de yürüten Erdoğan, dış politikada 'komşularla sıfır problem'den,
'Problemsiz sıfır komşu'ya geldi.
ABD ve İsrail bütün bölgede Siyasal İslam'ı etkin kılacak(Tunus-Libya-Mısır'da olduğu gibi), sonra bunları kendi içinde çatıştırıp tüm bölgede hakim olacakları politikayı sürdürmekte kararlılar.
Türkiye'ye biçilen rol ise ABD'nin 'Koçbaşı' olmasıdır. Suriye ve İran sıradadır.
*Demokratik-Çağdaş-Modern bir Anayasa yapım süresini yönetecek siyasi kadronun öncelikle kendilerinin demokrat- şeffaf - ve Hukuk Devletine saygılı olmaları, halkından hiçbir şeyi saklamamaları gerekir.
Başbakan Erdoğan ameliyat olalı bir ay oldu. Ne Başbakanlıktan, ne de ameliyatı yapan ekibin başı olan doktordan tek satırlık resmi bir açıklama yapılmadı !...
Türkiye'de hukukun ayaklar altına alındığı, cemaatin polislerinin insanlara dijital tuzakları sehven kurdukları, suçsuz yere insanların özgürlüklerinin ellerinden alındığı, Deniz Feneri gibi iktidara yakın kişilerin de içinde bulunduğu yolsuzluk ve hırsızlıkların üzerine giden Cumhuriyet Savcılarının bile çekinmeden görevden alındıkları bir ortamda nasıl modern bir anayasa yapılacak?...
Vicdan sahibi ve Türkiye'yi seven birini arıyorum, bana yanıt verebilecek…
Not: 24 Aralık 2011 Cumartesi günü İstanbul'da yapılan 'Anayasa Forumu'na beni davet eden Sayın Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'na ve Sayın Haluk Dural'a çok teşekkür ederim. Katılamadığım için özür dilerim. Eğer katılabilseydim bu fikirlerimi, katılımcılarla paylaşacaktım.