ABD’’nin İslam ülkelerinde gericiliği hortlatıp, bu ülkeleri tekrar ortaçağ karanlığına ittikten sonra, kendi yarattığı bu öcüyü karşısına almasını, ’‘Medeniyetler Çatışması’’nı üretmesini ve Müslüman düşmanlığı tohumlarını ekmeğe başlamasında kalmıştık.’¶
Bütün dünyada Türkiye’’nin aydınlık yüzü, Müslümanlara yol gösteriyordu.
Endonezya’’da, Malezya’’da, Pakistan’’da o sıcak ülkelerde insanlar Atatürk’’ün astragan kalpağını giyiyorlardı. Ülkelerinde Atatürk’’ün yaptıklarını gerçekleştirmeye çalışıyorlardı.
Amerika yeşil sermaye, yeşil dolar gücüyle bu İslami aydınlanma hareketini söndürdü. İslam ülkelerini kuklası Suudi Hanedanı’’nın karanlığına itti. Komünizm tehlikesi geçince, 1990’’larda tek başına petrol bölgelerinin hakimi olup, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı, petrol vasıtasıyla yönetebilmek için kendine yeni düşman olarak ’“SİYASİ İSLAMI’” ilan etti.
Bu arada Türkiye’’de seçimler yapılarak demokrasiye geçilme kararı alındı. Tüm partilerin Askeri Yönetim tarafından kapatılmasına ve seçimle gelen herkese SİYASET YASAĞI getirilmesine rağmen, 1977 Milli Selamet Partisi İzmir Milletvekili Adayı ve 12 Eylül öncesinin Başbakanlık ve DPT Müsteşarı, alınan tüm ekonomik kararların altında imzası bulunan Rahmetli Turgut Özal’’a , Askeri Cunta tarafından siyaset izni verildi ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Nakşibendi tarikatına mensup birinin Cumhurbaşkanı olmasının yolu açıldı. Daha sonra A. Gül ikinci Nakşi Cumhurbaşkanı oldu.
Tayyip Bey’’in, Rahmetli Özal’’ı ve sonradan olma tarikatçı Aydın Menderes’’i sevmesini, tarikat kardeşliğine bağlamak mümkün müdür?Tayyip Bey’’in, bırakın tarikatı, besmele çekmeyi bile zorla öğrettiğimiz Tansu Çiller’’i de çok sevmesi, Amerika sevgilerinin sonucudur.
Endonezya’’da, Malezya’’da, Pakistan’’da o sıcak ülkelerde insanlar Atatürk’’ün astragan kalpağını giyiyorlardı. Ülkelerinde Atatürk’’ün yaptıklarını gerçekleştirmeye çalışıyorlardı.
Amerika yeşil sermaye, yeşil dolar gücüyle bu İslami aydınlanma hareketini söndürdü. İslam ülkelerini kuklası Suudi Hanedanı’’nın karanlığına itti. Komünizm tehlikesi geçince, 1990’’larda tek başına petrol bölgelerinin hakimi olup, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı, petrol vasıtasıyla yönetebilmek için kendine yeni düşman olarak ’“SİYASİ İSLAMI’” ilan etti.
Bu arada Türkiye’’de seçimler yapılarak demokrasiye geçilme kararı alındı. Tüm partilerin Askeri Yönetim tarafından kapatılmasına ve seçimle gelen herkese SİYASET YASAĞI getirilmesine rağmen, 1977 Milli Selamet Partisi İzmir Milletvekili Adayı ve 12 Eylül öncesinin Başbakanlık ve DPT Müsteşarı, alınan tüm ekonomik kararların altında imzası bulunan Rahmetli Turgut Özal’’a , Askeri Cunta tarafından siyaset izni verildi ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Nakşibendi tarikatına mensup birinin Cumhurbaşkanı olmasının yolu açıldı. Daha sonra A. Gül ikinci Nakşi Cumhurbaşkanı oldu.
Tayyip Bey’’in, Rahmetli Özal’’ı ve sonradan olma tarikatçı Aydın Menderes’’i sevmesini, tarikat kardeşliğine bağlamak mümkün müdür?Tayyip Bey’’in, bırakın tarikatı, besmele çekmeyi bile zorla öğrettiğimiz Tansu Çiller’’i de çok sevmesi, Amerika sevgilerinin sonucudur.
Günümüzde ise ABD, kendisine biat eden İslam liderlerini de koltuğunun altına aldı. Libya’’nın terörist lideri Kaddafi’’yi bir yanına, Afganistan’’ın zavallı lideri Karzai’’yi öbür yanına aldı. İşi biten Pakistan Lideri Pervez Müşerref’’i fırlatıp attı, yerine ise Tayyip Bey gönüllü olarak geçti. Tayyip Bey’’in ABD’’ye yalandan karşı çıkıyor görünmesi de, çağırdıklarında koşarak büyükelçimizden evvel gideceğini açıklaması da bu sebeptendir.
