Anlaşılan o ki, istifa eden Baykal’’ın dönüş çabaları bir şekilde sonuçsuz kalacak. Çünkü, Başbakan Erdoğan ’‘bel altı’’ vuruşlara başladı.
Dört yıl önce ’‘ipten aldım’’ dediği yetmedi, üstüne gerçekliği hala netleşmeyen kaset hakkında çok sert girdi.
’‘Eşini aldatanı mağdur sayamayız’’
Elbette ki Erdoğan’’ın amacı belliydi. Baykal’’ın müthiş bir konuşma sonrası AKP’’yi ’‘şantajcı/komplocu’’ ilan edip, Fethullah Hoca’’ya teşekkür edip, kendisini ve partisini mağdur konumuna düşürmesiydi.
Mağduriyetin siyasette ne anlama geldiğini Erdoğan iyi kimse bilemez.
En haksız olduğu konuda bile ’‘mağdur’’ olmayı başarmış bir siyaset adamından söz ediyoruz. O nedenle, Baykal ve ekibi kasetin ortaya çıkarılış şekli üzerinden dikkatleri merkezdeki ’‘aldatma’’ olayından kaçırmaya çalışırken, Erdoğan vurguyu doğrudan bu noktaya yapıyor.
Ve de Deniz Baykal’’ın dönüşünün önüne ciddi bir barikat kuruyor.
Dönse bile ’‘yaralı’’ bir konumda kalması için söylem geliştiriyor.
**
Bugünkü Baykal-Kılıçdaroğlu görüşmesinden dakikalar sonra Ankara’’nın nabzını tutmak için telefona sarıldım.
Aldığım ilk duyumlar, Baykal’’ın genel başkanlık noktasında öne çıkan ve İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ile ayrı bir tavır geliştiren Kılıçdaroğlu’’nu örgüte yönlendirdiği yani Önder Sav’’a gönderdiği şeklindeydi.
Tabi ki örgüt denildiğinde akla sadece Sav gelmiyor.
’‘Git parti üst yönetimiyle görüş. Üzerinde uzlaşı olursa, ben de desteklerim’’ dediği söylenen Baykal’’ın, kamuoyu baskısıyla giderek tek adaya dönüşen Kılıçdaroğlu’’nun önünü kesmeyi amaçladığı kaydediliyordu.
Tabi ki Baykal’’ın bildiği/kurduğu parti dengeleri Kılıçdaroğlu uzlaşısını zorlaştırıyordu. Başta Mehmet Sevigen-Yılmaz Ateş ikilisi olmak üzere Önder Sav’’ın da ’‘uzlaşı’’ formülüne sıcak bakmayacağı düşünülüyordu.
Çünkü Sav’’ın adayının Kılıçdaroğlu değil Hakkı Süha Okay ya da ’‘sürpriz’’ başka bir isim olduğu düşünülüyordu.
**
Anlaşılan o ki Deniz Baykal’’a yönelik yıpratma politikası giderek çirkinleşecek. Gerek iktidar gerekse ülke siyasetini dizayn etme çabasındaki bazı odaklar, Baykal’’ın dönüşünü engellemek için ellerindeki tüm kartları sürecekler.
Şok belgeler, izletilen kasetin ikinci ya da birinci bölümü gibi gelişmelere hazır olmak gerekiyor.
Parti içi muhalefet de Ali Topuz olayında olduğu gibi diş göstermeye başladı.
Tabi ki Baykal istifa kararından dönmezse komplo odakları amacına ulaşıp, giderek CHP’’yi de etkileyen bu süreci durdurabilir.
Belki de Pensilvanya teşekkürünün altında yatan budur. Yardım çağrısı’…
**
Baykal’’ın dönüşünün zorlaşmasından sonra dikkatler yerine gelecek isme odaklanıyor yeniden.
İçimden bir ses Deniz Baykal’’ın ’‘üst yönetimle, örgütle görüş’’ diyerek ’‘susuz dereye gönderdiği’’ Kılıçdaroğlu’’nun dereden su getirebileceğini söylüyor.
