Vurun askere!

’“kapının önüne konmak’” var.

Olay şu;
Açığa alınan 3 generalin ismi Yüksek Askeri Şura Toplantısı öncesi, Balyoz Davası sanıkları arasında geçmişti. Bu sebepten bu 3 General terfi edememişti. Yasal haklarını kullanan Generaller, Yüksek Askeri Yargıya müracaat etmişler ve mahkeme ’“Yürütmeyi Durdurma ’“ kararı vermişti. Karara uymayan AKP Hükümeti,Generalleri bir üst rütbeye terfi ettirmedi.

Generalleri ’“vekaleten’” görevlendiren Hükümet, ’“mahkeme kararlarını uygulamamaktan dolayı suç işleme durumundan’” kurtulmak için, Generalleri açığa aldı. 3 General Çarşamba günü Hükümetin bu kararına karşı Yüksek Askeri İdare Mahkemesine başvurdular, sonucunu bekleyip göreceğiz..

Buraya kadar her şey normal görünüyor. Bakanlar, yasaların kendilerine verdiği yetkileri kullanarak, 3 Generali açığa almışlar ve Generaller de bu karara karşı Askeri Yargıya müracaat etmişler.
Tamam da, AKP Hükümeti benzeri her olayda aynı şekilde mi davranıyor?Ne gezer, bakalım, görelim’…

Anayasa Madde 38: ’“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.’” Yani bir kişinin zanlı olması, şüpheli olması suçlu olduğu anlamına gelmez. Mahkeme kesin kararını verinceye kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Balyoz Davasında bu 3 Generalin adları geçiyor. Peki, dava sonuçlanıp bu Generaller mahkum oldular mı?Hayır. Anayasamıza göre suçlu sayılabilirler mi?Elbette Hayır. Bakanlara verilen yasal yetki Anayasa’’ya aykırı olabilir mi?Hayır olamaz. Neden böyle oldu?Suçlananlar Türk Askeri de ondan oldu. Eğer bu Generaller, ABD Generali veya Apo’’nun Karayılan’’ı olsalardı, bunlara AKP Hükümeti dokunabilir miydi?Aklından bile geçiremezdi..
AKP Hükümetinin anlayışına göre, bir askerin suçlu sayılması için, sadece isminin bir iddianamede geçmesi yeterli sebeptir. Bir Savcılık İddianamesinde suçlu olduğu iddia edilen asker, AKP mantığına göre kesin suçludur.

Soralım bakalım;
*Cumhuriyet Savcıları tarafından düzenlenen ve Adalet Bakanlığı kararıyla TBMM’’ye gönderilen ve dokunulmazlığının kaldırılıp, yargılanması istenen birinin iddianamesinde hangi suçlar var acaba!...
’“Zimmet, Kamu Taşıma Biletlerinde Kalpazanlık, Resmi Evrak ve Kayıtlarda Sahtecilik, Cürüm İşlemek için Teşekkül Oluşturmak.’”
AKP TBMM Grubu, bu kadar ciddi iddialarla suçlanan birini, bırakın açığa almayı, yargılanması için dokunulmazlığının kaldırılmasını düşünür mü?
Hayır düşünemez, hayal bile edemez. Çünkü o kişi Başbakan Erdoğan’’dır’…

Generalleri açığa alan ’“Cesur Yürek’” İçişleri Bakanı; Hakkında kesinleşmiş bir tane bile yargı kararı olmayan Adana Büyükşehir Belediye Başkanını görevden aldı. Niçin?Aytaç Durak AKP’’li olmadığı için. Aytaç Durak, hakkındaki davalardan beraat etti. İçişleri Bakanı onu görevine iade etti mi?Tabii ki hayır. Niçin?AKP’’li olmadığı için.
Aynı İçişleri Bakanı hakkında onlarca soruşturma talebi bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek için, soruşturma izni verir mi?Elbette vermez. Niçin?Melih Bey şimdilik AKP’’lidir de ondan.

Aynı İçişleri Bakanı; Bakanlığının en önemli birimlerinin bir cemaatin emrine verildiğini ve bu cemaatin devlet olanaklarını kullanarak insanların özel hayatlarına müdahale ettiğini ve Emniyet mensuplarına dahi tuzak kurduğunu, mahkûm ettirdiğini bilmiyor mu?Elbette biliyor.
Niçin engellemiyor?Onu Bakan yapan Başbakanı, canlı yayında ’“Okyanus Ötesine’” hizmetleri için teşekkür ettiğinden olmasın?

Aynı İçişleri Bakanı; Anayasa’’nın ’“Devrim Kanunlarının Korunması’” hakkındaki 174. Maddesi hala yürürlükteyken, cemaat ve tarikat önderi adı altında televizyonlarda boy gösteren şarlatanların, inanan insanları sömürmelerine niçin engel olmuyor?Almanya’’da suçlarını itiraf eden ve mahkum edilen Deniz Feneri e.v davasının Türkiye ayağının bir an önce aydınlanması için niçin özel bir ekip görevlendiremiyor?Deniz Feneri davasının Almanya ve Türkiye ayağındaki davalarda sanık olarak gösterilen Zahid Akman niçin görevden alınmıyor?
Nasıl yapsın ki, ya bunlardan biri, ’“Sen kim oluyorsun be adam, ben Başbakan’’ın yakınıyım’” derse ne yapacak bizim ’“Cesur Yürek’” ?...

Bu ve benzeri davranışlara ’“ayrımcı’” davranışlar denir. Devlet ve millet yönetmeye talip olanların, sakınmaları gereken en önemli şey, yönettikleri insanlar arasında ikilik yaratacak ayrımcılığa izin vermektir. Hele bu ayrımcılık, hukuk alanında yapılıyorsa, siyaset dilinde buna ’“ihanet’” denir.

Tüm dünyada doğru kabul edilen bir söz vardır; ’“İhanetin nedeni olmaz ama, ihanetin bedeli çok ağır olur.’”

Milletin kendilerine verdiği yetkiyi, ’“bu benden- bu değil’” diye kötüye kullananlar, doğru yoldan sapanlar elbet, bağımsız yargı önünde hesap vereceklerdir.