1970’’lerin İslam ülkelerini lütfen gözünüzün önüne getirin. İran, Afganistan, Pakistan, Endonezya, Malezya, Filipinler, Cezayir ve Türkiye. 1970’’lerde nerede idiler, şimdi neredeler?40 yıl bu ülkeler adım adım karanlığa doğru çöküyor, batının kucağına düşüyorlar.
19. Yüzyıl’’ın emperyalizmi tekrar hortladı. Sadece adı artık emperyalizm değil, ABD HEGEMONYASI. İşte bu karanlık süreç içinde Türkiye de yavaşça Ortaçağ karanlığına çekilmeye başladı. 2002 seçimleri ile tek başına iktidar olan AKP, bu süreci daha da hızlandırdı.
19. Yüzyıl’’ın emperyalizmi tekrar hortladı. Sadece adı artık emperyalizm değil, ABD HEGEMONYASI. İşte bu karanlık süreç içinde Türkiye de yavaşça Ortaçağ karanlığına çekilmeye başladı. 2002 seçimleri ile tek başına iktidar olan AKP, bu süreci daha da hızlandırdı.
ABD ve AKP iki konuda uzlaştılar. Bir, ’‘Türkiye Federatif bir düzene geçecek’’, iki, ’‘Türkiye İslam Devleti olacak.’’ Bugün bu amacı gerçekleştirmek için çalışan, Türkiye’’yi ’“DAR-ÜL HARP’” olarak gören ve mücadele eden belli başlı üç tarikat vardır: Cübbeli İsmail Hoca’’nın başını çektiği Nakşibendiler, ABD’’de yaşayan Fethullah Gülen Cemaati, Adıyaman ve Afyon’’da örgütlü Menzil tarikatı. Örneğin Sağlık Bakanlığı Menzilcilerin elindedir. İçişlerinde, Gülen Cemaati etkindir. Hitlerin SS Polisleri vardı, şimdi FF Polisleri var. Bunlar bilgi ve istihbarat sistemlerine de hakimler, hepimizi dinliyorlar.Türk Silahlı Kuvvetleri’’ni çökertmek için sürekli komplo teorileri üretiyorlar ve hepsinden önemlisi seçim sonuçlarını maniple edebiliyorlar. Düşünün 73 milyonluk bir ülke ve 40 bin köy, 80 bin mezrada sonuçlar iki saatte alınabiliyor. İstanbul’’dan az nüfusa sahip Yunanistan seçim sonuçlarını 18 saatte alabiliyor. Bizi bu sonuca, tarikatın haber ajansları ve bilgisayar programları ulaştırıyor ve tüm siyasi partiler, ’“Yahu bu nasıl olur, bu seçimlerde hile var’” diyemiyor!
Ben sözü biraz uzattım, özür diliyorum. 1970’’lere kadar gittik. Çünkü bugün Türkiye’’de olanlar bir gecede olmadı veya 2002 seçimleri ile başlamadı. Bu süreç 1970’’lerde başladı ve bugünlere gelindi. Bu acı süreci sadece biz yaşamıyoruz, tüm İslam ülkeleri yaşıyor. İşte IRAK; perişan oldu. ABD kuklası MISIR, tek gelir kaynağı turizm, her gün bir turiste saldıran İslami gruplar. Bundan 15 yıl evvelki modern Mısır ve Cezayir yok artık. Afganistan, Pakistan desen, şeriat devletine döndüler bile. Malezya, Endonezya, Filipinler barındırdıkları büyük orandaki gayrimüslim nüfus sayesinde biraz daha ekonomik bakımdan iyiler ama sosyal yaşantıları, değer yargıları, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gerilemiş durumda.
Türkiye de onlardan farksız. Şimdi gündeme alınan Anayasa değişikliği ise sadece yargı erkini budamaya yönelik bir operasyondur. Bu da gerçekleşirse, etrafımız Hitler’’in badem bıyıklılarıyla dolacak, haberiniz olsun.
Türk Milleti bu oyunu mutlaka bozacaktır, yeter ki gerçekler milletimize anlatılsın. Türk Milleti’’nin gönlündeki Atatürk Sevgisi, bu sakalları göbeğinde seccade tüccarlarını ve ABD uşaklarını ezecektir. Üzüldüğüm tek şey, bu konuları çok iyi bilen eski siyasetçilerin ve akademisyenlerin, korku içinde kenarda durmaları ve susmalarıdır. Yazıklar olsun’….