Belki de Kılıçdaroğlu, ihtiyacı olan suyu (delege imzasını) birkaç gün içinde Baykal’’ın masasına koyup, ’‘örgüt de beni istiyor’’ diyecek/diyebilecek.
Belki de Kılıçdaroğlu’’na ihtiyacı olan suyu Genel Sekreter Önder Sav verecek. Kim bilir?
Bildiğim kadarıyla Sav ile Kılıçdaroğlu arasında doğrudan bir sorun yok. Belki Kılıçdaroğlu Sav’’ın birinci adayı olmayabilir.
Ama rakibi/düşmanı hiç değil.
Kılıçdaroğlu’’nun popüler kimliği üzerinden partinin olası iktidarı da Sav’’ı etkileyebilecek en temel faktör.
Baykal’’ın ’‘onursal lider’’, Kılıçdaroğlu’’nun ’‘genel başkan’’ Sav’’ın da ’‘genel sekreterliğinde’’ bu iş çözülebilir.
Hatta mümkünse çözülmelidir de’…
Baykal, süreç içinde üzerine atılı bulunan iddialardan sıyrılırsa cumhurbaşkanı adayı gösterilerek iade-i itibarına kavuşabilir.
Bu formül kulağa hoş geliyor.
Kılıçdaroğlu’’nu bir mezhebin adayına dönüştürme amacındaki Başbakan Erdoğan da izlenecek akıllı bir yolla köşeye sıkıştırılır, kendi kazdığı ’‘açılım’’ kuyusuna hapsedilir.
Halkın dilini konuşan, sözü senet sayılan, ortaya koyduğu belgelerle Erdoğan’’ın en babayiğit iki adamını haklayan Kılıçdaroğlu’’nun toplumdan gördüğü ilgi her türlü yönlendirmeyi yenecek güçte.
Baykal’’ın kumandasında yıllarca rejim politikası izleyen ve bu yönüyle Cumhuriyet’’in partisi olarak algılanan CHP, Kılıçdaroğlu’’nun katkılarıyla ’‘Halkın’’ da partisine dönüşebilir.
Tabi ki burada kilit isim Önder Sav.
Her ne kadar ulusal medya ’‘Sav-Kılıçdaroğlu’’ anketleriyle ikilinin arasına ’‘kara kedi’’ sokmaya çalışsa da Sav’’ın bu oyuna geleceğini sanmıyorum.
Tabi ki Sav-Kılıçdaroğlu uzlaşısının doğal sonucu da olacaktır.
Sevigen ve Ateş cephesi ciddi anlamda çökecek, Ankara’’daki depremin olası sarsıntısından İzmir’’deki bazı ağır toplar da etkilenecektir.
**
Kılıçdaroğlu’’nun Ateş/Sevigen cephesiyle uzlaşması mümkün mü?
Çok zor ama siyasette hiçbir şey imkansız değildir.
İstanbul seçimleri sırasında Sevigen’’e zor anlar yaşatan ve belki de onu Genel Sekreter Yardımcılığı görevinden istifaya zorlayan süreçte rol oynayan Kılıçdaroğlu, uzlaşı zeminini ancak ve ancak Sav cephesiyle sağlayabilir gibi görünüyor.
Çünkü, Sevigen/Ateş cephesi bugün Ankara’’da Baykal’’a baskı amaçlı sivil(!) grupları örgütlüyor. Onların gündeminde Kılıçdaroğlu yok, ’‘tek yol Baykal’’ hedefinden vazgeçmiş değiller. Çünkü, Baykalsız CHP’’de sıkıntı yaşayacaklarını biliyorlar.
Kılıçdaroğlu-Sav uzlaşısı sağlanırsa, Baykal’’ın da diyecek bir şeyi kalmaz. Kurultay’’da halkın ve örgütün istediği Kılıçdaroğlu, CHP gemisinin kaptanlık köşküne oturur’…
Şu anda tüm bunlar senaryo gibi durabilir. Ama gerçeğe en yakın senaryo olduğunu garanti edebilirim.
DEVAM EDECEK’…