Gönül Soyoğul
Güneşli/kara günde, cami avlusunda’…
8 Şubat 2011 Salı

Alsancak Hocazade Cami’’nin avlusundayız’…
Güneşli/bahardan kalma günde, insanın içini de ısıtacak havada, içimiz ürpererek kapkara duruyoruz.
Genç bir ölümün,
Ardında bıraktığı genç bir kadının
Ve 5 yaşında babasız kalan bir oğulun yasını tutuyoruz.
Güneş bile teselli edemiyor içimizi. Bizi.
Üzgünüz, kederliyiz.
Öbek öbek toplandığımız, birbirimize sokulduğumuz o avluda, alabildiğine endişeliyiz...
Bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan, sonu ölümle bitmese bile uzun/ağır/yıpratıcı bir tedavi süreci gerektiren, ölümün o soğuk nefesini her an/her saniye hissettiren kanserden yitirdiklerimizi konuşuyoruz.
Her birimiz kendi tanıdıklarımızı/tanık olduklarımızı; ya ölen, ya da o ağır tedavilere yakınları/sevdikleri ile direnenleri sayıyoruz tuhaf biçimde fısıldaşarak.
Allahım, ne çoklar!
Ve ne kadar gençler’…
Ve yapacak daha ne çok şeyleri varken gözlerimizin önünde eriyip yok oluyorlar.
Her birimiz içimizden ’‘sırada kim var’’ diye geçiriyoruz korkuyla.
Söyleyemiyoruz. Susuyoruz’…
*
Pakize ağlıyor durmaksızın.
7 yıllık can yoldaşına, çektiği derin ıstıraplara, gitmemek/daha çok nefes almak/çocuğuyla daha çok oynamak/onun büyüdüğünü görebilmek için katlandığı o zehirli tedavilere göğüs geren ama ecele yenik düşen, son nefesini yanı başında veren Volkan’’a ağlıyor.
’‘Babam melek oldu’’ diyen, şimdiden babasını özleyen, daha da özleyecek olan Kerem’’ine yanıyor.
Onu artık hem anne/hem baba yapan kaderi için döküyor gözyaşlarını.
Kan çanağı gözlerinden yaşlar dinmeksizin akıyor.
Teselli ne mümkün’…
Sabır demekten, bu acıyı unutturacak bir acı yaşamamasını dilemekten başka ne gelir elden’…
Gelmiyor zaten’…
Başımız yerde, kelimelerimiz tükenmiş, kederle ayrılıyoruz camiden’…
*
Bazen bir kafede, bazen dost sohbetlerinde, bazen de kaybettiğimiz bir dostumuz için buluştuğumuz bir cami avlusunda dillendirdiğimiz ’‘kanserin nasıl da hızla yayıldığı’’ tahminlerimizi, rakamlar da doğruluyor yazık ki’…
’“Kanser hastalığının araştırılarak, gereken önlemlerin belirlenmesi’” amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporu, İzmir'de her 100 bin erkekten 316'sında, her 100 bin kadından 187'sinde bir kanser türüne rastlandığını gösteriyor.
Türkiye'de 8 ilde bulunan Kanser Kayıt Merkezleri'nde tutulan istatistiklere göre, İzmir'de erkekler arasında akciğer, kadınlarda ise meme kanseri korkutucu boyutlarda.
Kentteki akciğer kanseri insidansı (bir hasta grubunda yeni vakalar gösterme oranı) 100 binde 57,6’…
Rakamlar 1992 yılında 100 binde 24 olan meme kanseri insidansının da 2010 yılında 100 binde 50'ye yükseldiğini gösteriyor ki; bu, 18 bin yeni hasta ve 6 bin meme kanserinden ölüm anlamına geliyor.
Ve Meclis raporu, kentteki meme kanseri görülme sıklığının 2020 yılına kadar yüzde 50 oranında artacağı öngörüsünde bulunuyor.
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer de İzmir'deki akciğer kanseri görülme sıklığının, Avrupa ve ABD ortalamalarının üzerinde olduğunu vurguluyor.
*
Kanserin, özellikle de akciğer kanserinin en birincil nedeninin sigara olduğunu, Amerika ve Avrupa’’nın hızla terk ettiği bu zehri, biz Türklerin deliler gibi tüketmeye, yasakları delerek tüttürmeye devam ettiğini biliyoruz da’…
Ya bilmeden aldığımız zehirler? Keyifle yediklerimizin/içtiklerimizin içine boca edilmiş kimyasallar/zehirler?
Sigara içmemeyle mücadele edebiliriz, etmeliyiz de’… Ama bize tatlı olarak/vitaminli diye ’‘şifa niyetine’’ yutturulan yiyecekler/içecekler? Onları nasıl ayıklayacağız, nasıl uzaklaştıracağız sofralarımızdan?
Her gün televizyon ekranlarından ’‘ye/iç’’ diye gözümüzün içine sokulan binlerce çeşit yiyecekten/içecekten çocuklarımızı nasıl koruyacağız?
Meyve sularının, kolaların, yoğurtların, sütlerin, çikolataların, şekerlemelerin, cipslerin, et ürünlerinin içine boca edilen, uyuşturucu gibi alışkanlık yaptığı uzmanlarca dillendirilen bin türlü kanser yapıcı maddeye karşı nasıl mücadele edeceğiz?
Sigarayla savaş dernekleri gibi, ’‘kolayla/gazozla/çikolatayla savaş dernekleri’’ mi kuracağız?
 
Belki de kurmamız gerekiyordur.
Habertürk’’te Şükran Özçakmak’’ın ’‘Nişasta bazlı şeker’’ dosyasını okursanız’…
Geç bile kaldığımızı düşüneceksiniz zaten.
Para hırsından gözü dönmüş şirketlerin, daha ucuza mal edip daha fazla kar etmek uğruna bizleri hangi hastalıklara mecbur bıraktıklarını’… Sigaranın bile masum kaldığını, kendi ellerimizle çocuklarımıza ’‘tatlı’’ yerine ’‘zehir’’ yedirdiğimizi’…
Bilebildiklerimiz/tahmin ettiklerimiz/kuşkulandıklarımızın dışında, bilemediklerimizi’…
 
Acımızı bilinçli isyankar tüketicilere dönüştürmezsek eğer’…
Cami avlularında daha çok kez bir araya gelir, ağlaşırız dostlar. Daha çok kez’…
(DEVAM EDECEK) 
 
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Atatürk bizden biridir!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva