Yaklaşık iki aya yakın bir zamandır oğlum Cem ile birlikte İzmir-TRT FM'de 'İzmir'de Hayat' ama bizim koyduğumuz 'Sesimin Yankısı' ismiyle, yirmi dakikalık bir radyo programı yapıyoruz. Birkaç yıldır oğlumla hep birlikte yapacağımız bir işler ararken, birden karşımıza güzel bir fırsat çıktı. İlk günlerde, ne yapacağımızı ve nasıl uyum sağlayacağımızı tam olarak bilemezken, özellikle son dört bölümdür güzel bir birliktelik çıkararak her hafta bizi dinleyenler ile buluşuyoruz. Kaç dinleyicimiz var, neler anlatıyoruz ve kimler bizlerden etkileniyor bilmiyoruz ama biz anne-oğul büyük bir coşkuyla, özellikle benim bir anne olarak yaptığım geçmişteki hatalarımı anlatarak çocuklarını yetiştirenlere daha dikkatli olmalarını öneriyoruz. Çünkü biliyorum ki, hiçbir ebeveyn bir 'anne-baba okulu 'ndan mezun olmadığı için, çocuklarını büyütürken çok ciddi yanlışlıklar yapabiliyor. Ve ne yazık ki, çocuklarının hayatlarını etkileyen davranışlar sergileyebiliyorlar.
Her hafta bir başka konuyu işliyoruz. Bu Pazar ki konumuz aslında hepimizi de çok ilgilendiren bir konu: 'Teknolojinin etkili ve faydalı kullanılması konusunda çocukların doğru yönlendirilmesi'… Sadece çocuklarımız mı teknolojinin gelişmesinden etkilendi. Bence bizler de aynı durumdayız. Ama acaba hiç farkında mıyız?
Geçtiğimiz hafta sonu bir ara Çeşme'ye kaçtım. Çok yorgun olduğumda, liman diye kabul ettiğim yer Çeşme… Kendimi arınmış ve dinlenmiş olarak dönüyorum oradan… Bu arada özellikle kış aylarında biliyorum çok kalorili ama yine de yemeden dönmediğim İrem Lokantasına giderek, dondurmalı irmik tatlısı yiyorum. Geçtiğimiz cumartesi gecesi buraya uğradım ve helvamı ısmarladım. Tam karşımda çok tatlı ya karı-koca ya da sevgili iki kişi vardı. Adamın elinde bir cep telefonu her halde hiç abartmıyorum 20 dk. bununla oynadı, karşısındaki kız da çayını yudumlayarak hiç ses çıkarmadan etrafına bakındı. Hemen bir başka masada baba-anne ve bir kızları, büyük bir ihtimalle bir babaanne vardı. Erkeğin elinde bir telefon dakikalarca ona bakmaya devam ederken, anne- kızı ile ilgileniyor onunla konuşuyordu. Baktı babaanne kimse onunla ilgilenmiyor çok komiktir ki, o da eline cep telefonunu aldı, hangi teknolojik bilgisi ile bilmiyorum ama cep telefonu ile oynamaya başladı. Yine bir başka masaya baktım, burada altı kişi oturuyordu ve hepsinin elinde birer cep telefonu, konuşuyorlar mı, yoksa cep telefonları ile mi iletişim içindelerdi anlayamadım, sessiz sohbetlerini sürdürdüklerini fark ettim.
Bu ilk defa farkına vardığım bir olay değildi, biliyorum ki, son da olmayacaktı. Ben de dahil olmak üzere, cep telefonlarımıza yani bunun adına teknoloji diyorlar, ne demek ise teknoloji, biz dünyalıları iyice kendine esir etmişti ki hiç kimse bundan şikayetçi değildi.
Sanal dostluklar artı, insanlar bu sohbetleri karşı karşıya gelmeden gece-gündüz demeden sürdürüyorlar. Çocuklar bir yandan, anne-ve babalar bir yandan, birbirlerinden her geçen gün uzaklaşan bireyler olmaya başladılar. Çalışan anneler ve yoğun iş hayatından kaçmaya çalışan babalar, çocukları ile bir yerlere gittiklerinde beş dakika sohbet etmek için çocuklarının ellerine küçük telefonlar, IPAD'ler verdiler. Bu çocuklar böylelikle sessiz sessiz kendi içlerinde kimseye danışmadan bir dünyanın içine atılıverdiler. Konuşmayı bilmeden konuşturulmadılar. Sesli olmaya, gürültü yapmaya fırsat bulamadan IPAD'lerinin içinden çıkan seslere kulak verdiler. Sonunda konuşmayan, içine kapanık, mutluluğu ve sevgiyi bulamadıkları bir dünyada ellerde ve kollarda aşk'lar aramaya başladılar.
Eşler arasındaki uçurumlar arttı, ebeveynler çocuklarına söz geçiremez oldular. Zaten sohbet bile yapmayı öğrenemeyenler bunu hiçbir daha yakalayamadılar. Çocuklar da görme bozuklukları, duruş bozuklukları, kilo riskleri her geçen gün arttı. Çocuklar değil sokaklarda top oynamak, bisiklet binmek, ağaçlara tırmanmak, saatlerce bilgisayarların başında kalarak, asosyal kişiler oldular. Birbirlerinin gözlerinin içine bakmadan konuştuklarından dolayı, her geçen gün duygularını anlatamadılar. Konuşurken o kadar az kelime biliyorlardı ki, kendilerini ifade etmekte bile zorluk çekmeye başladılar. Boş zamanlarını değerlendirmek için insanlar birbirlerine tavsiyelerde bulunurken, bir de baktık ki, eşler ayrılmışlar, aileler parçalanmıştı. Babalar çocukları ile haftada bir kez buluşmaya başlamışlardı bile. Bu buluşmalarda zaten etkin vakit geçirmek mümkün bile olamıyordu. Evlerine dönen çocuklar, bir sonraki haftayı beklemek için ümitlerini bile yeşertmez olmuşlardı.
Biz nerede hata yaptık diye birbirlerine sormuşlardı. Ancak hiçbir zaman 'hatayı' kendilerinde arama cesaretinde bulunamamışlardı. Birbirlerini suçlamışlar. Sen beni anlamadın, ben seni anlamadım demişlerdi. Hiç kimse ya bir gün olsun şu whatsapp'ı kapatarak, internetten gelen maillere bakmadan keşke sohbet etseydik dememişti.
Bu tam bir hikaye yani masal olmuştu adeta. Bu yazım aracılığı ile sizlere, yeni yılın, bir masalını, iletişimsiz bir toplum yaratmanın kahramanları olduğumuzu hatırlatmak istedim… Öncelikle bizler bu olumsuz alışkanlıktan uzak durmayı denememiz gerekiyor. Whatsapp'ımı bir kez kapatmıştım. Aman Tanrım, ne rahat etmiştim. Yine denemeye değer diyorum. Ama kendimi kontrol etmem gerekiyor, daima yazmayı bırakmam gerek. Oturduğumuz süre boyunca arkadaşlarımız ile telefon görüşmelerimize bir sınır getirmemiz gerekiyor. Haydi, beyler ve bayanlar, bir iki saat sadece sohbet edeceğiz, lütfen telefonlarımızı kapatalım diyebilir miyiz, arkadaş toplantılarımızda?
Yol yakınken çocuklarınıza bu alışkanlığı edindirmek ve onlara bu durumun ne kadar gereksiz ama bir o kadar da gelecekteki ilişkilerinde olumsuz durumlar yaratacağını anlatmak zorundayız. Biz bir kurbanız, ama onlar olmasın. Unutmayın onlar da bir gün ebeveyn olacaklar, bizim yaptıklarımızdan daha kötüsünü yapmasınlar. Aile demek için iletişim gerekli, iyi aileler yaratmazsak, iyi vatandaşlar ve insanlar da yetiştiremeyiz.
Whatsapp'lardan bir an önce kurtulmaya ne dersiniz?